 
                
                
                Oğuz ÖZÜGÜL
  		
		  FREUD’UN GÖRÜŞLERİ ÜSTÜNE – II
		  
		  
				    
  
 
 
		 	
			
		  
			  
	
Freud, “Günlük YaÅŸamın Psiko-patolojisi” ile “Ruh ve Bilinç-dışıyla İliÅŸkisi” adlı eserlerinde, ruhumuzda bir bilinçdışının varlığı görüşünü geliÅŸtirerek pekiÅŸtirir. Buna göre davranışlarımızın uyarıcısı, ruhun derinliklerine kök salmış bilinçsiz içtepilerdir. Ruhsal öğeler beynin etkinliÄŸine baÄŸlı deÄŸildir, dış etkilerden bağımsızdır. Dış dünya sadece bu ruhsal uyarıcıların gerçekleÅŸmesini engelleyici etkilerde bulunabilir. Ruhsal öğelerin baÅŸlıca etkisi, içtepiler ve gerçeklik arasındaki bu çatışmada içtepi uyarımlarını bastırmaktır. Bunun sonucunda bilinçdışına iliÅŸkin bir alan oluÅŸur. Bir içtepi, ahlaksal tasarımlara, gerçeklik sorunlarına ters düştüğü için, gerçekleÅŸtirilmediÄŸi zaman bilinçdışına itilir. Ancak bu içtepi burada, düşgörüntüler biçiminde ve dil sürçmesi, doÄŸru yazamamak, unutmak, yanlış okumak, alaycı konuÅŸmak gibi hatalı davranışlar içinde doyuma ulaşır. İşte bilinçdışı, bu hatalı davranışlar içinde “Ben”imizin “sansür”ünü aÅŸar. Bu durumda bilinçdışının özü, içtepilerin psiÅŸik karşılıkları olan isteklerden meydana gelir. Bu isteklerin psiÅŸik bir enerjisi vardır ve boÅŸalmak ister. Freud’a göre, bu süreçlerin düzenleyicisi olarak haz ilkesi, haz duyulmasına yarar ve isteksizliÄŸi önler. Bilinçli süreçler de, sadece haz ilkesi ve isteksizlik ilkesi arasındaki iliÅŸkilere baÄŸlı olur.
1905’te yayımlanan “Cinsellik Teorisi Üzerine Üç İnceleme” adlı kitabında Freud, cinsel içtepiyi, yani libido’yu ruhsal yaÅŸamımızı belirleyen temel içtepi olarak ele alır. İki aÅŸamada geliÅŸen libido, çocukluk, yani cinsel organlar öncesine ait cinsellik aÅŸamasında, sırasıyla oral cinsellik ve anal-sadistik cinsellik olarak, kısmi içtepiler biçiminde ortaya çıkar. Bu cinsel kısmi içtepiler, ancak ergenlik çağında cinsel organlara bağımlı olur.
Fakat cinsellik niçin doyuma ulaÅŸamaz? “Enerji”si niçin baÅŸka hedeflere yöneltilir? Haz ilkesi, engelle karşılaÅŸmadan kendini gerçekleÅŸtiremez mi? Bütün bunlar, içtepilerimizi bastırmaya zorlayan dış dünyanın gerekleri [gerçeklik ilkesi] tarafından koÅŸullanır. Bu vazgeçiÅŸ ve cinsel itki enerjisinin baÅŸka hedefe çevriliÅŸi, insanların kültürel faaliyetlere yönelmesiyle sonuçlanır. Demek ki, kültürün temelini cinsel vazgeçiÅŸ, çilecilik [Askese] oluÅŸturur, bu nedenle de “kültürde bir huzursuzluk” görülür.
Kültürün sakınma, saklama, çilecilik anlayışından doÄŸduÄŸu düşüncesi, püritenlik ruhunda bile görülen, burjuva ideolojisinin eski bir tamamlayıcı öğesidir; üstelik o denli ki, Max Weber bu anlayıştan hareketle kapitalizmin kökeninin açıklanabileceÄŸi kanısına varmıştır. Freud bundan baÅŸka, cinselliÄŸin çocukluk döneminde, bir çeÅŸit çocuksu cinsel merak içtepisinin, cinsel araÅŸtırma içtepisinin faaliyette bulunduÄŸunu varsayar ve buradan, spekülasyonlara baÅŸvurarak, belirli toplumsal fenomenler ve “yönlendirici imgeler” için, söylence haline getirilmiÅŸ “gerekçeler” bulur. Örnek olarak, toplumsal yaÅŸamda kadın haklarının erkek haklarına göre daha kısıtlı olmasına gösterdiÄŸi “gerekçeyi” alalım. Buna göre, penisten yoksun kız çocuÄŸunun görünüşü, erkek çocuklarda iÄŸdiÅŸ edilme korkusuna yol açmakta ve penisleri bulunmadığı için kadınların daha önemsiz olduÄŸu kanısını uyandırmaktadır. Öte yandan kız çocukları da, erkek çocukların cinsel organını fark eder etmez bir “penis kıskançlığı”na kapılmaktadır. Sınıflı toplumda kadının eziliÅŸi, böylece içtepisel-yapısal ve psikolojik yönden “açıklanmaktadır”.
Freud genel olarak kadınları kültür engelleyici bir güç olarak görür: “Kadınlar ailenin ve cinsel yaÅŸamın çıkarlarını temsil eder; kültürel faaliyet git gide artan bir ÅŸekilde erkeklerin sorumluluÄŸuna kalmış, karşılarına daha da zorlaÅŸan sorunlar çıkarmış ve onları, kadınların altından kalkamayacağı içtepisel yüceltimlere zorlamıştır. Erkekteki psiÅŸik enerji sınırsız olmadığı için, görevlerini, libido’yu amaca uygun biçimde bölümlere ayırarak, yerine getirmek zorundadır. Kültürel amaçlar için kullandığı ÅŸeylerin büyük bölümünü, kadınlardan ve cinsel yaÅŸamdan kaçınarak saÄŸlar. Sürekli kendi cinsiyle, yani erkeklerle bir arada bulunması, onlarla olan iliÅŸkilere bağımlılığı, bir koca ve baba olarak üstüne düşen görevlere bile yabancılaÅŸtırır kendisini. Böylece kadınlar, kültür için harcanan zaman nedeniyle arka plana itildiklerini görür ve kültüre karşı düşmanca bir tavır alır.” Kadının doÄŸal olarak erkekten daha alt düzeyde bulunması konusunda Freud için kuÅŸkuya yer yoktur.
Sürecek
 
      
     
	  
       
Oğuz ÖZÜGÜL
       
oguzozugul@hotmail.com
        
		
	  			 Freud, “Günlük YaÅŸamın Psiko-patolojisi” ile “Ruh ve Bilinç-dışıyla İliÅŸkisi” adlı eserlerinde, ruhumuzda bir bilinçdışının varlığı görüşünü geliÅŸtirerek pekiÅŸtirir. Buna göre davranışlarımızın uyarıcısı, ruhun derinliklerine kök salmış bilinçsiz içtepilerdir. Ruhsal öğeler beynin etkinliÄŸine baÄŸlı deÄŸildir, dış etkilerden bağımsızdır. Dış dünya sadece bu ruhsal uyarıcıların gerçekleÅŸmesini engelleyici etkilerde bulunabilir. Ruhsal öğelerin baÅŸlıca etkisi, içtepiler ve gerçeklik arasındaki bu çatışmada içtepi uyarımlarını bastırmaktır. Bunun sonucunda bilinçdışına iliÅŸkin bir alan oluÅŸur. Bir içtepi, ahlaksal tasarımlara, gerçeklik sorunlarına ters düştüğü için, gerçekleÅŸtirilmediÄŸi zaman bilinçdışına itilir. Ancak bu içtepi burada, düşgörüntüler biçiminde ve dil sürçmesi, doÄŸru yazamamak, unutmak, yanlış okumak, alaycı konuÅŸmak gibi hatalı davranışlar içinde doyuma ulaşır. İşte bilinçdışı, bu hatalı davranışlar içinde “Ben”imizin “sansür”ünü aÅŸar. Bu durumda bilinçdışının özü, içtepilerin psiÅŸik karşılıkları olan isteklerden meydana gelir. Bu isteklerin psiÅŸik bir enerjisi vardır ve boÅŸalmak ister. Freud’a göre, bu süreçlerin düzenleyicisi olarak haz ilkesi, haz duyulmasına yarar ve isteksizliÄŸi önler. Bilinçli süreçler de, sadece haz ilkesi ve isteksizlik ilkesi arasındaki iliÅŸkilere baÄŸlı olur.
1905’te yayımlanan “Cinsellik Teorisi Üzerine Üç İnceleme” adlı kitabında Freud, cinsel içtepiyi, yani libido’yu ruhsal yaÅŸamımızı belirleyen temel içtepi olarak ele alır. İki aÅŸamada geliÅŸen libido, çocukluk, yani cinsel organlar öncesine ait cinsellik aÅŸamasında, sırasıyla oral cinsellik ve anal-sadistik cinsellik olarak, kısmi içtepiler biçiminde ortaya çıkar. Bu cinsel kısmi içtepiler, ancak ergenlik çağında cinsel organlara bağımlı olur.
Fakat cinsellik niçin doyuma ulaÅŸamaz? “Enerji”si niçin baÅŸka hedeflere yöneltilir? Haz ilkesi, engelle karşılaÅŸmadan kendini gerçekleÅŸtiremez mi? Bütün bunlar, içtepilerimizi bastırmaya zorlayan dış dünyanın gerekleri [gerçeklik ilkesi] tarafından koÅŸullanır. Bu vazgeçiÅŸ ve cinsel itki enerjisinin baÅŸka hedefe çevriliÅŸi, insanların kültürel faaliyetlere yönelmesiyle sonuçlanır. Demek ki, kültürün temelini cinsel vazgeçiÅŸ, çilecilik [Askese] oluÅŸturur, bu nedenle de “kültürde bir huzursuzluk” görülür.
Kültürün sakınma, saklama, çilecilik anlayışından doÄŸduÄŸu düşüncesi, püritenlik ruhunda bile görülen, burjuva ideolojisinin eski bir tamamlayıcı öğesidir; üstelik o denli ki, Max Weber bu anlayıştan hareketle kapitalizmin kökeninin açıklanabileceÄŸi kanısına varmıştır. Freud bundan baÅŸka, cinselliÄŸin çocukluk döneminde, bir çeÅŸit çocuksu cinsel merak içtepisinin, cinsel araÅŸtırma içtepisinin faaliyette bulunduÄŸunu varsayar ve buradan, spekülasyonlara baÅŸvurarak, belirli toplumsal fenomenler ve “yönlendirici imgeler” için, söylence haline getirilmiÅŸ “gerekçeler” bulur. Örnek olarak, toplumsal yaÅŸamda kadın haklarının erkek haklarına göre daha kısıtlı olmasına gösterdiÄŸi “gerekçeyi” alalım. Buna göre, penisten yoksun kız çocuÄŸunun görünüşü, erkek çocuklarda iÄŸdiÅŸ edilme korkusuna yol açmakta ve penisleri bulunmadığı için kadınların daha önemsiz olduÄŸu kanısını uyandırmaktadır. Öte yandan kız çocukları da, erkek çocukların cinsel organını fark eder etmez bir “penis kıskançlığı”na kapılmaktadır. Sınıflı toplumda kadının eziliÅŸi, böylece içtepisel-yapısal ve psikolojik yönden “açıklanmaktadır”.
Freud genel olarak kadınları kültür engelleyici bir güç olarak görür: “Kadınlar ailenin ve cinsel yaÅŸamın çıkarlarını temsil eder; kültürel faaliyet git gide artan bir ÅŸekilde erkeklerin sorumluluÄŸuna kalmış, karşılarına daha da zorlaÅŸan sorunlar çıkarmış ve onları, kadınların altından kalkamayacağı içtepisel yüceltimlere zorlamıştır. Erkekteki psiÅŸik enerji sınırsız olmadığı için, görevlerini, libido’yu amaca uygun biçimde bölümlere ayırarak, yerine getirmek zorundadır. Kültürel amaçlar için kullandığı ÅŸeylerin büyük bölümünü, kadınlardan ve cinsel yaÅŸamdan kaçınarak saÄŸlar. Sürekli kendi cinsiyle, yani erkeklerle bir arada bulunması, onlarla olan iliÅŸkilere bağımlılığı, bir koca ve baba olarak üstüne düşen görevlere bile yabancılaÅŸtırır kendisini. Böylece kadınlar, kültür için harcanan zaman nedeniyle arka plana itildiklerini görür ve kültüre karşı düşmanca bir tavır alır.” Kadının doÄŸal olarak erkekten daha alt düzeyde bulunması konusunda Freud için kuÅŸkuya yer yoktur.
Sürecek
Oğuz ÖZÜGÜL
oguzozugul@hotmail.com
"Oğuz ÖZÜGÜL" bütün yazıları için tıklayın...
