ISSN 1308-8483
53 dias de invierno / Kışta 53 gün / Zuhal ÖZÜGÜL
Zuhal ÖZÜGÜL    
  Yayın Tarihi: 12.7.2010    


53 dias de invierno / Kışta 53 gün


İspanya / 2006
Judith Collel : Yönetmen
Mercedes Sampietro : Mila
Alex Brendemühle : Celso
Aina Clotet : Valeria
Joaquim de Almedia : Hugo
Gemma Ventura : Senaryo

Barselona’da, bir otobüs durağında iki kadın bir erkek bekliyorlar. Üçü de, düşünceleriyle baş başa. Birbirlerine bakmıyorlar bile. Ancak, çok lüks bir arabadan köpekle inen adam dikkatlerini o tarafa yönlendiriyor. Adam köpeği bir direğe bağlıyor, etrafına bakmadan hızla arabaya binerek uzaklaşıyor. Duraktakilerden genç kız bağırarak arabanın arkasından koşuyor. Orta yaşlı olanı kafasını sallıyor. Erkek ise köpeği yanında götürüyor. Böylece, bu üç kişinin yaşam öykülerini de tanımağa başlıyoruz.

Celso, bir alışveriş merkezinde güvenlikçi olarak çalışıyor. Gerçekten çok güvenilir biri. Ama bir o kadar da yufka yürekli. Örneğin, karısına armağan etmek istediği bir parfümün ücretini ödemeden giden bir adamı ele vermiyor. Boğazına kadar maddi sorunlarla boğuşan karısı ve oğluyla, küçük bir evde yaşıyor. Aileye şimdi, bir de terk edilmiş köpek katılıyor. Celso’yu, eve yorgun argın geldiğinde “biri” daha karşılıyor artık. Celso, eşi için düşündüğü bir armağanın parasını ödemeyince yakalanıyor ve işten atılıyor. İşsizliğini karısına söylemektense, sokaklara bırakıyor kendini. Bir serseri ve evsiz durumuna düşüyor.

Orta yaşlı olanı bir öğretmen. Mila, bir yıl önce, bir öğrencisiyle geçirdiği tartışma hatta tartaklanması nedeniyle sinir krizi geçirmiş, psikolojik tedavi görmüş. Şimdi gücünü toplayıp devam etmek istiyor. Ancak, hâlâ korkak ve kırılgan. Kiracıların birbirlerini tanımadığı, kapıda ve asansörde ters ters baktıkları bir konutta yaşıyor. Ne yaparsa yapsın özel yaşamını yoluna koyamıyor. Dans kursu bile ona mutluluğunu geri vermiyor. Köpeklerle yaşayan, yaşlı komşusunu da diğerlerinin şikayetleri üzerine tanıyor.

Duraktaki üçüncü kişi bir genç kızdı. Valeria, Cello öğrencisi. Evli orkestra şefi Hugo’ya aşık. Annesiyle aynı evde yaşıyor. Bir süre önce, baba onları terk ediyor. Anne, içine kapanıp bunalım geçiriyor. Kızının yakınlaşma denemelerini geri çeviriyor. Hugo, Valeria’yı kaba bir davranışla terk ediyor.

İsteseler de istemeseler de yalnız yaşamayı sürdürüyor kahramanlarımız. Her biri bu süre içinde korku ve hayal kırıklıklarıyla yüzleşmeye başlıyorlar.

Valeria’nın üzüntüsü ve çaresizliği, annesinin katı yüreğini yumuşatıyor. İlişkilerini yavaş yavaş düzene sokuyorlar. Valeria cesaretini toplayarak orkestraya dönüyor.

Mila, komşusuna yardım etmeğe çalışıyor. Onu tanıdıkça hayran oluyor. Yalnızlıklarının
üstesinden birlikte geliyorlar.

Celso, korkunç günler geçirdikten sonra evinin çevresinde dolaşmaya başlıyor. Biz, izleyiciler bile “hadi Celso bir gayret, gir şu eve” diye heyecanla destekliyoruz onu. O da, tüm gücünü topluyor ve perişan bir halde eve dönüyor.

Acaba mutlu bir son mu yoksa başlangıç mı?

Terk edilen bir köpekle aynı kaderi paylaşan bu üç kişi, ancak kendi çabalarıyla bu çıkmazdan kurtulabiliyorlar. Valeria özgüvenini kazanarak. Mila yardımın ve arkadaşlığın değerini anlayarak. Celso’yu ise sevdikleri: karısı, oğlu ve köpeği kurtarıyor.

Yönetmen Judith Collel, daha çok kentlilerin yalnızlığını, iletişimsizliğini öne çıkaran filmler yapıyor.

Öte yandan film, hayvanlarını sokaklara bırakan hayvan severlere(!) de gönderme yapıyor. Sevemeyeceğin hayvanı alma, belki başka biri senden daha iyi bakacak ve ona terk edilmiş duygusunu vermeyecek.



BİR KİTAP

Canım Sevgilim İnés/ İnés del alma mia


Konu İspanya’dan açılmışken, 1507-1580 yıllarında yaşamış bir İspanyol vatandaşı İnés Suàres’i, İsabel Allende’nin kaleminden okuyoruz. Bir terzi kızın, nasıl bir politik ve ekonomik güce ulaştığını anlatıyor bu romanda. 1537’de Şili’yi ele geçirmek için yola çıkan İspanyol askerlerine katılır İnés. Aslında aşktır onu bu yollara sürükleyen.

Aklını kullanması, becerikliliği, özgüveni onu insanların gözünde neredeyse azize mertebesine yükseltir.

En iyisi onun ağzından dinleyelim: “bugüne bugün İnés Suàrez’im ben. Şili’nin gerçek kadın valisiyim ben. Herkes bana neler borçlu olduğunu bilir. Bu boktan şehir ben olmasaydım ne hale gelirdi, kendi ellerimle su kanalları kazmışım ben, ne kadar hastalıklı ve yaralı varsa hepsini tedavi etmişim, toprağı ekmişim, mahsulü kaldırmışım, açlıktan ölmesinler diye aşçılık etmişim, bu yetmiyormuş gibi bir de en kahraman asker kadar kılıç sallamışım”

( Ah İnés, sen Şili’yi asıl sahipleri Mapuçeler’den kanla almışsın. Biraz kırgınım bu yüzden sana)


Dona İnés Suàrez dört yüz yıldan uzun bir süre tarihçiler tarafından unutulmuş. Ta ki İsabel
Allende belgelere ulaşana dek.

İyi seyirler ve okumalar…


Zuhal ÖZÜGÜL



2646










   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)