BİR DENİZ MASALI / Zeynep Ayşe EDİRNE
Zeynep Ayşe EDİRNE

Zeynep Ayşe EDİRNE

BİR DENİZ MASALI



      Çok kızgındı Tanrıların Tanrısı Zeus. Tüm ÅŸimÅŸeklerini büyük gürültülerle denizlerin üzerine yolluyordu. Deniz Tanrısı Poseidon, bu ÅŸiddet karşısında korkudan titredi. Yüce Zeus'un İda dağındaki sarayına giderken ''neden bu kadar kızgın, nedir bu öfkenin sebebi?'' diye düşünüyordu.
      Korkarak huzura çıktı. Kötü kalpli, güzeller güzeli Hera bile, ürkek bakışlarla Zeus'un yanında duruyordu. Gök gürültüsünü andıran bir sesle bağırdı Zeus. Gözleri, parlak kızıl bir alev gibiydi. ''Nedir bu denizlerin hali, nasıl göz yumarsın bu talana, yaÄŸmaya?'' Hiç bu kadar kızgın görmemiÅŸti Zeus'u. Haklıydı, bir ÅŸeyler yapmalıydı. İnsanların doymak bilmeyen hırsları karşısında ne yapabilirdi? ''Bu yüzyılın insanları çok akıllı, nasıl durdurmalı'' diye düşündü. Zeus'a söylendi: ''sen de insanların bu kadar üremesine, bu kadar geliÅŸmesine nasıl müsaade edersin?'' Oysa kendisi denizler içindeki ekolojik dengeyi ne güzel kurmuÅŸtu. Achilleus'un Troya önlerinde oÄŸlunu öldürmesinden bu yana, insanların iÅŸlerine pek karışmıyordu, ama bir ÅŸeyler yapmalıydı. Üç diÅŸli mızrağını hiddetle havaya kaldırdı, insanların üzerine depremler yollamak istedi. Ama Zeus'u kızdırmak en son istediÄŸi ÅŸeydi.
      Sonunda balıklarla konuÅŸmaya karar verdi. Bu yüzden en deÄŸerli balıklardan biri olan sardalye balığını çağırdı. ''Söyle bana; sen ki denizlerimin deÄŸiÅŸmez balığısın, her türlü denizlerde yaÅŸarsın. Okyanuslarda, Akdeniz'de, Ege'de, Marmara'da. Sayende yunuslar, balinalar, köpekbalıkları, foklar ve hatta martılar karınlarını doyuruyorlar. YaÅŸamları, her türlü hareketleri ve üremeleri bile sana baÄŸlı nerdeyse. Ne yapmalıyız?''
      Zavallı balık o kadar yorgundu ki; üremek için çok çalışıyordu, yaÅŸamak içinse oradan oraya kaçıyordu. Bitkin bir halde ''Yüce Tanrı'' dedi. ''İnsanların teknolojisi karşısında aciz kaldık, radarla yerimizi kolayca buluyorlar. Uydulardan yardım alıyorlar. Gece binlerce watt gücünde ışık yakıyorlar denizin ortasında. Bizler de aldanıp ışığın altında toplanıyoruz. Tonlarcamızı kolayca avlıyorlar, kaçacak yerimiz kalmadı. Avlanmaya bir ay geç baÅŸlasalar, yumurtalarımızı dökecek zamanımız kalsa, bir ay erken bıraksalar da avlanmayı, sayımız çoÄŸalsa.''
      Köpekbalığı söz istedi; ''nerden çıktı yüzgeçlerimizden çorba yapmak? YaÅŸamak için gerekli olan en hayati organımız yüzünden, hayatımız tehlikede. Olacak ÅŸey deÄŸil, buna bir son vermeniz gerek'' derken, ahtapot söze girdi. ''Salatam çok güzel oluyormuÅŸ, bir de yahnimi yapmaya baÅŸladılar. Biraz daha büyüyebilsek. İnsan eli boyunda olanlarımız bile toplanıyor. Bu katliam durmalı, büyümemiz gerek, yoksa neslimiz yok olacak''
      Arka sıralardan ürkek bir ses yükseldi. Akdeniz'in nazlı balığı, güzel balığı trança... ''Sayımız çok azaldı, sorumsuzca avlandık. İnsanlar geceleri oksijen tüpleri ile dalıp, ellerindeki fenerlerle bizleri, yavrularımızı zıpkınla kolayca avlıyorlar. Ama son on yıldır derin sulara kaçıyoruz neslimizi korumak için.''
      Karadeniz'in simgesi iki balık; hamsi ve kalkan balığı. Koro halinde baÅŸladılar konuÅŸmaya. Dertleri aynı. ''aşırı avlanma var'' dediler. ''Ama bizim yerimiz Okyanus kadar büyük deÄŸil, kaçacak yerimiz yok. Tek sıkıntımız denizimiz kirleniyor. Tuna nehri Avrupa'nın pisliÄŸini denizimize taşıyor. Don, Dinyeper, Dinyester nehirleri de kirlilik yaratıyor. Denizimiz ismi gibi kararacak yakında. Kaçmaktan vazgeçtik, yaÅŸayacak yer istiyoruz.''
      Poseidon, nam-ı diÄŸer Neptün hiddetinden kıpkırmızı kesildi. Åžah damarları patlayacak gibi ÅŸiÅŸti. Üç çatallı asasını kaldırdı. Depremler yollamak üzereydi insanların üzerine. ''Zeus ne derse desin'' diye düşündü. Çok kızmıştı.
      Her ÅŸeyi yukardan seyreden Zeus ''Durrr'' diye gürledi. Üç çatallı asasını yavaşça yere indirdi. Poseidon soran gözlerle Zeus'a baktı. Niyeti neydi acaba?
      Zeus düşündü. Sorunu insanlar yaratmıştı ve yine onlar çözmeliydi. Balıksız bir deniz düşündürmeliydi insanları, onlara bir ceza vermeliydi. Ve tüm deniz yaÅŸayanlarına, derinlere çekilmelerini emretti...

      Aradan bir süre geçtikten sonra, balıkçıları aldı bir düşünce. Gırgır tekneleri, trol tekneleri birkaç kasa balıkla dönmeye baÅŸladılar. Yüzlerce balıkçı kilometrelerce aÄŸ dökerken denize, çıkartabildikleri balık sadece birkaç kiloydu. Mazot paralarını bile karşılayamıyorlardı. Kendi aralarında konuÅŸuyorlardı sıkıntı ve panikle. Recep kaptan anlatıyordu yüzü asık bir ÅŸekilde; ''eskiden böyle miydi, aÄŸlarımız pul pul bereket dolardı birkaç yıl öncesine kadar. Nerden çıktı bu küçük küçük depremler? Bir deprem oldu mu bir hafta balık görmüyoruz.''

      Zeus gülümsedi. Çünkü insanlar bilmiyorlardı ki, Deniz Tanrısı Poseidon kıyılara kaçan, söz dinlemez o birkaç balığı ürkütmek için depremcikler yolluyordu ve bu depremler denizdeki birçok canlı için bir uyarı olmakla beraber, yeryüzündeki insanlara verilmiÅŸ gizli bir cezaydı. Soyu tükendi denilen birçok tür, aslında derin denizlerde huzurlu bir yaÅŸam sürüyordu.........


Zeynep Ayşe EDİRNE




11 Kasım 2007 Pazar / 2340 okunma



"Zeynep Ayşe EDİRNE" bütün yazıları için tıklayın...