Hz. Hızır Aleyhüsselam
Hızır aleyhisselâm, Allahü teâlânın sevgili kullarındandı. Doğdu, büyüdü ve vefât etti. Ancak Allahü teâlâ onun rûhuna insan şeklinde görünmek ve kıyâmete kadar yardım isteyen Müslümanların imdâdına yetişmek, yardım etmek, konuşmak, ilim öğrenmek ve öğretmek özellikleri verdi. Bâzı âlimler ''nebi'' (peygamber), bâzı âlimler de''veli''dir dediler. Hızır aleyhisselâm da, yaşayan insanlarda görülen hâller bulunduğu için yaşıyor zannedilmektedir.
"Hızır (aleyhisselâm), otsuz kuru bir yerde oturduğunda, o yer birdenbire yemyeşil olur, peşi sıra dalgalanırdı. "buyurdu. Mûsâ aleyhisselâmla görüşüp yolculuk yaptı. Fakat vefâtından sonra rûhu insan şeklinde gözüküp, gariblere yardım etmektedir.
Kur-an’ı Kerim Kehf Suresi 60-82. ayetler
60. Hani Musa genç yardımcısına demişti: "İki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar gideceğim ya da uzun zamanlar geçireceğim."
61. Böylece ikisi, iki (deniz)in birleştiği yere ulaşınca balıklarını unutuverdiler; (balık) denizde bir akıntıya doğru (veya bir menfez bulup) kendi yolunu tuttu.
62. (Varmaları gereken yere gelip) Geçtiklerinde (Musa) genç-yardımcısına dedi ki: "Yemeğimizi getir bize, andolsun, bu yaptığımız-yolculuktan gerçekten yorulduk."
63. (Genç-yardımcısı) Dedi ki: "Gördün mü, kayaya sığındığımızda, ben balığı unuttum. Onu hatırlamamı şeytandan başkası bana unutturmadı; o da şaşılacak tarzda denizde kendi yolunu tuttu."
64. (Musa) Dedi ki: "Bizim de aradığımız buydu." Böylelikle ikisi izleri üzerinde geriye doğru gittiler.
65. Derken, Katımız'dan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan kendisine bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu buldular.
66. Musa ona dedi ki: "Doğru yol (rüşd) olarak sana öğretilenden bana öğretmen için sana tabi olabilir miyim?"
67. Dedi ki: "Gerçekten sen, benimle birlikte olma sabrını göstermeye güç yetiremezsin."
68. (Böyleyken) "Özünü kavramaya kuşatıcı olamadığın şeye nasıl sabredebilirsin?"
69. (Musa:) "İnşaAllah, beni sabreden (biri olarak) bulacaksın. Hiçbir işte sana karşı gelmeyeceğim" dedi.
70. Dedi ki: "Eğer bana uyacak olursan, hiçbir şey hakkında bana soru sorma, ben sana öğütle-anlatıp söz edinceye kadar."
71. Böylece ikisi yola koyuldu. Nitekim bir gemiye binince, o bunu (gemiyi) deliverdi. (Musa) Dedi ki: "İçindekilerini batırmak için mi onu deldin? Andolsun, sen şaşırtıcı bir iş yaptın."
72. Dedi ki: "Gerçekten benimle birlikte olma sabrını göstermeye kesinlikle güç yetiremeyeceğini ben sana söylemedim mi?"
73. (Musa:) "Beni, unuttuğumdan dolayı sorgulama ve bu işimden dolayı bana zorluk çıkarma" dedi.
74. Böylece ikisi (yine) yola koyuldular. Nitekim bir çocukla karşılaştılar, o hemen tutup onu öldürüverdi. (Musa) Dedi ki: "Bir cana karşılık olmaksızın, tertemiz bir canı mı öldürdün? Andolsun, sen kötü bir iş yaptın."
75. Dedi ki: "Gerçekte benimle birlikte olma sabrını göstermeye kesinlikle güç yetiremeyeceğini ben sana söylemedim mi?"
76. (Musa:) "Bundan sonra sana bir şey soracak olursam, artık benimle arkadaşlık etme. Benden yana bir özre ulaşmış olursun" dedi.
77. (Yine) Böylece ikisi yola koyuldu. Nihayet bir kasabaya gelip yemek istediler, fakat (kasaba halkı) onları konuklamaktan kaçındı. Onda (kasabada) yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar buldular, hemen onu inşa etti. (Musa) Dedi ki: "Eğer isteseydin gerçekten buna karşılık bir ücret alabilirdin."
78. Dedi ki: "İşte bu, benimle senin aranda ayrılma (zamanı)mız. Sana, üzerinde sabır göstermeye güç yetiremeyeceğin bir yorumu haber vereceğim.
79."Gemi, denizde çalışan yoksullarındı, onu kusurlu yapmak istedim, (çünkü) ilerilerinde, her gemiyi zorbalıkla ele geçiren bir kral vardı."
80. "Çocuğa gelince, onun anne ve babası mü'min kimselerdi. Bundan dolayı, onun kendilerine azgınlık ve inkar zorunu kullanmasından endişe edip-korktuk."
81. Böylece, onlara Rablerinin ondan temiz olmak bakımından daha hayırlısı, merhamet bakımından da daha yakın olanını vermesini diledik."
82. "Duvar ise, şehirde iki öksüz çocuğundu, altında onlara ait bir define vardı; babaları salih biriydi. Rabbin diledi ki, onlar erginlik çağına erişsinler ve kendi definelerini çıkarsınlar; (bu,) Rabbinden bir rahmettir. Bunları ben, kendi işim (özel görüşüm) olarak yapmadım. İşte, senin sabır göstermeye güç yetiremediğin şeylerin yorumu."
Hz. Hızır Aleyhüsselam’ın Zaman ve Mekan’la sınırlı,
zaman ve mekana bağlı olmadığı inancı çok kuvvetlidir.
Türbe olarak ziyaret edilen yer, iki denizin birleştiği nokta olarak kabul ediliyor. Ve kutsal ayette bahsedilen kaya, beyaz ile örtülmüş ve üzerine bina inşa edilmiş. Önünde Akdeniz’in engin suları bulunuyor.
Hz. Hızır, tüm zaman ve mekanlardan arınmış, zaman ve makana bağlı olmayan, bazen bedenli olarak görünen, fakat düşsel ve ruhsal olarak var olduğuna inanılan bir peygamber veya veli. Yardıma ihtiyacı olanlara hızır gibi yetişir. “hızır gibi yetişti” deyimi bu yüzden kullanılır. Fakat Hz. Hızır bize bazen bir yabancı gibi bazen de sevdiklerimizin suretinde görünür. İkinci kez aynı kişi olarak görünmez. Gördüğünüz kişi artık sizin tanıdığınız normal bir insandır. O size melek-insan olarak görünür ve yardım eder, sizi anlar, ruhunuzu okur adeta. Bir bakış, bir deyiş, birkaç söz söyler ya da yardım eli uzatır. Manevi olarak size yardım eder. Hızır gibi yetişir ve sizi kalbinizle ve ruhunuzla okur.
Hz. Hızır Aleyhüsselam, ne yaptığını bilen biridir, kutsal ayette de söylendiği gibi, O’na, Allah katında bir ilim öğretilmiştir.
Türbe-Antakya-Samandağ
İzinle giriyoruz içeri, sağda "bahur" yakılıyor kokusu tüm mekanı kaplamış. Ve izinle alıyoruz kendimize, hazırlanmış küçük kağıtlara dolduruyoruz birkaç tane bahur. Eve götürebilmek için.
İçeride resimde görülen yer çıkıyor karşımıza, herkes duasını ediyor, dileğinde bulunuyor ve etrafını üç kere dönüyor. Çok temiz ve huzurlu bir alan.
Resimde beyaz görünen Hz. Hızır ile Hz. Musa’nın oturduğu Kaya’ya dokunmak istiyoruz, ben dokunduğumda sıcak bir enerji alanı hissettim. Çünkü oraya girenler bedensel-ruhsal ve düşünsel temiz oldukları için bıraktıkları enerji de temiz bir enerji. Gelen insanların bıraktıkları temiz enerji. Zaten içeride herhangi başka bir şey düşünmeniz imkansız.
Mekanın verdiği enerji ile olumsuz bir durum mümkün olmuyor. Ben o mekanda tüm hücrelerime kadar bir titreşim hissettim ve pozitif bir enerji aldım, başka da bir şey düşünemedim.
Dilekte bulunmak istedim fakat hiçbir şey aklıma gelmedi. Aklıma gelen sadece huzur dilemek oldu. Oradan çıktıktan sonra dedim ki, ben aslında "şunu şunu" dileyecektim diye içimden geçirebildim. Fakat o mekandayken hiçbir şey dileyemedim huzurdan başka. Çünkü düşüncenin minimuma indiği bir mekan. Herkesin yüzünde bir tebessüm ve huzur vardı, bunları görebildim.
Zaten bir türbe değil burası, bir buluşma yeri, rivayetler çok anlatılanlar çok. Gizli mucizeleri olan bir mekan.
Herkes duasını ederek, sırtını makama dönmeden, geri geri çıkıp gidebiliyor mekandan.
Türbenin hemen önünde, denize girmek mümkün olmuyor araştırmalarımız esnasında. Çünkü deniz sadece bu yerde girdap ve kum kayması yaşıyor ve çok dalgalı. Aslında fazla derin değil, 13 yaş çocuğunun beline gelen mesafede.
Fakat şimdiye kadar yüzlerce boğulma vakası yaşanmış ve boğulma tehlikesi atlatılmış. İnanışa göre, türbenin enerjisi, buna engel oluyor. Fakat birkaç metre ilerde denize rahatça giriliyor.
Birçok yerde anlatılan hikayelerde, görgü tanıklarının da anlattıkları hatta efsane haline gelmiş Hz. Hıdır (Hz. Hızır) hikayeleriyle dolu.
Geçmiş zamanlarda, deniz metrelerce yükselip, neredeyse kasabayı yutacak hale geldiğinde, Hz. Hıdır'ın buna engel olduğunu ve denizin geri çekildiği anlatılıyor.
Bu Hz.Hızır (A.S.) dünyayı gezer
Yaşarmış şimdi bile görenler varmış
Hz.Hızır (A.S.) iyilik denince o varmış
Gerisini sormayın, doğrusu Allah katında
Eskilerin " Her geceyi Kadir, her gördüğünü Hızır bilirsen Kadir Gecesi’ne de kavuşursun Hızır Aleyhisselam'a da" sözleri boşa söylenmemiştir.
O'nu görmeyi dert edinmiş kimseler bir gün mutlaka onunla karşılaşırlar. Ancak kalpleri Allah'ın kullarına ne kadar sevgi dolu ise, insanlara karşı ne kadar önyargısız iseler onu hissetmeleri veya tanımaları da o kadar kolay olur.
Ayrıca 40 gün aksatmadan sabah namazını cemaatle camide eda edenlerin O'nunla mutlaka karşılaşıp görüşecekleri de Hızır Aleyhisselam'ın sırrına vakıf olanlar tarafından nakledilmiştir.
Türbe-Antakya-Harbiye
Harbiye dolmuşlarının bitiminde, karşınıza bir türbe çıkıyor. Hz. Hızır Aleyhüsselam’ın ziyaretgah’ı.
İnanışa sahip kişilerin gelip ziyaret ettiği, dualar okuduğu, adaklar adadığı, isteklerde ve dileklerde bulunduğu bir makam.
İlk girişte solda yanan“bahur” kokusu tüm mekanı doldurmuş, içeride Kur’an okunuyor, dileğinizi diledikten ve yüzünüzü üç kere makama deyirdikten sonra, üç defa da etrafında dönüyorsunuz, duanızı ediyor daha sonra da saygı gereği arkanızı dönmeden geri geri mekandan çıkıyorsunuz.
Oldukça huzur veren, ışıklı bir mekan. Kendinizi hiç yabancı hissetmiyorsunuz mekanda. Adeta hep oradaymışsınız hissi veriyor. Düşünceleriniz zihninizde kaybolmuş sanki. Dua ve istekte bulunmak için kendimi zorladığımı farkediyorum çünkü düşüncelerim orada duruyor. İç huzurum ve o kutsal enerjinin yüceliği ile ve mekanın enerjisinden dolayı yoğun düşüncelerimin beni bir süreliğine terk ettiğini farkediyorum.
Duamızı edip sırtımızı makama dönmeden, geri geri çıkıyoruz mekandan Huzur ve Aşk’la..
Allah ruhları ışık ve nurla doldursun, yolları daima açık olsun.
Foto çekimleri Kevser Yalçın
Hatay gezi ve araştırmalarından.
|