O yolda…
Diz boyu ikindilere anlatacak ne çok sözü vardı oysa. İçine ateş düşen yürümelerden geriye, diz boyu depremler kaldı. İçi dışı sus boyu sürgün gözlerine, yorgun turuncuyu sürme çekti.
Uçurumu da öğrendi.
Kızıl bir martının kanadında huzuru diledi, kara peçeli bir akrep burnundan sildi, portakal kokulu sabahları. Yürek yüzlü ölüm, kanadı kırık özlemine erken uykular düşürdü.
rüzgâr delirmesi uğultuydu gözleri
yeşilden gelen ışıklara yangın
acıyor gözleri suyun
Durdu…
Güvenli sığınağında söylenecek yeni sözler vardı. Düğüm taşlarının sıra dışı bağımlılığından, dilsiz kalabalıklar yalnız senindir dedi.
Baş döndüren acıklı bir öykünün kahramanına tekrarladı cümlesini. O yolda… Selam verdi, kentlerin yüzyıllardır süren endişelerine.
Kehribar gözlerine karşı koyan yapraksız iç dünyasına üşüdü. Elinden tuttu bir çınarın. Ölümsüzdü artık.
Sağım solum saklanmayan sobe
Yanan çocuklar değil sadece
Ah uykum! özgürsün…
www.kadinyazarlardernegi.org.tr
www.azimeayazici.blogspot.com
|