KIRILGAN BİR KARDEŞİN ANISINA... / Ahmet ÖNEL
Ahmet ÖNEL

Ahmet ÖNEL

KIRILGAN BİR KARDEŞİN ANISINA...



“ İlkbaharın ÅŸu binlerce ton beton yığını arasından nasıl sıyrılıp çıkacağını merak ediyorum, diyor adam mektubunda. Arjantin’den yazıyor. Sevgilisine. Hayatında yalnızca iki ÅŸey var adamın. Uçmak ve yazmak. Yıl 1930. Dokuz yıl kadar sonra müthiÅŸ bir savaÅŸ patlayacak. Adam yalnız ve yazıyor. Sevgiliden gelen iki satırın kutsal kitap kadar önemi var. Ardından romanlar çıkıyor ortaya. Savaşın acıları ayrı bir yazma gerekçesi olmuÅŸtur elbette. Sonra sonra Küçük Prens merhaba diyor yeryüzüne. Sonsuz sevginin, tarifsiz küçük mutlulukların, uçmanın, sorgulamanın ve erdemin buluÅŸtuÄŸu bir minik kitap. İlkbahar direniyor. O yıl da, tonlarca betonu çatlatıp yeryüzüyle buluÅŸuyor. Biz insanlar, biz ölümlüler ise şüphedeyiz. Oyunbozanlık bekliyoruz. Oysa bu hiç gerçekleÅŸmeyecek. YüklendiÄŸimiz bu tedirginlikle yaratıcı olmayı sürdüreceÄŸiz. ÇoÄŸu güzelliklerin özünde mutsuzluÄŸumuz var çünkü. Daha iyi, daha yaÅŸanası bir dünya beklentisiyle gerçekleÅŸtirdik pek çok buluÅŸu. Buldukça, yeniledikçe ve çözüm ürettikçe daha mutsuz, daha çekilmez olduk, yalan mı! Sevgili ÅŸimdi telefonun hemen öteki ucunda ama eski aÅŸklardan ne kadar uzağız! Belki de Küçük Prens’e bir kez daha göz atmanın tam sırası. Oysa en son dün okumuÅŸtuk. İlkbahar gelecek, betonlar çatlayacak ve aÅŸklar yeniden havalanacak kuÅŸlarla birlikte. Sonra o uzak bulutların üstünden bir küçük uçak geçip gidecek. Aklında bin bir güzel düşünce, yüreÄŸinde sevgiyle bir adam, zamanlar aşıp el sallayacak. Onunla bizleri buluÅŸturan ÅŸey yazının gücünden baÅŸka ne olabilir! Evet, o küçük uçağı bekliyoruz. Sabırsızlıkla. Mektup bekler gibi.”

On yıl kadar önce yazmışım bu satırları: Konumlandırmalar * başlıklı kitapçıktan kısa bir bölüm. Şu günlerde gençler için kaleme aldığım Hezarfen adlı oyun üzerinde çalışırken aklıma geldi yazdıklarım ve açıp bir kez daha okudum bu satırları . Uçmanın özgürlükle, özgürlüğün insan olmanın tarifiyle yakın bir ilişkisi var çünkü. Yaşamın giderek sığlaştığı bir dünyada ihtiyaç duyduğumuza inandığım kanatlar giderek daha bir küçülüyor sanki. Kanımca insanoğlu havada kalmayı becermiş olsa bile bu acemi, bu küçük hırsı asla uzaklaştırmamalı hayatından. Uçmak, eylem olarak değilse bile cebimizde gezdirmemiz gereken bir tutam tohum olmalı; hani ayak süreceğimiz ilk verimli toprakta yaşama tutunmaya dünden hazır inadıyla. Çünkü bu dünyadan düşleriyle bir Leonardo, meraklarıyla bir Cevheri, sorularıyla bir Galileo ve kırılganlığıyla bir Exupery geldi geçti; ardı sıra bıraktıkları açıklaması zor bir ağırlık değil mi yoksa? Sırtımızdaki bu tuhaf yükü çekip götürecek bir rüzgar bekliyoruz şimdi. Bir dizeden, bir şarkıdan, bir esenlikten, bir esriklikten.. ama ille de insana ait bir hoşluktan izler barındıran bir deli rüzgar...

Oysa Foça’nın o ünlü rüzgarı bile nasıl yorgun ÅŸu günlerde!


* Meraklısı, “Konumlandırmalar”a altkitap.com adresinden ulaÅŸabilir.


Ahmet ÖNEL

www.ahmetonel.com



28 Ekim 2007 Pazar / 2083 okunma



"Ahmet ÖNEL" bütün yazıları için tıklayın...