ŞİKAYET ETMEYE HAKKIN VAR MI?
Hani hareket etmek istemezsin ya! Hani üzerine bir ağırlık çökmüştür, hani tüm dünyanın yükünü kaldırmaktaymışsın gibi gelir, yıkılıverirsin hani ilk gördüğün döşeğe. Yetmezmiş gibi bir de can sıkıcı boğaz ağrısı peydahlanıvermiştir. Şanslısındır ama, bastırır parayı gidersin doktora, hastane mastane uğraşmazsın. Lakin o güvendiğin doktor yazıvermiştir antibiyotiği, üstelik sen inatla kaçmak isterken eczacıdan. Onunla da kalmamıştır, başka ilaç kutularını da dizivermiştir eczacı senin yorgun bakışların altında. “Dinlenmen lazım” demektedir doktor, “yatıp dinlenmen lazım”. Olmaz olsun böyle zamanlama, tam da sırasıydı, şehir dışı konferanslar var, gidip konuşmak lazım oralarda, insanlar hevesle beklemektedir seni, hem de aylar öncesinden bağlamışlardır iki gününü. Uçağa bineceğin gün iyice perişan olmuşsundur, kıpırdamak istemezsin, “Allahtan” dersin, yalnız gitmeyeceğim, yıkılır kalıveririm bir de yollarda. Gidersin ama ulaştığında insanlıktan çıkmışsındır. Çok ama çok bitkinsindir. Bir hafta önce ya da bir hafta sonra olsaydı bu hastalık dersin, bütün bir yılın yorgunluğu çıkmaktadır işte. Konferans esnasında iyice açığa çıkmıştır yorgunluğun, vücudun artık işlemez olmuştur adeta, sıkıntı verici bir durumdur yaşamakta oldukların. Bitmez o dakikalar, hatta saniye saniye saymaya başlarsın zamanı, sıkılırsın, ancak işini de dosdoğru yapmak istersin doğal olarak. Elinden geleni yaparsın, ekmeğini kazanmaktasındır, çoluğuna çocuğuna götürmektesindir kazandıklarını. Tüm çaban onlar içindir. Onlar için terlemektesindir. Sıkıntılı, yorgun ve hastasındır. İçten içe şikayet etmektesindir. Biraz sıyrılmak için ortamdan, televizyonu açarsın, senin gibi ekmeğini kazanmak isteyen birileri, çoluğuna çocuğuna kazandıklarını götürmek isteyen birileri, terleyerek kazanan birileri, her kazandığı kuruş için canını riske eden birileri yerin 500-600 metre altında kalmışlardır. Karanlıktır, havasızdır, sıkıntının en gerçeği, çaresizliğin en gerçeği vardır yerin yüzlerce metre altında. Kazanç da kazanç değildir aslında, taşeron işçisidir zaten hepsi, güvencesiz çalışmaktadırlar, güvenliksiz çalışmaktadırlar, istense sorunları bir çırpıda çözülebilecektir, istense hemen insanca yaşamaya başlayabileceklerdir, istense ölmeyebileceklerdir, ama ölürler, yerin yüzlerce metre altında ölürler, cesetleri bile çıkarılamaz günlerce, çıkarıldığında tanınmazdırlar, iki tanesi bulunamamıştır bile, çıkarılabilenler gömülür dualarla, acı bitmez madenci için, teşhis için mezarlar açılır, uğruna ter dökülen çoluk çocuk bir kez daha yıkılır, bir kez daha kahrolur, kader değildir yaşadıkları, engellenebilir durumlar kader değildir. Televizyonun başındasındır, izlemektesindir olup bitenleri, yorgunluk mu, hastalık mı? Hayır, şikayet etmeye hakkın yoktur.
|