“DİNLEME” ÜZERİNE…
Kimse kusura bakmasın, memleketin yarısı dinleniyor, yarısı dinlenmiyor. Olmaz böyle şey! Dinlenecekse, herkes dinlensin. Dinlenenler, dinlenmeyenlere bakıp bakıp, bıyık altından kıs kıs gülmesin. Dinlenmeyenler, “Sıra bize ne zaman gelecek?” diyerek, heyecandan zıp zıp zıplamasın. Dinlenenler, adam yerine konuldukları için mutlu. Dinlenmeyenler, bir gün mutlaka dinlemeye takılacakları konusunda umutlu. Ancak kendilerini “Cari açığımızdan başka bir açığımız yok ki dinlenelim” diye teselli ediyorlar. Dinlenenler, dinlenmeyenlerin kendilerini dinlediğini düşündüklerinden, memleket gergin. Neredeyse, dinlenenler ve dinlenmeyenler olarak ikiye bölünecek.
Kendilerini sağan robotlardan huylanan inekler gibiyim. Lütfen, bir yetkili bilgi versin. “Dinleme yaşı kaçtan başlıyor?” bilmek hakkımız. Benim yaşım tutuyor mu, merak ediyorum. Oğlum sünnet oldu. Eğer O, dinleme kapsama alanına giriyorsa, ben hayde hayde dinleniyorum demektir. Bu konunun sonuna kadar takipçisi olacağım. Yasal hakkımı kullanacağım. Önce, ön inceleme; sonra, son inceleme yaptıracağım. Eğer dinlenmiyorsam dinleme kararı aldıracağım. Nasıl olsa, her fani dinlemeye takılacaktır.
Bir gizli dost, “Dinlene dinlene karpuz gibi büyüdün. Hiç olmazsa dinlenmenin zevkini çıkar“ diyor. Güvenemiyorum. Ya eksik dinlendiysem? Merakımı gidermek için kendimi onların yerine koyup, gözü kapalı bir şekilde dinleniyormuş gibi yapıyorum. Söylemesi ayıptır, sadece kulaklarım ve ağzım açık. Çünkü oluşabilecek tıkırtıların kulağıma yapacağı basıncı, ağzımdan alacağım hava ile dengeliyorum. Ne “tık” var, ne de “tıkırtı”. Galiba ben dinlenmiyorum. Beni adam yerine koyan yok. Bu yüzden ekolojik sistemim can çekişiyor.
Şimdi soruyorum, ne olacak halimiz? İşin dozu kaçtı. En iyisi insan kendi kendini dinlemeli. Metabolik blokajlar kaldırılmalı. O zaman, suçüstü yakalanma derdi yok. Takke düşmez, kel görünmez. Skandal patlamaz. Ortalığı su basmaz. Olağanüstü toplandık. Kararımı açıkladım. Ben kendimi usulü dahilinde dinleyeceğim. İstanbul’u dinler gibi gözlerim kapalı… Artık, şifreli konuşuyoruz, ancak bu kez de şifreyi çözemiyoruz. Makro dengeler içinde devam eden iyimserliğim kayboluyor. İnşallah, uzaylılara mahcup olmayız. Neyse, kendi kendimizi dinliyoruz ya… Öyleyse varız ve hayattayız Allah’a çok şükür. Bir şarkı mırıldanıyorum: ya ya ye koko jambo ya ya ye…
A.Z.Y.
|