Hemşireler günü / Zuhal ÖZÜGÜL
Zuhal ÖZÜGÜL

Zuhal ÖZÜGÜL

Hemşireler günü



Bugün, katıldığım spor kursunda, önlerden hafif bir ses geldi : “Bugün HemÅŸireler günü”. Bir grup hemÅŸire arkadaÅŸla, yine hemÅŸire olan Selda Hanımın açtığı salonda haftada üç gün terliyoruz. Onlar, görevlerinden sonra, koÅŸa koÅŸa geliyorlar. NeÅŸeli, genç, cıvıl cıvıl kadınlar. Bir problemleri var : KİLO. Onları da atacaklar inÅŸallah.

Onlar, benim hemÅŸirelere bakışımı da deÄŸiÅŸtirdiler. Aslında onlar için ön yargılı deÄŸildim, ama ne zaman hastaneye gitsem biraz buruk çıkardım oradan. Sonra da kendi kendime “böyle düşünmeye hakkın yok. Onlar, bir kadın olarak birçok mesleÄŸi üstleniyorlar”

Çok şükür, hastaneye sık gidip gelmem olmuyor. Ancak geçen yıllarda annem, kısa süre bir hastanede yatmış ben de onun yanında kalmıştım. O zaman, hemÅŸirelerin özverili, dikkatli çalışmalarını yakından görmüştüm. Kaç kez “ıııh ben yapamam bu mesleÄŸi” diye düşünmüştüm. BirçoÄŸu, yıllardır bu zahmetli ve sorumluluk isteyen mesleÄŸi yapıyorlar. Onların görevi yalnız tedaviyle bitmiyor. Doktora soramadığımız birçok soru için, “hemÅŸiranımı” bir köşede sıkıştırıp bizi üzmeyecek cevapları vermesini bekleriz. Yok öyle deÄŸilse, kızarız, odaya girip diÄŸer refakatçilere ÅŸikayet ederiz. “İlgilenmiyorlar” Eve mi gidiyor, yemek mi yiyecek, dinlenecek mi, üzgün mü hiç önemli deÄŸil. Bizim iÅŸimiz olmalı önce. Özellikle gece nöbetlerinde, zır zil çalar. Hemen oradadır. Gözlerini ovuÅŸturur, saçları dağınık, üstünü başını düzelte düzelte hastanın başına gelir. Belki de başını yastığa, daha yeni koymuÅŸtur. Aslında vaziyet vahim deÄŸildir ama refakatçi heyecanlanmıştır. Onu rahatlatır odasına döner. Hastanede beklerken izlerim onları. Ellerinde bir tomar kağıtla görününce bekleyenler arasında bir kıpırdanma, heyecan baÅŸlar. Bazı insanların sabırsızlığını, çekilmez davranışlarını, hele kabalaÅŸmalarını gördükçe “ben olsam!” diye düşünürüm. Ama onlar sakince, sıraya sokarlar hepsini.

Bugün, hemÅŸireler üzerine bilgilenmek istedim. Tarihçeyi biliriz. Florance Nightingal anısına (doÄŸduÄŸu gün 12 Mayıs) hemÅŸireler günü olarak ilan edilmiÅŸ. Londra’da 1962 yılında HemÅŸire Okulu açılırken 1911 yılında Kızılay, Türkiye’de hemÅŸirelik kurslarını açar. Buradan mezun olanlar 1912-1914 Balkan savaÅŸlarında, 1914-1918 yıllarında 1. Dünya Savaşı’nda yaralı hastaları tedavi ederler. Cumhuriyet kurulduÄŸunda, ön görülü ve insanlara deÄŸer veren Atatürk, saÄŸlık konusunu da vurgular. “Ulusun bireylerini saÄŸlıklı kılmak için gerekli koÅŸulları gerçekleÅŸtirmek, devletin birinci görevidir.”

Ancak araştırdıkça ve günümüze geldiğimde, hiç de iç açıcı olmayan vaziyetleri de öğrendim. Hemşirelerin mesleki yönden çok sorunları var. Ücretleri daima yetersiz. Görev yetki ve sorumlulukları belli değil. Çalışma temposu çok ağır. Mesleki riskleri çok fazla. Bu liste uzadıkça uzuyor.

Hastanelerde en fazla (%98’e varan) sözlü ve fiziki ÅŸiddete hemÅŸireler uÄŸruyor. Türkiye’de ancak 104 bin hemÅŸire görev yapıyor. Bir hemÅŸireye 692 hasta düşüyor. Fazla çalışma ve nöbetler nedeniyle stres altındalar. Bir hemÅŸire hasta geldiÄŸinde, hekim tarafından verilen tedaviyi uygular. Bakımını planlayan, uygulayan, denetleyen ve izleyen kiÅŸidir. Böyle bir sorumluluk “genel müdürde” bile yok.

Hemşirelik yeryüzünde hekimlikten sonra en eski sağlık mesleğidir. İlk çağlardan beri bu meslek ifa edilmektedir.

Sağlık bir insanın yaşamındaki en büyük servettir. (Tak tak tahtaya vuralım.) Yaşlandıkça bunu çok daha iyi anlarız.

Bu servet yavaş yavaş azaldıkça kendimizi teslim edeceğimiz yer hastane, doktorlar ve hemşirelerdir.

Onların da bir aile yaşamları olduğunu, çoluk çocuklarıyla haşır neşir olduklarını, iyi-kötü günleri (biz hemşire olmayanlar gibi) olabileceğini düşünelim. Onlara anlayış gösterelim.

Hemşireler günü kutlu olsun.


Zuhal ÖZÜGÜL




13 Mayıs 2010 Perşembe / 2238 okunma



"Zuhal ÖZÜGÜL" bütün yazıları için tıklayın...