ISSN 1308-8483
GEZELİM GÖRELİM / Prof.Dr.Serkan ODAMAN
  Yayın Tarihi: 26.9.2010    


GEZELİM GÖRELİM


Şöyle bir baktım, tam iki aydır yazmıyormuşum. Bazen insan günlük işlerine öyle bir dalıyor ki, en keyif aldığı şeylerin bile farkına varmıyor. Bu süre içinde gezdim, hem de çok gezdim. Hiçbiri zevk için değildi, ancak elbette ben bunları zevke de çevirebildim, bir gün Edirne’deydim, bir başka gün Elazığ’da, sonra bir baktım Kars’a uzanmışım, bir ara Kocaeli dedim, Çerkezköy dedim, elbette aralarda durmadan İstanbul vardı, ama bir tanesi Şile’deydi ki tadına doyum olmaz. Araya bir de yurt dışı sıkıştırıp Bulgaristan dedim. Edirne’deki muhabbet, Elazığ’da Harput’un gizemi, Kars’ta ise bambaşka bir kültürle yoğrulmuş insanlarla sohbet. Hepsi güzeldi, hepsi bizimdi.

Hemen Türk Hava Yolları’ndan bahsetmeliyim. Ben çok sık seyahat eden biriyim ve yolculuklarımın neredeyse tamamı uçakla oluyor. THY sayesinde ilginç rekorlarım da mevcut. Ankara’da tam üç defa beşer saat beklemek gibi mesela. Bulgaristan yolunda az kalsın THY bana yeni bir rekor armağan edecekti. Sabah 04.10 uçağına 06.30’da binerek enayiliğin zirvelerini birlikte tattık diğer yolcu adaylarıyla. Gündüz vakti böyle gecikmelere zaten alışığız ama sabahın saat dördünde “bir önceki uçağın gecikmesi” palavralarına artık sanırım karnımız tok. Söylene söylene İstanbul’a indik ama ne mutlu ki sonrasında Sofya yolunda sorun yoktu. Dokuz Eylül Üniversitesi Avrupa Çalışmaları Merkezi Müdürü sıfatıyla gittiğim VUZF Üniversitesi’nde birçok anlaşmanın temellerini attık. VUZF’nin üst düzey bir yetkilisinin sözleri ise çok ilginçti. Avrupa Çalışmaları Merkezi’nin Müdürü olduğumu öğrenince, “neden” dedi. Avrupa’nın 5, Dünya’nın 16. büyük ekonomisi olan Türkiye neden Avrupa Birliği’ne girmek ister? Ben de tebessümle, “belki de bize ihtiyacınız olduğunu düşünüyoruz” dedim. Gerçekten de büyüklüğümüzü Bulgaristan’da da anlamak mümkün. Artık güç gösterisi savaşlarla olmuyor, teknolojiyle, ekonomiyle oluyor. İtiraf etmeliyim ki çok etkilendim, zira Türk şirketleri çoktan Sofya’da yol almışlardı. VUZF ise Türk öğrencileri heyecanla beklediğini bana anlatmaya çalışıyordu. Bulgar polisinde bile bir itibar bir itibar, görmeyin gitsin. Ay yıldızlı pasaportu gören hemen saygı gösteriyordu. Ne var ki, bu saygının arkasında bir tedirginlikleri olduğunu hissetmediğimi de söyleyemeyeceğim. Çok yakındık, çok güçlüydük ve kudret genlerimizde vardı.

Doğu bloğuna ait eski eşyaların Sofya sokaklarında satılıyor olması beni hüzünlendirdi. Bir dönem kapanmıştı ve şimdi o dönemin sırlarını en fazla 10-15 Levaya alabiliyordunuz. Sofya şehri etkileyici. Bugünle dün arasında bir yerlere sıkışmış. Halk hala yeteri kadar para kazanamıyor, bu nedenle çoğunda eskiye özlem devam ediyor. Buna karşılık lüks arabaların bazılarını Türkiye’de henüz görmedim. Fakirin bol olduğu yerde elbette zenginler de olacaktır. Bu eşyanın tabiatında vardır.



Sadece Sofya’yla sınırlı kalmayarak Plevne ve Plovdiv’e de uzandık. Balkan dağlarında gecenin bir yarısı araba kullanmak hem heyecanlı hem de biraz ürkütücüydü. Plevne’de Gazi Osman Paşa’nın destan yazdığı savaş alanına ve oradaki müzeye gittiğimizde ise hem duygu dolu dakikalar yaşadık, hem de Bulgar rehberin anlattıkları ve gördüğümüz resimlerle gururumuz incindi. Nedense ölenler hep fesliydi. Ancak bilmiyorlardı ki, onların akılları sıra olumsuz gösterdikleri ölüm, aslında Türklerin şehadet dedikleri ve ulaşılabilecek en yüksek mertebeydi. Halbuki Türkler orada ölmek için ayağa kalkmışlardı ve bu cesareti bir destana çevirebilmişlerdi. Tuna nehri akmam diyordu, duvarımı aşmam diyordu, adı şanlı Osman Paşa Plevne’den çıkmam diyordu. Ancak Plevne’de bugün tarih göz göre göre saptırılıyordu ve biz şu kelimeleri söylüyorduk: “Türkiye’ye gelmeli ve bir de orada bizleri dinlemelisiniz”.

Kasım ayı başında bu defa Paris’teyiz. Çok sevdiğimiz ülkede, en güzel şehirde, ışıklar şehrinde. Bakalım orada heybemize neler katıp sizlere getireceğiz.


Prof.Dr.Serkan ODAMAN



2490










   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)