NÖBETTEYİM
Ben Delice. Bu gece nöbetteyim yine sabaha. Yarın olmayacak kadar uzun, gün doğmayacak kadar umutsuzluklarda çırpınmaktayım. Ne bir yaren, ne de bir canlı var paylaşacak nöbetimi. Sigaram yalnız tütmekte, savurmakta dumanını hayallerime. Derince çıkmazlarda dağlarca düşüncelerim.
Yok canım!... Öyle fazla değil isteklerim. Farklı değil diğerlerinden. Belki biraz daha insanca.
Üç yanlışın bir doğruyu götürdüğü testlerde hayat hep daha fazlasına gitti. Bir yanlış, beş doğruyu götürdü. Geriye yalanlarla, içinden sevgi geçmeyen bir yaşam kaldı. Gidenler, göç edenler sevgiyi beraberlerinde götürürken, geride kalanlara hüzün yakıştırıldı. Ayrılıkları hiç düşünmediğim anda terk edilmek, ölüme hazırlıksız yakalanmak gibi bir şey!. Her seferinde ciğerim söküldü, kanım dondu. Hırsımdan defalarca ölüyorum. Yaşam savaşım nerede?...
“Terk etmek bu kadar kolay olamaz.” Diye düşünürken başka bir acı yüreğime oturmakta. Güçsüzüm, yorgunum. Gidenlerin arkasından anılarımda kalan gülümseten kareler varsa, biraz onlara sığınıp, avunmalıyım. Yerini öfkeye koymadan önce bu geçmiş anıların keyfini sürmeliyim. Yoksa külüm bile kalmayacak. O güzel anlara geri dönememek, keşkeleri yaşamak yıpratıyor. Beni bırakıp giden kahramanlarıma duyduğum öfke suçluluk duymama neden oluyor. Bencilliğime veriyorum bunları.
Arkalarından ölüme selam yolluyorum ”Bir ara görüşelim!.” Diye.
Selamımı geri yolluyor ölüm. ”Bir dahaki sefere.” diye.
Güneşe sevgilerini taşıyorum. Güneş yanıyor. Gecelerim soğuyor git gide. Sokaklarda ışığı yanan her evde arıyorum onları.
Açık vermemek için bastırımlar uyguluyorum kendime. Sonra bunlardan kurtulmaya çabalıyorum. Her şeye kendimden, benden bir parçaymış gibi yaklaşıyorum, onlara dokunuyorum. Yaşamı istediğim gibi yorumlayıp, notalara döküyorum.
Eğer yaşamaya devam ediyorsam; hiçbir şey henüz bitmemiş demektir. Ya yaşayıp ta bittiğini düşünüyorsam?.. Bunun yanıtını verecek kimse YOK!...
Bazı bedelleri yaşamınız boyunca ödemeyebilirsiniz. Yaşamınız son bulduğunda da o bedelleri ödeyecek varisleriniz çıkacaktır. Oysa zamanı varken kendimiz ödemeliyiz bu bedelleri. Geride benden ödenmemiş bedel kalmasın diye çırpınırken daha derinlere batıyorum. Güçsüz, umarsız ve yorgunluğum ayağa kalkıp, isyan ediyor. Ödediğim bedeller; inanmak ve aşık olmak!..
Beni bırakanların arkasından sesleniyorum. “Gidip dönmemek var.” Gelip de bulamamak gibi. Gittiler ve dönmediler. Ben gidip bulmalıyım onları. Farkındayım. Hayat istemiyor beni. Ben de hayatı. Birbirimize yakışamadık bir türlü. Uyuşmak, anlaşmak neyse?...
Onlar gibi aynı yolu izlemeliyim. Kimsenin ummadığı bir anda. Sevincin ortasında vurmalıyım onları.
Geceleri uçurumlardan aşağı itiliyorum yaratıkların en vahşilerince. Çığlıklarıma yine ben yanıt veriyorum ağlayarak. Boğulurcasına, kan ter içinde. Ne yardım edenim var, ne de dinleyenim. Gidenleri arıyorum umarsız ve yorgun.
Vargas Llosa söylüyor ben değil!. “Erenler ve çılgınlar aklına koyduklarını en yakınlarından bile gizlerler.” Ben de saklıyorum içimden geçenleri ve yapacaklarımı. Siz duyun!.. Ölümü sessizce öldürüp, bağımsızlığımı ilan edeceğim bu evrende.
Bir gün bahar toprağının ıslaklığına, en güzelinden mor menekşeler ekilmiş tümsek görürseniz şaşmayın!. Orada ben de sevenlerimi bekleyeceğim. Ben orada hep nöbette olacağım!..
tülin dursun ısırgan otlarım/delicenin mektupları
|