Zuhal ÖZÜGÜL
53 dias de invierno / Kışta 53 gün
İspanya / 2006
Judith Collel : Yönetmen
Mercedes Sampietro : Mila
Alex Brendemühle : Celso
Aina Clotet : Valeria
Joaquim de Almedia : Hugo
Gemma Ventura : Senaryo
Barselona’da, bir otobüs durağında iki kadın bir erkek bekliyorlar. Üçü de, düşünceleriyle baÅŸ baÅŸa. Birbirlerine bakmıyorlar bile. Ancak, çok lüks bir arabadan köpekle inen adam dikkatlerini o tarafa yönlendiriyor. Adam köpeÄŸi bir direÄŸe baÄŸlıyor, etrafına bakmadan hızla arabaya binerek uzaklaşıyor. Duraktakilerden genç kız bağırarak arabanın arkasından koÅŸuyor. Orta yaÅŸlı olanı kafasını sallıyor. Erkek ise köpeÄŸi yanında götürüyor. Böylece, bu üç kiÅŸinin yaÅŸam öykülerini de tanımaÄŸa baÅŸlıyoruz.
Celso, bir alışveriÅŸ merkezinde güvenlikçi olarak çalışıyor. Gerçekten çok güvenilir biri. Ama bir o kadar da yufka yürekli. ÖrneÄŸin, karısına armaÄŸan etmek istediÄŸi bir parfümün ücretini ödemeden giden bir adamı ele vermiyor. BoÄŸazına kadar maddi sorunlarla boÄŸuÅŸan karısı ve oÄŸluyla, küçük bir evde yaşıyor. Aileye ÅŸimdi, bir de terk edilmiÅŸ köpek katılıyor. Celso’yu, eve yorgun argın geldiÄŸinde “biri” daha karşılıyor artık. Celso, eÅŸi için düşündüğü bir armaÄŸanın parasını ödemeyince yakalanıyor ve iÅŸten atılıyor. İşsizliÄŸini karısına söylemektense, sokaklara bırakıyor kendini. Bir serseri ve evsiz durumuna düşüyor.
Orta yaşlı olanı bir öğretmen. Mila, bir yıl önce, bir öğrencisiyle geçirdiği tartışma hatta tartaklanması nedeniyle sinir krizi geçirmiş, psikolojik tedavi görmüş. Şimdi gücünü toplayıp devam etmek istiyor. Ancak, hâlâ korkak ve kırılgan. Kiracıların birbirlerini tanımadığı, kapıda ve asansörde ters ters baktıkları bir konutta yaşıyor. Ne yaparsa yapsın özel yaşamını yoluna koyamıyor. Dans kursu bile ona mutluluğunu geri vermiyor. Köpeklerle yaşayan, yaşlı komşusunu da diğerlerinin şikayetleri üzerine tanıyor.
Duraktaki üçüncü kiÅŸi bir genç kızdı. Valeria, Cello öğrencisi. Evli orkestra ÅŸefi Hugo’ya aşık. Annesiyle aynı evde yaşıyor. Bir süre önce, baba onları terk ediyor. Anne, içine kapanıp bunalım geçiriyor. Kızının yakınlaÅŸma denemelerini geri çeviriyor. Hugo, Valeria’yı kaba bir davranışla terk ediyor.
İsteseler de istemeseler de yalnız yaşamayı sürdürüyor kahramanlarımız. Her biri bu süre içinde korku ve hayal kırıklıklarıyla yüzleşmeye başlıyorlar.
Valeria’nın üzüntüsü ve çaresizliÄŸi, annesinin katı yüreÄŸini yumuÅŸatıyor. İliÅŸkilerini yavaÅŸ yavaÅŸ düzene sokuyorlar. Valeria cesaretini toplayarak orkestraya dönüyor.
Mila, komşusuna yardım etmeğe çalışıyor. Onu tanıdıkça hayran oluyor. Yalnızlıklarının
üstesinden birlikte geliyorlar.
Celso, korkunç günler geçirdikten sonra evinin çevresinde dolaÅŸmaya baÅŸlıyor. Biz, izleyiciler bile “hadi Celso bir gayret, gir ÅŸu eve” diye heyecanla destekliyoruz onu. O da, tüm gücünü topluyor ve periÅŸan bir halde eve dönüyor.
Acaba mutlu bir son mu yoksa başlangıç mı?
Terk edilen bir köpekle aynı kaderi paylaÅŸan bu üç kiÅŸi, ancak kendi çabalarıyla bu çıkmazdan kurtulabiliyorlar. Valeria özgüvenini kazanarak. Mila yardımın ve arkadaÅŸlığın deÄŸerini anlayarak. Celso’yu ise sevdikleri: karısı, oÄŸlu ve köpeÄŸi kurtarıyor.
Yönetmen Judith Collel, daha çok kentlilerin yalnızlığını, iletişimsizliğini öne çıkaran filmler yapıyor.
Öte yandan film, hayvanlarını sokaklara bırakan hayvan severlere(!) de gönderme yapıyor. Sevemeyeceğin hayvanı alma, belki başka biri senden daha iyi bakacak ve ona terk edilmiş duygusunu vermeyecek.
BİR KİTAP
Canım Sevgilim İnés/ İnés del alma mia
Konu İspanya’dan açılmışken, 1507-1580 yıllarında yaÅŸamış bir İspanyol vatandaşı İnés Suà res’i, İsabel Allende’nin kaleminden okuyoruz. Bir terzi kızın, nasıl bir politik ve ekonomik güce ulaÅŸtığını anlatıyor bu romanda. 1537’de Åžili’yi ele geçirmek için yola çıkan İspanyol askerlerine katılır İnés. Aslında aÅŸktır onu bu yollara sürükleyen.
Aklını kullanması, becerikliliği, özgüveni onu insanların gözünde neredeyse azize mertebesine yükseltir.
En iyisi onun aÄŸzından dinleyelim: “bugüne bugün İnés Suà rez’im ben. Åžili’nin gerçek kadın valisiyim ben. Herkes bana neler borçlu olduÄŸunu bilir. Bu boktan ÅŸehir ben olmasaydım ne hale gelirdi, kendi ellerimle su kanalları kazmışım ben, ne kadar hastalıklı ve yaralı varsa hepsini tedavi etmiÅŸim, toprağı ekmiÅŸim, mahsulü kaldırmışım, açlıktan ölmesinler diye aşçılık etmiÅŸim, bu yetmiyormuÅŸ gibi bir de en kahraman asker kadar kılıç sallamışım”
( Ah İnés, sen Åžili’yi asıl sahipleri Mapuçeler’den kanla almışsın. Biraz kırgınım bu yüzden sana)
Dona İnés Suà rez dört yüz yıldan uzun bir süre tarihçiler tarafından unutulmuş. Ta ki İsabel
Allende belgelere ulaÅŸana dek.
İyi seyirler ve okumalar…
Zuhal ÖZÜGÜL
"Zuhal ÖZÜGÜL" bütün yazıları için tıklayın...
İspanya / 2006
Judith Collel : Yönetmen
Mercedes Sampietro : Mila
Alex Brendemühle : Celso
Aina Clotet : Valeria
Joaquim de Almedia : Hugo
Gemma Ventura : Senaryo
Barselona’da, bir otobüs durağında iki kadın bir erkek bekliyorlar. Üçü de, düşünceleriyle baÅŸ baÅŸa. Birbirlerine bakmıyorlar bile. Ancak, çok lüks bir arabadan köpekle inen adam dikkatlerini o tarafa yönlendiriyor. Adam köpeÄŸi bir direÄŸe baÄŸlıyor, etrafına bakmadan hızla arabaya binerek uzaklaşıyor. Duraktakilerden genç kız bağırarak arabanın arkasından koÅŸuyor. Orta yaÅŸlı olanı kafasını sallıyor. Erkek ise köpeÄŸi yanında götürüyor. Böylece, bu üç kiÅŸinin yaÅŸam öykülerini de tanımaÄŸa baÅŸlıyoruz.
Celso, bir alışveriÅŸ merkezinde güvenlikçi olarak çalışıyor. Gerçekten çok güvenilir biri. Ama bir o kadar da yufka yürekli. ÖrneÄŸin, karısına armaÄŸan etmek istediÄŸi bir parfümün ücretini ödemeden giden bir adamı ele vermiyor. BoÄŸazına kadar maddi sorunlarla boÄŸuÅŸan karısı ve oÄŸluyla, küçük bir evde yaşıyor. Aileye ÅŸimdi, bir de terk edilmiÅŸ köpek katılıyor. Celso’yu, eve yorgun argın geldiÄŸinde “biri” daha karşılıyor artık. Celso, eÅŸi için düşündüğü bir armaÄŸanın parasını ödemeyince yakalanıyor ve iÅŸten atılıyor. İşsizliÄŸini karısına söylemektense, sokaklara bırakıyor kendini. Bir serseri ve evsiz durumuna düşüyor.
Orta yaşlı olanı bir öğretmen. Mila, bir yıl önce, bir öğrencisiyle geçirdiği tartışma hatta tartaklanması nedeniyle sinir krizi geçirmiş, psikolojik tedavi görmüş. Şimdi gücünü toplayıp devam etmek istiyor. Ancak, hâlâ korkak ve kırılgan. Kiracıların birbirlerini tanımadığı, kapıda ve asansörde ters ters baktıkları bir konutta yaşıyor. Ne yaparsa yapsın özel yaşamını yoluna koyamıyor. Dans kursu bile ona mutluluğunu geri vermiyor. Köpeklerle yaşayan, yaşlı komşusunu da diğerlerinin şikayetleri üzerine tanıyor.
Duraktaki üçüncü kiÅŸi bir genç kızdı. Valeria, Cello öğrencisi. Evli orkestra ÅŸefi Hugo’ya aşık. Annesiyle aynı evde yaşıyor. Bir süre önce, baba onları terk ediyor. Anne, içine kapanıp bunalım geçiriyor. Kızının yakınlaÅŸma denemelerini geri çeviriyor. Hugo, Valeria’yı kaba bir davranışla terk ediyor.
İsteseler de istemeseler de yalnız yaşamayı sürdürüyor kahramanlarımız. Her biri bu süre içinde korku ve hayal kırıklıklarıyla yüzleşmeye başlıyorlar.
Valeria’nın üzüntüsü ve çaresizliÄŸi, annesinin katı yüreÄŸini yumuÅŸatıyor. İliÅŸkilerini yavaÅŸ yavaÅŸ düzene sokuyorlar. Valeria cesaretini toplayarak orkestraya dönüyor.
Mila, komşusuna yardım etmeğe çalışıyor. Onu tanıdıkça hayran oluyor. Yalnızlıklarının
üstesinden birlikte geliyorlar.
Celso, korkunç günler geçirdikten sonra evinin çevresinde dolaÅŸmaya baÅŸlıyor. Biz, izleyiciler bile “hadi Celso bir gayret, gir ÅŸu eve” diye heyecanla destekliyoruz onu. O da, tüm gücünü topluyor ve periÅŸan bir halde eve dönüyor.
Acaba mutlu bir son mu yoksa başlangıç mı?
Terk edilen bir köpekle aynı kaderi paylaÅŸan bu üç kiÅŸi, ancak kendi çabalarıyla bu çıkmazdan kurtulabiliyorlar. Valeria özgüvenini kazanarak. Mila yardımın ve arkadaÅŸlığın deÄŸerini anlayarak. Celso’yu ise sevdikleri: karısı, oÄŸlu ve köpeÄŸi kurtarıyor.
Yönetmen Judith Collel, daha çok kentlilerin yalnızlığını, iletişimsizliğini öne çıkaran filmler yapıyor.
Öte yandan film, hayvanlarını sokaklara bırakan hayvan severlere(!) de gönderme yapıyor. Sevemeyeceğin hayvanı alma, belki başka biri senden daha iyi bakacak ve ona terk edilmiş duygusunu vermeyecek.
BİR KİTAP
Canım Sevgilim İnés/ İnés del alma mia
Konu İspanya’dan açılmışken, 1507-1580 yıllarında yaÅŸamış bir İspanyol vatandaşı İnés Suà res’i, İsabel Allende’nin kaleminden okuyoruz. Bir terzi kızın, nasıl bir politik ve ekonomik güce ulaÅŸtığını anlatıyor bu romanda. 1537’de Åžili’yi ele geçirmek için yola çıkan İspanyol askerlerine katılır İnés. Aslında aÅŸktır onu bu yollara sürükleyen.
Aklını kullanması, becerikliliği, özgüveni onu insanların gözünde neredeyse azize mertebesine yükseltir.
En iyisi onun aÄŸzından dinleyelim: “bugüne bugün İnés Suà rez’im ben. Åžili’nin gerçek kadın valisiyim ben. Herkes bana neler borçlu olduÄŸunu bilir. Bu boktan ÅŸehir ben olmasaydım ne hale gelirdi, kendi ellerimle su kanalları kazmışım ben, ne kadar hastalıklı ve yaralı varsa hepsini tedavi etmiÅŸim, toprağı ekmiÅŸim, mahsulü kaldırmışım, açlıktan ölmesinler diye aşçılık etmiÅŸim, bu yetmiyormuÅŸ gibi bir de en kahraman asker kadar kılıç sallamışım”
( Ah İnés, sen Åžili’yi asıl sahipleri Mapuçeler’den kanla almışsın. Biraz kırgınım bu yüzden sana)
Dona İnés Suà rez dört yüz yıldan uzun bir süre tarihçiler tarafından unutulmuş. Ta ki İsabel
Allende belgelere ulaÅŸana dek.
İyi seyirler ve okumalar…
Zuhal ÖZÜGÜL
"Zuhal ÖZÜGÜL" bütün yazıları için tıklayın...
