AHLAK SİSTEMİNİ BELİRLEYEN ÖZELLİKLER / Oğuz ÖZÜGÜL
Oğuz ÖZÜGÜL

Oğuz ÖZÜGÜL

AHLAK SİSTEMİNİ BELİRLEYEN ÖZELLİKLER



Etik kavramının kökeni, bilindiÄŸi gibi, Grekçede örf ya da töre, karakter, düşünme tarzı anlamına gelen “ethos” sözcüğüne dayanır. AntikçaÄŸ filozofları bu kavramı fiziksel, ahlaksal, toplumsal, sanatsal fenomenlerin özyapılarını tanımlamak için kullanır. ÖrneÄŸin Empedokles ilk öğelerin etiÄŸinden, Herakleitos insanın, Aristoteles konuÅŸma sanatının etiÄŸinden söz ederler. EtiÄŸin Latince karşılığı “mos” sözcüğüdür. Romalılar “mos” kavramından önce “ahlaksal”, sonra “ahlak” (“moralitas”) terimlerini türetir. Böylece etimolojik içerikleri bakımından Grekçe “ethica” ile Latince “moralitas” aynı anlama gelir. Ama günümüzde bu iki kavram arasında bir fark vardır. Etik, ahlak kavramını doÄŸrudan içeren kuralsal bir bölüme sahiptir; toplumsal bilincin biçimlerinden biri olan ahlak ise her zaman belirli teorik bir düzeyi kapsar; yani belli bir görüş açısından “geliÅŸmemiÅŸ etik”tir. Bu iki kavram arasında bir ayrım yapmamak sadece günlük konuÅŸma dilinde mümkündür. Kısacası etik bir bilimdir, ahlak da onun nesnesidir.

Ahlak deyince, genellikle iyi ile kötünün karşıtlığı tarafından ve buna baÄŸlı davranış kuralları sistemi tarafından nitelenen bir gerçeklik alanı anlaşılır. Oysa böyle bir görüş çok genel ve soyut kalır. Etik, ahlak sorununu somut-tarihsel bir açıdan ele alır. Zira ahlak çaÄŸdan çaÄŸa deÄŸiÅŸir, toplumun deÄŸiÅŸik sınıflarında farklılıklar gösterir; feodal ahlak, burjuva ahlakı, küçük burjuva ahlakı gibi günümüzdeki çeÅŸitli ahlak tipleri “aynı tarihsel geliÅŸmenin deÄŸiÅŸik aÅŸamaları”nı temsil eden bir zincirin halkalarıdır.

Kapitalizme geçişle birlikte sömürüyü, sınıfsal ve bireysel bencilliği ortaya çıkaran yeni bir ahlak sistemi doğdu. İnsanlar arasındaki ilişkileri, faaliyetleri belirleyen değerler olarak, en yüce amaç olarak özel çıkarlar, çalışma yaşamındaki bencil girişimler, başarılar benimsendi. Burjuva ahlakının ilkeleri ve kuralları, özel mülkiyeti artırmak, iktidarı ele geçirmeye çalışmak, yaşamın tüm alanlarını etki altına almak ve saygınlık kazanmaktır. Bu kuralları gerçekleştirmek isteyenler belirli ahlaksal özelliklere, karaktere sahip olmak zorundadır. Bu özelliklerin toplamı burjuva erdem türünü oluşturur. Burjuva ahlakı toplumsal eşitsizliği meşru kılar. Toplumun öteki üyeleriyle ilişkilerinde onları gizli düşman ve rakip olarak görür. İkiyüzlülüğü, katı yürekliliği, toplumsal ihtirasları, kibri hoşgörüyle karşılar.

Tarihsel geliÅŸimi içinde birçok aÅŸamadan geçen burjuva ahlak sistemi günümüzde de önemli deÄŸiÅŸiklikler geçirmektedir. BireyciliÄŸin ve ahlaksal yabancılaÅŸmanın günümüz “örgütlü toplum”unda ortadan kalktığı ileri sürülmekte, faaliyetleri sırasında sadece maddi çıkarını gözeten, ahlaksal sonuçlarını düşünmeyen “ekonomik insan”a karşılık “modern insan”ın güya bireysel çıkar gözetmekten vazgeçtiÄŸi iddia edilmektedir. Bireyci ahlak ortadan kalkmış, yerine “kolektif” ahlak geçmiÅŸtir. Bu tür savlar, kapitalizmin barışçı yoldan “örgütlü”, “sanayi sonrası” bir toplum haline geldiÄŸini yayan burjuva masalının etiÄŸe de girdiÄŸini kanıtlar. Buradaki “modern insan” kavramının arkasında, tamamen tekellerin --bu sahte kolektiflerin-- emrine girmiÅŸ ve bağımsızlığını kaybetmiÅŸ çağımız burjuva bireyi bulunur. Faaliyetlerinin gerçek hedefi de deÄŸiÅŸmemiÅŸtir. Bu hedefler, daha önce olduÄŸu gibi, yine kâr etmek, serveti artırmak, bireysel baÅŸarılar elde etmektir. Bütün bunların kanıtı, git gide artan acımasızlıktır, baÅŸkalarının acılarını umursamamaktır, iÅŸlenen suçların ve kaba gücün deÄŸiÅŸik biçimler altında bir salgın hastalık gibi yayılmasıdır. Kaba güçle birlikte korkular, kuÅŸkular artar; iliÅŸkilerde bir umutsuzluk, yalnızlık duygusu belirir. YaÅŸamın boÅŸluÄŸunu ve monotonluÄŸunu doldurma, rekabeti ve toplumsal asalaklık duygusunu unutma isteÄŸi, insanların uyuÅŸturucu maddelerden medet ummasına neden olur. Böylece toplumsal örgütlenme dağılır.

Kitle bilincine yön vermek tekelci burjuvazi için büyük önem taşır. Bu bilince ahlak alanında verilen yönü, tüketim idealinin yaygınlaÅŸtırılmasında görmek mümkündür. Burjuvazi, reklamlar ve medya yardımıyla tüketim tutkusunu teÅŸvik eder. Ne var ki, “tüketim” ahlakının yaygınlaÅŸması için halkın yaÅŸam standardının belli bir ölçüde yükseltilmesi gibi bazı sosyal-ekonomik koÅŸulların yerine getirilmesi gerekir. Ama “tüketim” ahlakını yaygınlaÅŸtırmak da bir yere kadar mümkün olur. “Tatlı yaÅŸam” propagandasına kapılan birey, ahlaksal bir denge ve uyum duygusundan yoksun kalır. Savurganlık ve yeni tüketim metalarının peÅŸinde koÅŸmak, giderek artan borçlanmalara neden olur. Ulaşılan tatmin olma duygusu geçici bir niteliÄŸe sahip olduÄŸu için, sürekli huzursuzluk duyulur. Reklamların yönlendirdiÄŸi, çabucak artan ihtiyaçlar hiçbir zaman karşılanamaz. Toplumun ekonomi, siyaset ve kültür alanındaki çeliÅŸkilerinin keskinleÅŸmesi, çalışan insanlara, orta direÄŸe(!) aşılanan tüketim isteklerinin gerçekleÅŸemeyeceÄŸini gösterir. Reel olan, sadece enflasyon, kemerleri sıkma zorunluluÄŸu, kültür düzeyindeki düşüş, iÅŸsizlik ve toplumsal çeliÅŸkilerdir. Böylece modern kapitalizmin toplum düzeni ile ahlak sistemi arasında kaçınılmaz olarak ayrılma süreci baÅŸlar.


Oğuz ÖZÜGÜL

oguzozugul@hotmail.com



12 Nisan 2010 Pazartesi / 2248 okunma



"Oğuz ÖZÜGÜL" bütün yazıları için tıklayın...