BİR YUDUM......
Kırıp döktüğümüz, dönüp de toplamaya mecal bırakmayan bir hayat yaşadığımız.
En delişmen feryatlarla adımımızı sokağa attığımız günden beri hep yalnız, hep çaresiz, hep tek başına ıslanıp dururken, sözüm ona en modern çağı yaşadığımız şu zamanlarda içini bir türlü dolduramamanın yüreğimizdeki sıkıntısının adı; 'dostluk'. Ya da acıların sırtımıza vurduğu yükü varoluşuyla hafifleten duygu; 'dostluk'.
İçi geçmiş ve hesaplı ilişkilerin kök saldığı bu günlerde dost kalabilmek suya yazı yazmak gibi..
Kırgın gün doğumlarına denk düşen hatıralar, belki de dost bildiklerimizin uğramadığı virane anılar.
Oysa ki o anılarda şimdilerde hüzne yamanan yaşanmışlıklar, en kıraç topraklara yemyeşil düşen yürekler olmuşken.
'Etrafını sevgiyle çember edenler, hele bir düşmeye gör nasıl da iner maskeler'
Bir ekmeği bölüşürdük ya hani, şimdi gramajı küçülen ekmeklerin ihanetine uğradı dostluk.
Kanlar bileklerde kardeş olurdu ya hani, şimdi kan kaybından ölüyor arkadaşlık..
Ayağa adımdı, dile sözdü dostluk. Şimdi gidilmeyen yol, söylenmeyen söz oldu..
Çünkü artık menfaatlere endeksli ilişkilerde güven duygusu tarumar oldu.
Acıyı, hüznü, bazen de sevgiyi kardık kızıl cezvelerde, sunduk dost bildiklerimize en şekerlisinden..
Belki de bu yüzden bir yudum hatır kırk yıl yaşayamadı, utandı adından gitti günümüzden...
|