Hayatımıza Çektiğimiz Zor ve Kolay İnsanlar
Zor insanlar diyoruz evet. Fakat o zor insanlar kendileri dışında herkese genel bir tavır sergileyebildikleri gibi, kişiye özel zorlayıcı bir tavır da sergileyebiliyorlar.
İlk tavırlarında, bilinç altında yatan sorun kendilerini sevmemek, aslında kendilerinden nefret etmek ve bu yüzden diğer kişilere karşı bu tavırları sergileyebilmekteler.
İkinci tavrın nedenine gelince de, kişiye özel davranışlarda, elektrik uyuşmaması, kişi egosunu törpüleyici sebepler, kişilik çatışmaları uyuşmazlığı gibi birçok sebep sıralanabilir.
Bir de zor olarak nitelenen insanları da toplumdan etkilenerek önyargı ile hareket etmek onları baştan hüküm ile öyle olduklarını kabul etmek de yanlış olacaktır.
Kendimizin yaklaşımı ne kadar pozitif, olumlu, olması gerektiği gibi ise, karşımızdaki kişiler de bize karşı benzer tutumlar sergileyeceklerdir. Aksi olduğunda ise, bu sürekli yapılıyor ise, zamana yayarak takip etmek gerekir ki zaten o kişinin aklından bir zoru olduğunu düşünürüz. Yani davranış bozukluğu, fobileri ya da ruhsal bozukluk, depresyon gibi durumlar aklımıza gelir.
Fakat anlık tepkiler, günlük reaksiyonlar, gerginlikler, o kişi hakkında bizim yargılarımızı oluşturmamalı.
Fazlaca kaale alıp, tüm hayatımızı buna göre ayarlamak ya da bunu düşünmek, her an tetikte olmak, ilk gün stresi acaba ne olacak diye beklemek veya "bugün neler yaşayacağım acaba"lar da o kişileri kendimize çekecektir. Ya da karşımızdaki insanları zor insan haline getirebilecektir. Çünkü siz bu yayını yaptıkça, o yayına uygun hale geleceklerdir. Emin olun. Çünkü her düşündüğümüz, isteğimiz, istemediğimiz durumlar bizim karmamız haline gelmekte ve sınav olarak karşımıza çıkabilmektedir.
Öncelikle neden "kötü insanlar" olarak nitelendirdiğimiz önemli.
Onları kötü olarak gördüğümüz sürece bizim için kötü olarak kalacaklardır. Bu onların topluma karşı gösterdikleri savunma mekanizmaları. Yani bir çeşit maske. altında yatan ise kendine olan güvensizlikleri. Yani onlar da bizim gibi insanlar. Sadece eksikliklerini örtmenin ifadesini bu şekilde gösteriyorlar.
Şems-i Tebriz 27. kural : Şu dünya bir dağ gibidir, ona nasıl seslenirsen o da sana öyle aksettirir. Ağzından hayırlı bir laf çıkarsa, hayırlı laf yankılanır, şer çıkarsa sana gerisin geri şer yankılanır.
Öyleyse kim ki senin hakkında kötü konuşur, sen o insan hakkında kırk gün kırk gece güzel sözler et. Kırk günün sonunda göreceksin her şey değişmiş olacak. Senin gönlün değişirse dünya değişir.
Onları değiştirmek ya da tavır almak kesinlikle çözüm olmayacaktır. Yapabileceğimiz tek şey bakış açımızı değiştirmek ve yapmamız gereken ne iş ise onu yapmaya devam etmek.
Aslında onların, bizim bazı yönlerimize ters düştüğü için onları böyle gördüğümüz ve bu yönlerimizi törpülediğini hiç düşündük mü?
Eksik olan taraflarımızı bulduğumuzu ve mücadelemizi, özgüvenimizi ve karakterimizdeki güçlü yanları ortaya çıkardığını fark ettik mi?
Bu yüzden düailete dünyasinda yaşıyoruz. Her şeyin zıddı bu yüzden var.
Biz kendi seviyemizi, enerji düzeyimizi korudukça ve yükselttikçe o tip insanların başkalarına yöneleceklerini hiç düşündük mü?
Onları kendimize çeken biziz aslında. Bizim düşüncelerimiz.
Diyelim ki bir radyosunuz ve düşük enerjili yayınları alıyorsunuz, hala radyo kalıp da frekansınızı yükselttiğinizde daha kaliteli yayınlar almaya başlayacaksınız. Fakat sizden uzaklaşan düşük frekanslı yayınlara ne olacak? Onlar da zamanı gelene kadar o frekanstan yayın yapmaya devam edecekler, taa ki onları çeken kimse olmayana kadar.
Bu sanki bir alış-veriş. Sen çektikçe var olan, var oldukça çeken bir enerji sistemi.
Aslında şunu da belirtmek gerekir. Şuana kadar yazılanların hepsi, bizim zihinsel algılarımıza ve düşünce sistemimize uygun olabilecek açıklamalardı: Zihinlerde bir açılım oluşması adına. Düşük, yüksek, alçak ya da kaliteli diye bir durum söz konusu olmadığını düşünelim. Bizim düşüncelerimizde hep merdiven sembolü yer alır. Merdiven çıkmak, inmek. Düz bir çizgi üzerinde ileri gitmek ya da geri gitmek. Aslında böyle bir şey olmadığını var sayalım. Bir bütün olarak kürenin içindeyiz. Kürenin içinde, ileri geri sağ sol yoktur, bütün vardır. Her durum birbiri ile bağlantılı olarak tekamülünü gerçekleştirir. Yani ileri geri frekans, düşük frekans, kötü frekans yok. Bir bütünün içinde bir kürenin içinde tüm noktalar merkeze eşit uzaklıkta ve her nokta bir MERKEZ ise, kötü insan, iyi insan, düşük frekans, alçak frekans, iyi ve pozitif frekans da olmayacaktır. Bir bütünün içindeki oluşum, tüm tekamülü etkileyecektir. İnsanlık olarak artık bütün düşünmemizin zamanı gelmedi mi? Ve bütünü etkileyecek olumlu düşüncelerin, DÜNYA’mızı da değiştireceğiz.
Tüm saygı ve hürmetlerimle.
|