YeniÇağ’ın Çocuklarıyla İletişimin Önemi
Yeni çocuklar geldi kavramını ilk duyduğumda, hazırlıklı olmak gerektiğini hissedenlerden biriydim. Çünkü onlar bizim gibi büyümeyeceklerdi, bizim gibi olmayacaklardı. Ortam ve koşullar aynı olsa da, yetiştirilme tarzları farklı olmalıydı.
İndigo kavramını artık hepimiz biliyoruz, özellikle bu çağda doğan çocukların özelliklerini öğrenmeyen pek kalmadı. Kavramı bildiğimiz gibi, artık çaresiz de değiliz, bu konuyla ilgili bir çok kitap, yazı ve makaleler var. İndigolara nasıl davranacağımızı, onlarla nasıl iletişim kuracağımızı az çok öğreniyoruz.
İndigo çocukların ve bu yıllarda doğan çocukların belirgin göze çarpan özellikleri ortaya çıkmaya başladı.
Son zamanlarda doğan bebeklerin çoğunluğunun oldukça bilge ruhlara sahip olduklarını ve muhteşem bir enerji ile gezegenimize güzellikler getirmek üzere geldiklerini artık biliyoruz. Bizler, onların enerjisine yetişmeye çalıştıkça, onların bize ÖĞRETMEYE geldiklerini anlıyoruz.
Eskiden bizim çocukluğumuzdaki yetiştirilme tarzı onlara yetmiyor, az geliyor hatta artık pek de işe yaramıyor.
Elbette temel olan bazı noktaları aile terbiyesi, büyüklere saygı, küçüklere sevgi, örf adetler, gelenek ve görenekleri öğreniyorlar. Öğrenmeliler de.
Fakat, sen sus, konuşma, anlamazsın, konuşmaya katılma, büyükler konuşurken susulur gibi bir takım kavramların işe yaramadığı hatta yarayamayacağını bilmeliyiz. Onların da aile arasında bir takım konuşmalara katılmaları, duygu ve düşüncelerinin dinlenilmesi, aileye katkı sağlayacak onlarla ilgili kararlarda da onların fikirlerinin alınması da gerekli olmaya başladı.
1980’lerin başlarına kadar, yetiştirilme tarzındaki durum şöyleydi: Aile içinde susturulduk, dinlemeyi öğrendik sürekli. Okul hayatımız boyunca hep susun dendi, karışmayın, fakat yüksek öğrenime geldiğimizde ise, hocalarımız bize neden susuyorsunuz konuşmuyorsunuz, anlatın dediklerinde ise ne söyleyeceğimizi bilemedik. Toplum içinde konuşamıyoruz, düşüncelerimizi doğru dürüst aktaramıyoruz hatta bu yüzden yanlış anlaşılıyoruz diye yakınıyoruz. Evlendik, görüşlerimizi savunamadık, çalışmaya başladık, eğilmekten bükülmekten, hakkımızı savunamadık. Çünkü bize konuşma öğretilmedi, susmayı ve dinlemeyi öğrendik.
Elbette bu bize çok şey kazandırdı, ama konuşmak, duygu ve düşüncelerimizi dile getirmek, toplum içinde bir olayı anlatabilmek çok ama çok önemlidir.
Geçen bir sohbetimiz esnasında oğlum ile,
bana dedi ki, "....'dan nefret ediyorum, ......'i sevmiyorum" vs.
Ben de ona, kelime haznesinden sevmiyorum ve nefret ediyorum kelimelerini çıkarmaya çabalamasını rica ettim. Çünkü, bu bana, çocukken büyüklerim tarafından öğretilmedi. Bunu çoook yıllar sonra kendi çabalarımla öğrendim. Pozitif kelimeler kullanmayı ve bunların sihirli kelimeler olduğunu.Fakat onların önünde daha çok uzun bir zaman var. Şimdiden bu tip bilgileri beyinlerinin bir köşesine yazmalılar ki, bizden bir kaç adım daha önde olabilsinler..
En önemlisi iletişim.
İşte şimdiki çocukların en çok ihtiyacı olan nokta iletişim.
Onlara iletişimi öğretmeliyiz, çünkü ileride onların iletişimde önde olmaları, dünya için çok önemli olacaktır.
İletişimi iyi olanlar toplumda çok iyi yerlere varabiliyorlar ve bir takım buluşlar icatlar, bu sayede çıkabiliyor.
Gelecek çocuklarına iletişimi öğretmenin en önemli yolu da onları dinlemektir. Yani hep konuşmak, akıl vermek, örnek vermek evet ama onların yetişmelerine katkıda bulunmak için onları dinlemeli, konuşmalarına izin vermeli, gerekli yerlerde fikirlerini almalı ve uygulamalıyız. Sorunlarını, sıkıntılarını anlatmalarını, çözümlerini kendilerinin bulmalarını sağlayıcı ortamlar yaratmalıyız. Onlara vakit harcamalıyız. Onların kendilerine olan özgüveninin oluşmasına katkıda bulunmalıyız.
Çünkü artık içlerinde bu enerjiyle doğuyorlar. Onlar geleceğin çocukları. Öyle köşede bir yerde oynayarak, susturularak, ezilerek, baskıyla eğitilemeyeceklerini artık bilmeliyiz.
Eğitimlerinde eskiye dönük biraz değişimler olmalı. Eski eğitimlere yenilik katılmalı. Bunun için de bizlere, anne babalara, eğitmenlere çok daha fazla iş düşüyor.