Gürbüz SEZGİN
İKİ KADIN
- Biliyor musun bugün neler oldu?
- Nerden bileyim, anlatırsan öğreneceğim.
- Gündüz alışveriÅŸe çıkmıştım. Birkaç faturam vardı, önce onları ödedim, sonra kendime bir ÅŸeyler alacaktım…
- Uzatma ne olur! Gir ÅŸu konuya.
- Dolaşırken biri geldi yanıma, konuşmak istedi. Bir kafeye oturup, bir şeyler içtik.
- Eeeeeeee!
- E’si iÅŸte, beni tanımak istiyormuÅŸ.
- Sen beÄŸendin mi peki onu?
- Bilmem!
- “Bilmem” geniÅŸ zaman, bilmiyorum de hiç olmazsa. Hem sen bilmeyeceksin de ben mi bileceÄŸim?
- Ne bileyim, iÅŸte!
- Anlaşıldı, onay bekliyorsun. Anlat bakalım şu çocuğu.
- Zeki bir adam belli.
- Zekasıyla sevişmeyeceksin ya! Bir elektrik aldın mı, çekim oluştu mu, onu söyle.
- AÅŸk yok tabi, ama zamanla sevebilirim belki.
- Aşk yoksa sen vazgeç bu sevdadan.
- Neden ki?
- AÅŸkta neden yoktur, ona güçlü bir itilim duyarsın, her ÅŸeyini vermek istersin, ama nedenini bilmezsin, öyledir iÅŸte. AÅŸkta “bilme” yoktur, bildiÄŸinde de “aÅŸk” yoktur.
- Ya tanıdıkça seversem! Sevmek daha önemli değil mi?
- Sevmek bilmektir. Nedenleri vardır. Åžimdi onu sevmek için tartacaksın, daha doÄŸrusu “benim için ne kadar emek verecek” diye ölçersin. Ölçersin, biçersin, planlarsın. Bunun adı sevmek deÄŸil, tam anlamıyla çıkar iliÅŸkisi.
- Sevmek nedir ya?
- Önce aşık olursun, bilme olmaksızın yani. Senin deÄŸerler sisteminin onda da olduÄŸunu farzedersin, ama bilmezsin. Sanırsın sadece. Bu “sanma”lar gerçeÄŸe dönüştüğünde, yani artık bilgiye dönüştüğünde aÅŸk yerini sevgiye bırakır. Hayal kırıklığında ise aÅŸk kendini sonlandırır.
- Hayal kırıklığını göze alamam. Bundan dolayı neler çektiğimi sen de biliyorsun.
- Biliyorum, saatlerce omzumda ağlamıştın. Seni teselli etmeye çalışırken içten içe seviniyordum, aşkı tanıdığın için.
- Hain’ Bu riski tekrar göze alamam.
- Yaşamın kendisi bir risktir. Riske atılmadan yaşama atılamazsın. Yaşamadan da bilemezsin.
- Galiba korkular aşkı engelliyor.
- Aynen.
- Ama çok iyi birine benziyor. Aşık olmasam da dost olmaya değer bir insan.
- Eğer söylediğin gibiyse çok iyi bir dost olabilir. Sen istediğinde sana koşar, bir sorunun olduğunda ilgilenir, seni dinler, sana öğretir.
- Daha güzel olmaz mı?
- Senin için evet. Peki bunları sen ona verebilecek misin? Malum, tek taraflı dostluk bencillikten başka bir şey değil. Örneğin gecenin ikisinde seni çağırdığında uykudan kalkıp gidebilecek misin? Onu dinleyip anlayabilecek misin? Çok zor değil mi?
- Offfffffff yaaaa!
- Of tabi. İnsanlar alışmış kavramların içini oymaya. İşine geldiği gibi tanımla, içini doldur. Oh ne ala!
- Aynı onun gibi konuÅŸuyorsun. İkiniz de beni sıkıştırıyorsunuz. …Hakikaten, siz ikiniz iyi anlaşırsınız. Tanıştırayım sizi istersen.
- İstemem, kendiliğinden olmalı. Hem nerde görülmüş iki doğrunun bir araya geldiği!
- İkiniz de yalnızlığınıza gömülün o zaman. (Güler)
- Başka çare var mı? (O da güler)
Gürbüz SEZGİN
anteros59@hotmail.com
- Biliyor musun bugün neler oldu?
- Nerden bileyim, anlatırsan öğreneceğim.
- Gündüz alışveriÅŸe çıkmıştım. Birkaç faturam vardı, önce onları ödedim, sonra kendime bir ÅŸeyler alacaktım…
- Uzatma ne olur! Gir ÅŸu konuya.
- Dolaşırken biri geldi yanıma, konuşmak istedi. Bir kafeye oturup, bir şeyler içtik.
- Eeeeeeee!
- E’si iÅŸte, beni tanımak istiyormuÅŸ.
- Sen beÄŸendin mi peki onu?
- Bilmem!
- “Bilmem” geniÅŸ zaman, bilmiyorum de hiç olmazsa. Hem sen bilmeyeceksin de ben mi bileceÄŸim?
- Ne bileyim, iÅŸte!
- Anlaşıldı, onay bekliyorsun. Anlat bakalım şu çocuğu.
- Zeki bir adam belli.
- Zekasıyla sevişmeyeceksin ya! Bir elektrik aldın mı, çekim oluştu mu, onu söyle.
- AÅŸk yok tabi, ama zamanla sevebilirim belki.
- Aşk yoksa sen vazgeç bu sevdadan.
- Neden ki?
- AÅŸkta neden yoktur, ona güçlü bir itilim duyarsın, her ÅŸeyini vermek istersin, ama nedenini bilmezsin, öyledir iÅŸte. AÅŸkta “bilme” yoktur, bildiÄŸinde de “aÅŸk” yoktur.
- Ya tanıdıkça seversem! Sevmek daha önemli değil mi?
- Sevmek bilmektir. Nedenleri vardır. Åžimdi onu sevmek için tartacaksın, daha doÄŸrusu “benim için ne kadar emek verecek” diye ölçersin. Ölçersin, biçersin, planlarsın. Bunun adı sevmek deÄŸil, tam anlamıyla çıkar iliÅŸkisi.
- Sevmek nedir ya?
- Önce aşık olursun, bilme olmaksızın yani. Senin deÄŸerler sisteminin onda da olduÄŸunu farzedersin, ama bilmezsin. Sanırsın sadece. Bu “sanma”lar gerçeÄŸe dönüştüğünde, yani artık bilgiye dönüştüğünde aÅŸk yerini sevgiye bırakır. Hayal kırıklığında ise aÅŸk kendini sonlandırır.
- Hayal kırıklığını göze alamam. Bundan dolayı neler çektiğimi sen de biliyorsun.
- Biliyorum, saatlerce omzumda ağlamıştın. Seni teselli etmeye çalışırken içten içe seviniyordum, aşkı tanıdığın için.
- Hain’ Bu riski tekrar göze alamam.
- Yaşamın kendisi bir risktir. Riske atılmadan yaşama atılamazsın. Yaşamadan da bilemezsin.
- Galiba korkular aşkı engelliyor.
- Aynen.
- Ama çok iyi birine benziyor. Aşık olmasam da dost olmaya değer bir insan.
- Eğer söylediğin gibiyse çok iyi bir dost olabilir. Sen istediğinde sana koşar, bir sorunun olduğunda ilgilenir, seni dinler, sana öğretir.
- Daha güzel olmaz mı?
- Senin için evet. Peki bunları sen ona verebilecek misin? Malum, tek taraflı dostluk bencillikten başka bir şey değil. Örneğin gecenin ikisinde seni çağırdığında uykudan kalkıp gidebilecek misin? Onu dinleyip anlayabilecek misin? Çok zor değil mi?
- Offfffffff yaaaa!
- Of tabi. İnsanlar alışmış kavramların içini oymaya. İşine geldiği gibi tanımla, içini doldur. Oh ne ala!
- Aynı onun gibi konuÅŸuyorsun. İkiniz de beni sıkıştırıyorsunuz. …Hakikaten, siz ikiniz iyi anlaşırsınız. Tanıştırayım sizi istersen.
- İstemem, kendiliğinden olmalı. Hem nerde görülmüş iki doğrunun bir araya geldiği!
- İkiniz de yalnızlığınıza gömülün o zaman. (Güler)
- Başka çare var mı? (O da güler)
Gürbüz SEZGİN
anteros59@hotmail.com
"Gürbüz SEZGİN" bütün yazıları için tıklayın...
