BİR DENİZE KAVUŞMA ÖYKÜSÜ / Gürbüz SEZGİN
Gürbüz SEZGİN

Gürbüz SEZGİN

BİR DENİZE KAVUŞMA ÖYKÜSÜ



      Toprak, toprak, toprak ve çakıl taÅŸlarıyla örülüydü etraf. Gözlerimi kamaÅŸtırarak karanlığın içinden süzülen ışığı fark ettim ilk olarak. Kımıldadım. İçerdekiler baÅŸlarını bana doÄŸru çevirerek sustular. Yüzlerindeki hüzün, endiÅŸe, kaygı beni hiç mi hiç etkilemedi. Işık, belli ki güneÅŸti. Nemin serinliÄŸinden kurtulmak için bir an önce güneÅŸe çıkmak istedim. Işık huzmesine yöneldiÄŸimde içerdekilerin kaygısı arttı. Biri annemdi, önüme geçerek yerime dönmemi emretti. Evet, durum ciddiydi.
      KardeÅŸlerimden biri beni iÅŸaret ederek anneme döndü:
     - Peki bunu nasıl koruyacağız?
      Korumak, korunmak, neden, kimden? Belli ki tehlike söz konusuydu. İçerisi sakin olduÄŸuna göre dışarı çıkacaktık ve dışarısı tehlike doluydu. Pustum, korku onlardan bana bulaÅŸtı. DiÄŸeri:
     - Anlatacak mıyız ona da?
      Anlaşılıyor ki, planlar çoktan yapılmıştı. Olacaklardan habersizdim. Daha da dikkat kesildim. Annem:
     - Ona anlatacak zaman yok. Hem anlar mı bilmem. DediÄŸim gibi siz önden fırlayacaksınız. Bütün gücünüzle koÅŸacaksınız, koÅŸacaksınız denize ulaÅŸana kadar. Ben kardeÅŸinizle çıkacağım. Bir kez daha söylüyorum, sakın arkaya bakmak yok. Ne sesi duyarsanız duyun, vargücünüzle hep ileriye. Bir an tereddüt göstermeyin. Toprakta yol almak hayli güç olacak biliyorum. Ama deniz yok mu!
      Deniz sözcüğüyle hüznü ikiye katlandı annemin. Sanki bir daha dönmeyecektik topraÄŸa ve deniz her ÅŸeydi, ulaşılması güç yegane hedefti. Özgürlük, kurtuluÅŸ demekti. Annem devam etti:
     - Denize ulaÅŸtığınızda salmayın kendinizi. Kimse kimseyi beklemesin. Yüzeyde kalmayın, dibe dalın.
      Demek ki denize ulaşıldığında tehlike geçmeyecekti. Ama asıl beni üzen, belki bir daha kimsenin kimseyi görmeyecek olmasıydı. Özgür ama kimsesiz. Özlemeyecek miydik birbirimizi? Tek başıma, koca denizin karanlıklarında! Ürperdim. Annemin sımsıcak sesiyle kendime geldim:
     - Gel buraya küçük yaramaz. Birazdan dışarı çıkacağız, 10 metre kadar koÅŸacağız. Denize kim ilk varırsa sürpriz bir ödül var. Sadece koÅŸacaksın tamam mı? Her ne olursa olsun koÅŸ.
      “Her ne olursa olsun” sözü hoÅŸuma gitmemiÅŸti. bir ÅŸeyler olacaktı belli. Ama ne? dışarıda ne vardı? Neden koÅŸmalıydık, yürüsek olmaz mıydı? Hatta güle oynaya ilerlesek! Yanıt almayı ummadan korkarak sordum:
     - Anne, dışarıda ne var? Neden korkuyorsunuz ki? Altedemez miyiz onları? Koca zırhlarımız var, kolay lokma olmayız.
      AÄŸabeyim atıldı öne:
     - Ben de görmedim ama annem görmüş, anlattı bize. Senin sandığın gibi deÄŸil. dışarıda bizi bekleyenler birer canavar, bizden çok büyükler. Kiminin dev kanatları, kiminin sivri diÅŸleri var. Ama korkma, biz çoÄŸuz, sadece dördümüz deÄŸiliz. DiÄŸer yuvalardan da onlarcası çıkacak. Hep birlikte hareket edeceÄŸiz. Hepimize saldıracaklar. Bu bir oyun deÄŸil. Denize ulaÅŸtığımızda bitecek her ÅŸey. Anlıyor musun, sadece denize ulaÅŸ o kadar!
      Anneme baktım, başını öne eÄŸdi. Gözlerinden akan birkaç damlayı gizlemek ister gibiydi. Soracaklarım vardı daha, ama boÄŸazımda kaldı. Sözcükler çıkmadı. Sustum.
      Canavarları canlandırmaya çalıştım kafamda. Hayal edemedim. Bilmiyordum, karşılaÅŸtığımızda görecektim. Tek bildiÄŸim, mücadele etmeyecek, kaçacaktım sadece. Ya kaçamazsam! Ya denize ulaÅŸamazsam! Düşünmemeliydim artık. Korkmanın da faydası yoktu. YaÅŸanacaktı iÅŸte!
      Zamanı beklemeye koyulduk. Bir an önce ne yaÅŸanacaksa yaÅŸansındı. Ah zaman! Bu kadar mı geçmek bilmezsin. Her saniye 1 saat.
      Annem hissetmiÅŸ olmalı ki, ışığa yöneldi, çakılları aralayarak kafasını uzattı. Heyecandan ölecek gibiydim. Hüzünlü ve titrek sesiyle:
     - Haydi çocuklar, zaman geldi iÅŸte. Dediklerimi asla aklınızdan çıkarmayın. Ben yavrucakla beraber çıkacağım arkanızdan. Son kez söylüyorum, durmak yok, arkaya bakmak yok. Denizde buluÅŸuruz, haydiiiiiiiii.
      KardeÅŸlerim ok gibi fırladı kapıdan. Ben de kapıya yanaÅŸtım, dışarı kolaçan etmek istedimse de annemin itmesiyle fırladım. Annem hemen arkamdan geliyordu. GüneÅŸ gitmiÅŸ, alacakaranlıktı ortalık.
      Çevreme baktım, bir de denize. Olanca gücümle koÅŸmama raÄŸmen 10 metre denilen deniz o kadar uzak görünüyordu ki, umudum tükenir gibi oldu. Annemin durmadan “koÅŸ, koÅŸ” sesleri benim itici gücümdü. Durmadım. KoÅŸtuÄŸum kumsal öyle ağırdı ki, nefes nefese kalmıştım. Bu ağır kumsalda, etrafta onlarca caretta, ufukta deniz, durmamacasına koÅŸturuyorduk. Kumsal, kumsal deÄŸil, caretta tarlasıydı adeta.
      Denizin kokusu ulaÅŸtı burnuma. Galiba yaklaÅŸmıştık. Birden arkada, iri gövdeli, iki ayaklı bir yaratık ay ışığını kapladı kanatlarıyla. Bana doÄŸru geliyordu ki, annem son bir çabayla atıldı. Canavar dedikleri bu olmalıydı. Öyle korkmuÅŸtum ki, durakladım. Fakat annemin, “koÅŸ, durma” bağırtısıyla yeniden baÅŸladım koÅŸmaya. Ay ışığı tekrar belirdi, ama annemi havada, canavarın ayakları arasında gördüm son kez.
      AÄŸlamamalıydım, zira aÄŸlamak gücümü tüketiyordu. Düşüm yitip gitmiÅŸ, düşüncelerim çalışıyordu hala. Yasa bu muydu, yoksa doÄŸa mı? Yas mı tutmalıydım, doÄŸanın yasasını öğrenmek mi? Her ne ise kahretsindi. Babamı hiç tanımamış, annemi az önce kaybetmiÅŸtim. Kabullenmeli miydim, isyan mı etmeliydim? İsyan neye yarardı ki denize kavuÅŸamadıktan sonra!
      Hem düşünüyor, hem koÅŸuyordum. Sorular, yanıtlar yankılanıyordu kafamda. Deniz artık anlamsızlaÅŸsa da, ayaklarım koÅŸmanın ritmini yakalamış, uçuyordu adeta.
      Kan ter içinde, ıslaklık artmıştı ayaklarımda. Denizin kokusu daha da keskinleÅŸmiÅŸti. Kocaman bir dalga beni içine çekti. KurtulmuÅŸ muydum acaba?
      Denizdeydim iÅŸte. Sessizlik. Uçsuz bucaksızlığa kavuÅŸmuÅŸtum. KardeÅŸlerimin dediÄŸi gibi dibe dalmalıydım hemen. Her ÅŸeye raÄŸmen, kafamı çevirdim kumsala. KardeÅŸlerimi görebilecek miydim, annemin başına gelenleri anlatabilecek miydim? Geriye baktığımda kumsal artık bomboÅŸtu, kocaman bir boÅŸluk. Kimsecikler kalmamıştı karada.
      GeçmiÅŸe takılmamalıydım daha fazla. Dibe daldım. Önümde bitimsiz bir derya. Yüzmek için çaba gerekmiyordu artık. Yüzdüm, yüzdüm, ilerledikçe deniz mavi, serin ve derindi. Yanımda hiçbir caretta da yoktu. Özgürdüm özgür olmasına, ama özgür ve yalnız.

10.08.2007
(48. doğum günümde annemin anısına).



Gürbüz SEZGİN

anteros59@hotmail.com



14 Eylül 2007 Cuma / 2303 okunma



"Gürbüz SEZGİN" bütün yazıları için tıklayın...