 
                
                
                Oğuz ÖZÜGÜL
  		
		  TROYA SAVAŞI VE TAHTA AT ÜZERİNE BİRKAÇ DÜŞÜNCE
		  
		  
				    
  
 
 
		 	
			
		  
			  
	
Troya savaşı deyince, Greklerin (Akhaların) kuzey-batı Anadolu’yu istilası ve Troya önündeki sonucu belirleyen, Homeros’un destanına konu olmuÅŸ nihai çatışma akla gelir genellikle. Gerçekten de “deniz kavimleri”nden söz eden Mısır yazıtları M.Ö. 1200 dolaylarında büyük bir ordunun doÄŸu Akdeniz kıyılarına saldırmaya baÅŸladığını doÄŸrular.
Ancak Homeros, destanın bir yerinde, Akhalarla Troyalılar arasında bundan önce de bir savaşın meydana geldiğine kısaca değinir:
“Hypnos:…Zeus’un o ünlü ve taÅŸkın oÄŸlu (Herakles) Troyalıların kentini alt üst ettikten sonra yurduna dönmek için yola çıkmıştı.” (İLYADA, XIV – 249)
Demek ki, destanda anlatılan savaşın, 2. Troya savaşı olması büyük bir ihtimal dahilindedir.
O günlerin dünyası ve coğrafik durumu göz önüne alınırsa bir dünya savaşı denebilecek çatışmanın taraflarından biri olan Akha ordusu, başta Agamemnon, Menelaos, Odysseus, Akhilleus, Aias olmak üzere 42 kral ve kahramanın yönetimindeki 1199 gemi ve yaklaşık 120.000 savaşçıdan meydana geliyordu. Troyalıların gücü ise, 18 krallık, 25 kral ve kahramandan oluşan bir Anadolu birliğiydi. Ancak destanda aydınlatılması gereken üç önemli ve müphem nokta var: Savaşın nedeni, süresi ve tahta at efsanesi.
Sparta kralı Menelaos’un karısı Helena’nın Paris tarafından kaçırılmasını Homeros da savaşın nedeni olarak kabul eder. Oysa Troya maddi yönden çok zengin ve güçlü bir devletti; ihracatını bakır, kurÅŸun, gümüş, kereste, lapislazuli ve AT gibi deÄŸerli mallar oluÅŸturuyordu. Ayrıca Troyalı denizciler, Akdeniz bölgesindeki en güçlü karşı-akıntıların olduÄŸu Çanakkale ve İstanbul boÄŸazlarını geçmeyi baÅŸarmışlardı. Verdikleri kılavuzluk hizmeti karşılığında ve akıntıların güçlü olduÄŸu zamanlar limana sığınan gemilerden aldıkları ücretler kentin önemli gelir kaynaklarıydı. Bu durum, elbette ki baÅŸta Akhalar olmak üzere komÅŸu devletlerin iÅŸtahını kabartıyor, Troya’nın zenginliklerini ele geçirme isteÄŸini uyandırıyordu. Helena’nın kaçırılışı böylece Akhalara, amaçlarını gerçekleÅŸtirmek için, uygun bir fırsat yaratmış oluyordu. Ve onlar da bu fırsatı ikiletmeyip tüm güçleriyle saldırıya geçtiler.
Bir kentin önünde on yıl süren(!) bir savaÅŸ? Homeros destanda savaşın son bir yılını anlatır; iyi de, Akhalar Troya’nın önüne gelmeden önce dokuz yıl boyunca neredeydi? Bunun cevabını destanda yine Homeros verir:
“Akhilleus:…yok edilen kentlerden ne yaÄŸma ettiysek hep bölüşüldü.” (İLY. I – 125)
“Akhilleus:…kalabalık, bakımlı ve zengin bir ilini Troyalıların talan ettiklerinde Akhalar…” (İLY. I – 163)
“Agamemnon:…yedi Lesboslu kadın vereceÄŸim, elleri her iÅŸe yatan, Akhilleus Lesbos’u (Midilli) aldığında ayırmıştım kendime;” (İLY. IX – 128)
”Eetion (Thebes) ilini yıktığı gün almıştı kendine…” (İLY. IX – 188)
“Akhilleus:…gemilerimle gittim, insanların on iki ilini yıktım, bereketli Troya’nın çevresinde de yıktım on bir ili. Oralardan ben neler neler aldım.” (İLY. IX – 330)
“bir kadın uzanmıştı yanına, güzel yanaklı Diomede, Phorbas’ın kızı, Akhilleus getirmiÅŸti onu Lesbos’tan.” (İLY. IX – 664)
“güzel kemerli İphis vardı yanında, Akhilleus vermiÅŸti Patroklos’a o kadını, Enyeus ili sarp Skyros alındığında.” (İLY. IX – 667)
“Akhilleus’un Tenedos’u (Bozcaada) yakıp yıktığı gün…” (İLY. XI – 624)
“Akhilleus:…Troyalı, Dardanoslu kadınlar…yıkmıştık biz ölümlü insanların zengin illerini…” (İLY. XVIII – 339)
“Akhilleus:…Lyrnessos’u yıkıp ele geçirdiÄŸim gün onu…” (İLY. XIX – 60)
“Briseis:…Akhilleus…tanrısal Mynes’in ili Lyrnessos’u yaktığı gün…” (İLY. XIX – 295)
“Aineias:…saldırmıştı Akhilleus İda yamaçlarında bizim öküzlere, Lyrnessos ile Pedasos’u yıkmıştı!” (İLY. XX – 89)
Ayrıca savaÅŸ Troya önünde on yıl sürmüş olsaydı, Priamos kalenin burçlarından savaÅŸ alanına bakarken Akhaları ilk defa gördüğünü belli eden ÅŸu soruları Helena’ya sorar mıydı:
“Priamos Helena’ya:…gel söyle bana, ÅŸu eÅŸi görülmedik adamın adı ne? Kim bu alımlı, iri yarı yiÄŸit?...bir krala benzer bu adam.” (İLY. III – 166)
“Helena:…AtreusoÄŸlu gücü yaygın Agamemnon’dur bu adam, hem iyi bir kral, hem güçlü bir cenkçi…” (İLY. III – 178)
“Priamos:…bu kim? Bir baÅŸ küçük AtreusoÄŸlu Agamemnon’dan boyu, ama omuzlarıyla göğsü geniÅŸ ondan…” Helena: “Çok akıllı Odysseus’tur o, Laertes’in oÄŸlu, kayalık İthake halkı arasında doÄŸdu, büyüdü.” (İLY. III – 192)
“Priamos: Kim o, öbür Akhalı, soylu iri yarı yiÄŸit, Argosluları başıyla, geniÅŸ omuzlarıyla aÅŸan?” “Helena: EÅŸi görülmedik Aias’tır o, Akhaların kalesi. Öte yanda Giritliler arasında İdomeneus duruyor, tanrı gibi…” (İLY. III – 226)
 
    
Evet, Troya önündeki savaşın sadece bir yıl sürdüğünü kanıtlayan alıntılar bu kadar. Ve savaşın sonu kimseye yabancı deÄŸil, Akhaların armaÄŸanı(!) tahta at Troya’nın sonunu getirir. Ne var ki, destanı destan yapan öğelerden biri olan bu tahta at, denebilir ki, destanda Homeros’un da güzel yeleli atlar ülkesi ve atları ehlileÅŸtiren Troyalılar diye defalarca vurguladığı Troya’nın ünlü atlarının simgesi olmaktan öteye gitmez. Troya’nın düşmesinde Aineias’ın rolünün olduÄŸuna dair kuÅŸkular vardır. Bunun ipuçlarını yine destanda buluruz:
“Deiphobos:…buldu onu (Aineias’ı) kalabalığın en ucunda, kılını bile kıpırdatmıyordu, içerleyip duruyordu tanrısal Priamos’a, yiÄŸitler arasında saymıyor diye onu.” (İLY. XIII – 457)
“Akhilleus: Ne diye geldin, Aineias, dikildin böyle karşıma? Ne diye dürttü seni yüreÄŸin, atları iyi süren Troyalılara kral olmak için, Priamos’un yerine geçmek için mi? Ama sen öldürsen de beni, Priamos vermez senin eline onur yerini,…” (İLY. XX – 181)
Aineias acaba Priamos’a içerleyip öfke duyduÄŸu için mi Troya’nın kapılarını Akhalara açtı? Bunun cevabını vermek, ne yazık ki, mümkün deÄŸil, ama tahta at efsanesi yerine böyle bir ihanet(?) akla biraz daha yakın geliyor.
SavaÅŸtan sonra Akhaların başına gelenler biliniyor: M.Ö.1200 yıllarında Argolis bölgesinde büyük bir deprem ve aynı zamanda bir sel felaketi meydana gelmiÅŸtir. Bu felaketlerden sonra Akha toplumu çökmeye baÅŸlamış, “kahramanlar çağı” sona ererken birkaç yüzyıl sürecek olan bir “karanlık çaÄŸ”a girilmiÅŸtir.
 
      
     
	  
       
Oğuz ÖZÜGÜL
       
oguzozugul@hotmail.com
        
		
	  			 Troya savaşı deyince, Greklerin (Akhaların) kuzey-batı Anadolu’yu istilası ve Troya önündeki sonucu belirleyen, Homeros’un destanına konu olmuÅŸ nihai çatışma akla gelir genellikle. Gerçekten de “deniz kavimleri”nden söz eden Mısır yazıtları M.Ö. 1200 dolaylarında büyük bir ordunun doÄŸu Akdeniz kıyılarına saldırmaya baÅŸladığını doÄŸrular.
Ancak Homeros, destanın bir yerinde, Akhalarla Troyalılar arasında bundan önce de bir savaşın meydana geldiğine kısaca değinir:
“Hypnos:…Zeus’un o ünlü ve taÅŸkın oÄŸlu (Herakles) Troyalıların kentini alt üst ettikten sonra yurduna dönmek için yola çıkmıştı.” (İLYADA, XIV – 249)
Demek ki, destanda anlatılan savaşın, 2. Troya savaşı olması büyük bir ihtimal dahilindedir.
O günlerin dünyası ve coğrafik durumu göz önüne alınırsa bir dünya savaşı denebilecek çatışmanın taraflarından biri olan Akha ordusu, başta Agamemnon, Menelaos, Odysseus, Akhilleus, Aias olmak üzere 42 kral ve kahramanın yönetimindeki 1199 gemi ve yaklaşık 120.000 savaşçıdan meydana geliyordu. Troyalıların gücü ise, 18 krallık, 25 kral ve kahramandan oluşan bir Anadolu birliğiydi. Ancak destanda aydınlatılması gereken üç önemli ve müphem nokta var: Savaşın nedeni, süresi ve tahta at efsanesi.
Sparta kralı Menelaos’un karısı Helena’nın Paris tarafından kaçırılmasını Homeros da savaşın nedeni olarak kabul eder. Oysa Troya maddi yönden çok zengin ve güçlü bir devletti; ihracatını bakır, kurÅŸun, gümüş, kereste, lapislazuli ve AT gibi deÄŸerli mallar oluÅŸturuyordu. Ayrıca Troyalı denizciler, Akdeniz bölgesindeki en güçlü karşı-akıntıların olduÄŸu Çanakkale ve İstanbul boÄŸazlarını geçmeyi baÅŸarmışlardı. Verdikleri kılavuzluk hizmeti karşılığında ve akıntıların güçlü olduÄŸu zamanlar limana sığınan gemilerden aldıkları ücretler kentin önemli gelir kaynaklarıydı. Bu durum, elbette ki baÅŸta Akhalar olmak üzere komÅŸu devletlerin iÅŸtahını kabartıyor, Troya’nın zenginliklerini ele geçirme isteÄŸini uyandırıyordu. Helena’nın kaçırılışı böylece Akhalara, amaçlarını gerçekleÅŸtirmek için, uygun bir fırsat yaratmış oluyordu. Ve onlar da bu fırsatı ikiletmeyip tüm güçleriyle saldırıya geçtiler.
Bir kentin önünde on yıl süren(!) bir savaÅŸ? Homeros destanda savaşın son bir yılını anlatır; iyi de, Akhalar Troya’nın önüne gelmeden önce dokuz yıl boyunca neredeydi? Bunun cevabını destanda yine Homeros verir:
“Akhilleus:…yok edilen kentlerden ne yaÄŸma ettiysek hep bölüşüldü.” (İLY. I – 125)
“Akhilleus:…kalabalık, bakımlı ve zengin bir ilini Troyalıların talan ettiklerinde Akhalar…” (İLY. I – 163)
“Agamemnon:…yedi Lesboslu kadın vereceÄŸim, elleri her iÅŸe yatan, Akhilleus Lesbos’u (Midilli) aldığında ayırmıştım kendime;” (İLY. IX – 128)
”Eetion (Thebes) ilini yıktığı gün almıştı kendine…” (İLY. IX – 188)
“Akhilleus:…gemilerimle gittim, insanların on iki ilini yıktım, bereketli Troya’nın çevresinde de yıktım on bir ili. Oralardan ben neler neler aldım.” (İLY. IX – 330)
“bir kadın uzanmıştı yanına, güzel yanaklı Diomede, Phorbas’ın kızı, Akhilleus getirmiÅŸti onu Lesbos’tan.” (İLY. IX – 664)
“güzel kemerli İphis vardı yanında, Akhilleus vermiÅŸti Patroklos’a o kadını, Enyeus ili sarp Skyros alındığında.” (İLY. IX – 667)
“Akhilleus’un Tenedos’u (Bozcaada) yakıp yıktığı gün…” (İLY. XI – 624)
“Akhilleus:…Troyalı, Dardanoslu kadınlar…yıkmıştık biz ölümlü insanların zengin illerini…” (İLY. XVIII – 339)
“Akhilleus:…Lyrnessos’u yıkıp ele geçirdiÄŸim gün onu…” (İLY. XIX – 60)
“Briseis:…Akhilleus…tanrısal Mynes’in ili Lyrnessos’u yaktığı gün…” (İLY. XIX – 295)
“Aineias:…saldırmıştı Akhilleus İda yamaçlarında bizim öküzlere, Lyrnessos ile Pedasos’u yıkmıştı!” (İLY. XX – 89)
Ayrıca savaÅŸ Troya önünde on yıl sürmüş olsaydı, Priamos kalenin burçlarından savaÅŸ alanına bakarken Akhaları ilk defa gördüğünü belli eden ÅŸu soruları Helena’ya sorar mıydı:
“Priamos Helena’ya:…gel söyle bana, ÅŸu eÅŸi görülmedik adamın adı ne? Kim bu alımlı, iri yarı yiÄŸit?...bir krala benzer bu adam.” (İLY. III – 166)
“Helena:…AtreusoÄŸlu gücü yaygın Agamemnon’dur bu adam, hem iyi bir kral, hem güçlü bir cenkçi…” (İLY. III – 178)
“Priamos:…bu kim? Bir baÅŸ küçük AtreusoÄŸlu Agamemnon’dan boyu, ama omuzlarıyla göğsü geniÅŸ ondan…” Helena: “Çok akıllı Odysseus’tur o, Laertes’in oÄŸlu, kayalık İthake halkı arasında doÄŸdu, büyüdü.” (İLY. III – 192)
“Priamos: Kim o, öbür Akhalı, soylu iri yarı yiÄŸit, Argosluları başıyla, geniÅŸ omuzlarıyla aÅŸan?” “Helena: EÅŸi görülmedik Aias’tır o, Akhaların kalesi. Öte yanda Giritliler arasında İdomeneus duruyor, tanrı gibi…” (İLY. III – 226)
 
Evet, Troya önündeki savaşın sadece bir yıl sürdüğünü kanıtlayan alıntılar bu kadar. Ve savaşın sonu kimseye yabancı deÄŸil, Akhaların armaÄŸanı(!) tahta at Troya’nın sonunu getirir. Ne var ki, destanı destan yapan öğelerden biri olan bu tahta at, denebilir ki, destanda Homeros’un da güzel yeleli atlar ülkesi ve atları ehlileÅŸtiren Troyalılar diye defalarca vurguladığı Troya’nın ünlü atlarının simgesi olmaktan öteye gitmez. Troya’nın düşmesinde Aineias’ın rolünün olduÄŸuna dair kuÅŸkular vardır. Bunun ipuçlarını yine destanda buluruz:
“Deiphobos:…buldu onu (Aineias’ı) kalabalığın en ucunda, kılını bile kıpırdatmıyordu, içerleyip duruyordu tanrısal Priamos’a, yiÄŸitler arasında saymıyor diye onu.” (İLY. XIII – 457)
“Akhilleus: Ne diye geldin, Aineias, dikildin böyle karşıma? Ne diye dürttü seni yüreÄŸin, atları iyi süren Troyalılara kral olmak için, Priamos’un yerine geçmek için mi? Ama sen öldürsen de beni, Priamos vermez senin eline onur yerini,…” (İLY. XX – 181)
Aineias acaba Priamos’a içerleyip öfke duyduÄŸu için mi Troya’nın kapılarını Akhalara açtı? Bunun cevabını vermek, ne yazık ki, mümkün deÄŸil, ama tahta at efsanesi yerine böyle bir ihanet(?) akla biraz daha yakın geliyor.
SavaÅŸtan sonra Akhaların başına gelenler biliniyor: M.Ö.1200 yıllarında Argolis bölgesinde büyük bir deprem ve aynı zamanda bir sel felaketi meydana gelmiÅŸtir. Bu felaketlerden sonra Akha toplumu çökmeye baÅŸlamış, “kahramanlar çağı” sona ererken birkaç yüzyıl sürecek olan bir “karanlık çaÄŸ”a girilmiÅŸtir.
Oğuz ÖZÜGÜL
oguzozugul@hotmail.com
"Oğuz ÖZÜGÜL" bütün yazıları için tıklayın...
