İZLEDİKLERİM/ TEMMUZ 2010
Sanırım 2010 yılının Temmuz ve Ağustos ayı benim için kolay unutulmayacak. Nedenine gelince dayanma gücümü fersah fersah aşmış aşırı sıcak ve nem... Gece biraz daha dayanabilir olur umuduyla beklerken yine beni/bizi bekleyen yapışkan bir sıcaktı. Bu sıcak günlerde izlediğim birkaç film etkisini hemen kaybetmeyen hoş bir yaz rüzgarı gibi yalayıp geçti. Son derece yalın anlatılmış insan hikayeleri bu filmlerin konusu. Beni etkiledi. Bu nedenle birkaç bişey yazmak istedim. İşte filmlerim...
ViSiToR/zİyArEtÇi
Yönetmen : Thomas McCarthy
Senaryo : Thomas McCarthy
Yapım : 2007, ABD
Oyuncular:
Richard Jenkins (Walter Vale), Haaz Sleiman (Tarek Khalil), Danai Jekesai Gurira (Zainab), Hiam Abbass (Mouna Khalil), Marian Seldes (Barbara), Maggie Moore (Karen), Michael Cumpsty (Charles), Bill McHenry (Darin), Richard Kind (Jacob)
New York’a bir konferans için giden profesör Walter Vale, dairesinde yaşayan yabancılarla karşılaşır. Bu andan itibaren profesörün hayatı, tanıştığı yeni insanlarla başka bir şekilde akmaya başlar.
Walter, piyano öğretmeni olan eşini yeni kaybetmiştir. Karısından sonra piyano dersi almaya başlar ama bulduğu öğretmenlerle pek yıldızı barışmaz. Bir gün tesadüfen üstelik de çok normal olmayan koşullarda karşılaştığı Suriyeli çiftin açtığı yolda tek düze bir hayattan çıkarak başka denizlere yelken açar. Orada dostluğu bulur. Kendini keşfeder. Belki de ilk gerçek aşkı yaşar. Amerika'da bir yabancı belki de bir Müslüman olarak yaşamanın ne kadar zor olduğunu iliklerine kadar hisseder. Çaresizlik duygusu içinde kıvranır. Bu film tüm bu duyguları abartmadan dozunda verir. İçinde birçok mesaja yer veren filmimiz Amerika'nın Orta Doğu ülkelerinde yaşayan insanlara bakış açısını objektif bir şekilde yansıtmış.
Filmin diğer bir güçlü yanı ise sorması pek kolay olmayan bir soruyu sordurması idi bence. "Seçimlerim konusunda ne kadar doğruyum?" sorusunu sordurarak kendi tarihimde yolculuk yapmama neden oldu.
Yıllar önce izlediğim bir film vardı. "Sliding Doors" Türkçe adını hatırlayamadım.
Londra'da yaşayan Helen'in o gün evine dönerken treni kaçırması ile treni yakalaması arasında sadece bir saniye vardır. Film, bu bir saniyenin onun hayatında ne kadar büyük farklar yaratabileceğinin öyküsü.
Gwyneth Paltrow'un başrolünü oynadığı 1998 yapımı Peter Howitt filmi.. Helen işinden evine giderken binmesi gereken metroyu son saniyede kaçırır ve hayatı bu andan itibaren ikiye bölünür.. Birinde metroyu yakalamıştır evine erken gelir ve kocasını başkasıyla görür.. Öbüründe taksiyle trafikte kalarak gecikir ve kocasının aldattığını bilemez. Visitor benim aklıma bu filmi getirdi. Benzerlik nerede demeyin.
Hepimize yaşamı tekrar tekrar kucaklatan rastlantılar dileyerek çok iyi bir seyirlik olan filmin güçlü oyuncukla da taçlandırıldığını söylemek isterim.
Rezonans yapan bir coşku.
Filmin en etkileyici sahnelerinden biriydi. Profesörün ürkek ama yaşamla buluşma anı.
NeWyOrK i LoVe/ SeVdİğİM nEwYoRk
Fatih Akın
Yvan Attal
Randall Balsmeyer
Allen Hughes
Shunji Iwai
Wen Jiang
Shekhar Kapur
Joshua Marston
Mira Nair
Natalie Portman
Brett Ratner
On bir yönetmenin kısa hikayelerinde oluşan bir film Sevdiğim Newyork. Elbette hikayeler Newyork'da geçer. Tüm hikayeleri aşk ya da sevgi temalı olan bu film insana iyi gelen cinsten. Hikayelerin büyük bir çoğunluğunu sevdiğimi söyleyebilirim. Sürekli gereksiz şeylerden itişen yaşlı karı kocanın, intiharın eşiğindeki ünlü sopranonun, sakat bir kızla çıkmak zorunda kalan genç delikanlının hayal kırıklığını keyfe döndürmesinin hikayeleri ve diğerleri gerçekten izlenmeye değer.. Aslında sevmek sevilmek hepimizin gündeminde... Kimi zaman eksikliğini çok hissettiğimiz kimi zaman ayaklarımızı yerden kesen bu duyguyu farklı geçmişlerden gelen insanların dünyasından izlemek, ortaklık kurmak gerçekten çok keyifli. "Newyork I love" bazen iç burkan ama aynı zamanda insana yaşam sevinci veren bir film.
a SiNgLe MaN/tEk BaŞıNa BiR aDaM
Yönetmen : Tom Ford
Senaryo : Tom Ford, Christopher Isherwood (Kitap)
Yapım : 2009, ABD
Oyuncular:
Colin Firth (George), Julianne Moore (Charley), Nicholas Hoult (Kenny), Matthew Goode (Jim)
"Siz hiç sevdiğiniz birini kaybettiniz mi? Hiç sabahları uyandığınızda güne devam etmek için kendinizi zorladınız mı? Her sabah tekrardan nefes almanız gerektiğini kendinize hatırlattınız mı?
Şayet bunları yaşamadıysanız hem çok şanslı hem de çok şanssızsınız. Şanslısınız zira böylesine büyük bir acının ne olduğunu bilmiyorsunuz. Şanssızsınız zira o acıyı çektiren büyük sevgiyi de tatmamışsınız. Hayatın içinde birini sevmek oldukça zordur ama bundan daha zor olan sevdiğiniz kişiyi kaybetmektir. "Bu alıntıyı Ali Abaday'ın yazısından yaptım.
Ünlü modacı Tom Ford’un Christopher Isherwood’un aynı isimli romanından sinemaya uyarladığı Tek Başına Bir Adam (A Single Man) 16 yıl boyunca birlikte olduğu partneri Jim’i trafik kazasında kaybeden İngilizce Profesörü George Falconer’in bir gününü anlatıyor. İntihar etmeyi bile düşünen profesörün karşılaştığı iki kişi onun tekrar hayata dönmesine yardımcı oluyor. Böylesi anlarda söyleyenin bile farkında olmadan sarfettiği anlamlı iki sözcüğün karşıdaki üzerinde ne denli etkili olduğunu bilirim.
Bu arada Julian Moore, Colin Firth ve diğerlerinin oyunculukları gerçekten çok usta işi... Yalnızlık, aşk, çaresizlik gibi duyguları izleyicisine çok iyi geçiren bir film. Bütünleşerek izlediğim filmlerden biri oldu. Yalnız, huysuz varlıklı bir kadın olan Charley ile git gel yaşayan profesörün dostluğu muhteşem bir performansla verilmiş. Çok etkileyici.
Aşkın kimin arasında olduğunun ne önemi var!
ThE HeDgEhOg
Yapım:2009 ~ Fransa, İtalya
Yönetmen:Mona Achache
Senaryo:Mona Achache
Müzik:Gabriel Yared
Muriel Barbery'nin çok satan romanı "L'Elégance du Hérrison"dan uyarlanan film her biri kendi yalnızlığına gömülmüş karakterlerin bir apartmanda kesişen hayatlarını mizahi bir dille ele alıyor.
Paloma Paris'te dış dünyanın hızlı temposundan uzak bir çevrede yaşayan 11 yaşında, oldukça zeki ve sıkkın bir kızdır. 12. yaş gününde intihar etmeye karar veren Paloma, ölümle randevusunun yaklaşmasına yakın, ketum ve yalnız apartman görevlisi Renée Michel ve gizemli olduğu kadar elegan Mösyö Kakuro Ozu gibi değişik karakterlerle tanışır.
Entelektüel apartman görevlisi Renee'nin hikayesidir bu film. Aslında zengin bir dünyası olan Renee hayatını herkese kapatmıştır. Kitapları bile hiç kimsenin göremeyeceği bir odadadır. Apartmanda hiç kimsenin fark etmediği bu kadının, Renee'nin aynı apartmanda oturan Paloma ve Mösyö Kakura Ozu ile iletişim kurmaya başladığı andan itibaren değişimine tanıklık etmeye başlarız. Keyifli bir film Kirpi. İyi bir dostluk filmi, belki biraz da aşk...
Bazen insanı anlatan filmlerden niye bu kadar etkileniyorum diye soruyorum kendime. Belki bu filmler aracılığı ile kendi kabuğumu kırarak 45 yıldır devam eden keşif sürecime katkıda bulunuyorum. Yaşarken eksik kalan duygular nedeni ile filmdeki kahramanlarla duygudaşlık kurarak belki de yalnız değilmişim diyorum. Yine hepsi e şıkkı diyelim.
Paloma. Kalabalıkların içinde kendini yalnız hisseden, 12 yaşında yanlış bir aile içinde olduğunu farkeden bir kız. Tüm dünyası elindeki kamerayla her şeyi çekmek. Paloma görünmez duvarlarla çevrili Renee'nin dünyasına girerek onun değişimine katkıda bulunan küçük hınzır kız. Oyunculuğunun da çok başarılı olduğunu söyleyebilirim.
In bRuGeS
Yönetmen : Martin McDonagh
Senaryo : Martin McDonagh
Müzik : Carter Burwell
Yapım : 2008, İngiltere / Belçika
Oyuncular:
Elizabeth Berrington (Natalie) , Brendan Gleeson (Ken) , Ralph Fiennes (Harry Waters) , Colin Farrell (Ray) , Eric Godon (Yuri) , Clémence Poésy (Chloë)
İki kiralık katil olan Ray ve Ken zor bir işin ardından patronları Harry Waters tarafından Belçika'nın romantik şehri Brugge'a tatile yollanırlar.
Geldiği ilk günden beri bu şehirden nefret eden Ray'i burada pek çok sürpriz beklemektedir. Bunun sadece basit bir tatil olmadığını düşünen Ray burada yeni insanlarla tanışır ve aşkı ile kendi hayatı arasında gelgitler yaşamaya başlar. Filmin afişi eğlencelik bir aksiyon filmi vaat etse de, film aynı zamanda son derece dramatik bir hikaye de sunuyor. Suçluyu kazı altından insan çıkar sözünü doğruluyor bu film.
İyİ SeYiRleR!
30.Ağustos.2010
|