Zuhal ÖZÜGÜL
“TUT ÅžUNUN UCUNU…”
2010 Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan Perulu yazar Mario Vargas Llosa basın toplantısında, “gelecekte özgür yaÅŸamak istiyorsak iyi edebiyat çok önemlidir, çünkü iktidarların kolayca yönlendiremedikleri yurttaÅŸlar yaratır” dedi. Bu söylemi edebiyatla sınırlamayalım. Müzik, resim, tiyatro, sinemayı da içine alan sanata dil, tarih, bilim, din kavramlarını da eklersek kültüre ulaşırız.
Gözlerimizi ve kulaklarımızı açıp da şöyle dünyadan ülkemize ve oradan da yaşadığımız yere gelirsek ne görüyoruz ne duyuyoruz. Kültür yaşamı ne durumda? Ayaklar altına alınmış gibi gelmiyor mu?
Zamanımızda kültür, hiç de kolay bir yer bulamıyor. Sanki tıklım tıklım dolu bir otobüse binmeye çalışan ve her seferinde itilip kakılarak yerine dönen çekingen biri gibi. Peki bu otobüs nelerle dolu? Seviyesiz, düzeyi düşük televizyon programları, dilimizin yabancı ve anlaşılmaz kelimelerle doldurulması, kaderci müziğe yeniden dönülmesi, bilimin çağdaşlıktan uzaklaşması, kültür sanattan bir cümle bile edilemeyen haberler. Şöyle bir eleme yapsak ne kalır?
Ünlü Alman tiyatro genel müdürlerinden Hansgünter Heyme, tiyatrosu ekonomik kısıntıya uÄŸradığı zaman, “devlet, çöp hizmetlerini nasıl yapıyorsa kültürü de öyle desteklemelidir. Tiyatro ruhun çöp hizmetidir.” Ne kadar haklı! Yukarıdaki otobüsün ruhumuzu doldurduÄŸu çöpleri bir tiyatro izlemekle atabiliriz.
Bir sorsak: Herkes kültürün düştüğü durumdan şikayetçi. Kültürün ne kadar önemli ve gerekli olduğunu söylüyor. Ne yazık ki sorumluluk hissetmiyor. Oysa ki tek tek herkes sorumlu. İnsanın insan olma evrimi kültürden geçiyor ve onların gelecek kuşaklara nasıl bir kültür aktardıkları yakıcı bir sorun.
“Kültür güneÅŸi alçakta duruyorsa, cücelerin gölgeleri uzun görünür” (Karl Kraus 1874-1936 Avusturyalı düşünür). Nasıl tüyler ürpertici bir söylem! Hemen hayalimi çalıştırdım. Foça Belediye Meydanı’nda duruyorum. İnsanlar kafelerde oturuyor, gülüyorlar, konuÅŸuyorlar. Kol kola girmiÅŸ gezenler, çocuklarını kucaklarında taşıyanlar. Birden dev gölgeler görünüyor. Denizden, sokaklardan geliyorlar. Ben bildiÄŸim için uyarmak istiyorum. “Bize zarar verecekler kalkın” diye bağırmak istiyorum. Sesim çıkmıyor. Dev gölgeler kafeden birini alıyor yere yatırıp üstüne kapanıyor. Çatır çatır diye bir ses geliyor. Hamam böceÄŸi gibi eziyorlar. (Bu kadar paranoya yeter).
Foça ile devam edersek. Nasıl bir geliÅŸme gösteriyor son yıllarda? Kalabalıklaşıyor. Ancak deÄŸiÅŸiyor da. İnsanlar yaÅŸamak için Foça’yı seçiyor.
Aşçı Fok onlar için çok hoÅŸ bir tanımlama yapıyor. “Milenium Mübadilleri”. Onlar, burasını yerleÅŸmek için seçtiklerinde belki tüm eÅŸyalarını, giysilerini, ıvır zıvırlarını deÄŸil, çok önemli ve deÄŸerli bir niteliklerini, sanatseverliklerini birlikte getiriyor. Sinema, tiyatro, sergi, konser izleme alışkanlıklarını burada da sürdürmek istiyorlar. Ne yazık ki, bir etkinlik bulamıyorlar. Sinema, tiyatro, konser vs. için 60 km. uzaktaki İzmir’e gitmeleri gerekiyor. İzmir ise cıvıl cıvıl. Her yerde bir etkinlik. Ruhu “çöple” dolanların bol bol temizleneceÄŸi olanaklar var.
Bir Üniversite açıldı. Gençlik aşısı geldi Foça’ya. Gençler ne ister? Herhalde sabahtan akÅŸama “inekleyecek” deÄŸiller. Onlar çöplerini nasıl boÅŸaltacaklar?
Bir Huzurevi açıldı. YaÅŸlılar, yılların yükünü nasıl taşıyacaklar? “Yar bana bir eÄŸlence ”demezler mi? (Yazarken, bir beldede, farklı insanların yaÅŸamasının nasıl bir ÅŸans olduÄŸunu düşündüm.)
Foçaspor kulübündeki gençler, futbolla yatıp futbolla mı kalkıyorlar? Tiyatro, sinema (örneÄŸin ünlü Fransız futbolcu Eric Cantona’nın yaÅŸamını anlatan filmi heyecanla izlemezler mi?) İlgilerini mutlaka çekecektir.
Ancak bir soru geliyor hemen aklıma? Foça yetkilileri Milenium Mübadillerini, gençleri, yaşlıları önemsiyor mu?
Bir beldenin kültür ve sanatla anılır olması, deÄŸerini ve itibarını arttırır. Böyle bir beldede yaÅŸayan insanlar da, onu canla baÅŸla savunur “kem gözlerden” korur. “Sahilciler, kumsalcılar” böyledir iÅŸte.
Bir grup Milenium Mübadillerinin istekleri, önerileri Belediyeye iletildi. Kültür Danışmanı Hüseyin YurttaÅŸ müjdeli haberi getirdi. Bize, (yani tüm Foçalılara) İzmir’deki etkinlikleri izleyebilmemiz için bir otobüs veriliyordu. Belediyenin bu desteÄŸini selamlıyoruz.
İlk etkinliÄŸimiz 30 Ekim Cumartesi günü İzmir’de bir tiyatro gösterisi. Duyanlar duymayanlara duyursun lütfen.
Hemen, bir süredir aklıma takılan bir ÅŸeyi de burada döküvereyim. Åžu “Ayvalık tostunu” Ayvalıklılara bıraksak. Biz de kendi tostumuza “Foça Tostu” desek.
Kale Kafe’ de, Foça tostu yersiniz örneÄŸin. Yanında Kemal Beyin demli çayı…
Bir reklamı anımsatmak istiyorum. “Tut ÅŸunun ucunu döşeyelim abi” derdi bir işçi. Aynen öyle. Foça için, herkesin bir ucundan tutması gerekiyor. Yoksa dev gölgeler gelir ham yaparlar.
Hep birlikte olmak dileÄŸiyle
Zuhal ÖZÜGÜL
"Zuhal ÖZÜGÜL" bütün yazıları için tıklayın...
2010 Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan Perulu yazar Mario Vargas Llosa basın toplantısında, “gelecekte özgür yaÅŸamak istiyorsak iyi edebiyat çok önemlidir, çünkü iktidarların kolayca yönlendiremedikleri yurttaÅŸlar yaratır” dedi. Bu söylemi edebiyatla sınırlamayalım. Müzik, resim, tiyatro, sinemayı da içine alan sanata dil, tarih, bilim, din kavramlarını da eklersek kültüre ulaşırız.
Gözlerimizi ve kulaklarımızı açıp da şöyle dünyadan ülkemize ve oradan da yaşadığımız yere gelirsek ne görüyoruz ne duyuyoruz. Kültür yaşamı ne durumda? Ayaklar altına alınmış gibi gelmiyor mu?
Zamanımızda kültür, hiç de kolay bir yer bulamıyor. Sanki tıklım tıklım dolu bir otobüse binmeye çalışan ve her seferinde itilip kakılarak yerine dönen çekingen biri gibi. Peki bu otobüs nelerle dolu? Seviyesiz, düzeyi düşük televizyon programları, dilimizin yabancı ve anlaşılmaz kelimelerle doldurulması, kaderci müziğe yeniden dönülmesi, bilimin çağdaşlıktan uzaklaşması, kültür sanattan bir cümle bile edilemeyen haberler. Şöyle bir eleme yapsak ne kalır?
Ünlü Alman tiyatro genel müdürlerinden Hansgünter Heyme, tiyatrosu ekonomik kısıntıya uÄŸradığı zaman, “devlet, çöp hizmetlerini nasıl yapıyorsa kültürü de öyle desteklemelidir. Tiyatro ruhun çöp hizmetidir.” Ne kadar haklı! Yukarıdaki otobüsün ruhumuzu doldurduÄŸu çöpleri bir tiyatro izlemekle atabiliriz.
Bir sorsak: Herkes kültürün düştüğü durumdan şikayetçi. Kültürün ne kadar önemli ve gerekli olduğunu söylüyor. Ne yazık ki sorumluluk hissetmiyor. Oysa ki tek tek herkes sorumlu. İnsanın insan olma evrimi kültürden geçiyor ve onların gelecek kuşaklara nasıl bir kültür aktardıkları yakıcı bir sorun.
“Kültür güneÅŸi alçakta duruyorsa, cücelerin gölgeleri uzun görünür” (Karl Kraus 1874-1936 Avusturyalı düşünür). Nasıl tüyler ürpertici bir söylem! Hemen hayalimi çalıştırdım. Foça Belediye Meydanı’nda duruyorum. İnsanlar kafelerde oturuyor, gülüyorlar, konuÅŸuyorlar. Kol kola girmiÅŸ gezenler, çocuklarını kucaklarında taşıyanlar. Birden dev gölgeler görünüyor. Denizden, sokaklardan geliyorlar. Ben bildiÄŸim için uyarmak istiyorum. “Bize zarar verecekler kalkın” diye bağırmak istiyorum. Sesim çıkmıyor. Dev gölgeler kafeden birini alıyor yere yatırıp üstüne kapanıyor. Çatır çatır diye bir ses geliyor. Hamam böceÄŸi gibi eziyorlar. (Bu kadar paranoya yeter).
Foça ile devam edersek. Nasıl bir geliÅŸme gösteriyor son yıllarda? Kalabalıklaşıyor. Ancak deÄŸiÅŸiyor da. İnsanlar yaÅŸamak için Foça’yı seçiyor.
Aşçı Fok onlar için çok hoÅŸ bir tanımlama yapıyor. “Milenium Mübadilleri”. Onlar, burasını yerleÅŸmek için seçtiklerinde belki tüm eÅŸyalarını, giysilerini, ıvır zıvırlarını deÄŸil, çok önemli ve deÄŸerli bir niteliklerini, sanatseverliklerini birlikte getiriyor. Sinema, tiyatro, sergi, konser izleme alışkanlıklarını burada da sürdürmek istiyorlar. Ne yazık ki, bir etkinlik bulamıyorlar. Sinema, tiyatro, konser vs. için 60 km. uzaktaki İzmir’e gitmeleri gerekiyor. İzmir ise cıvıl cıvıl. Her yerde bir etkinlik. Ruhu “çöple” dolanların bol bol temizleneceÄŸi olanaklar var.
Bir Üniversite açıldı. Gençlik aşısı geldi Foça’ya. Gençler ne ister? Herhalde sabahtan akÅŸama “inekleyecek” deÄŸiller. Onlar çöplerini nasıl boÅŸaltacaklar?
Bir Huzurevi açıldı. YaÅŸlılar, yılların yükünü nasıl taşıyacaklar? “Yar bana bir eÄŸlence ”demezler mi? (Yazarken, bir beldede, farklı insanların yaÅŸamasının nasıl bir ÅŸans olduÄŸunu düşündüm.)
Foçaspor kulübündeki gençler, futbolla yatıp futbolla mı kalkıyorlar? Tiyatro, sinema (örneÄŸin ünlü Fransız futbolcu Eric Cantona’nın yaÅŸamını anlatan filmi heyecanla izlemezler mi?) İlgilerini mutlaka çekecektir.
Ancak bir soru geliyor hemen aklıma? Foça yetkilileri Milenium Mübadillerini, gençleri, yaşlıları önemsiyor mu?
Bir beldenin kültür ve sanatla anılır olması, deÄŸerini ve itibarını arttırır. Böyle bir beldede yaÅŸayan insanlar da, onu canla baÅŸla savunur “kem gözlerden” korur. “Sahilciler, kumsalcılar” böyledir iÅŸte.
Bir grup Milenium Mübadillerinin istekleri, önerileri Belediyeye iletildi. Kültür Danışmanı Hüseyin YurttaÅŸ müjdeli haberi getirdi. Bize, (yani tüm Foçalılara) İzmir’deki etkinlikleri izleyebilmemiz için bir otobüs veriliyordu. Belediyenin bu desteÄŸini selamlıyoruz.
İlk etkinliÄŸimiz 30 Ekim Cumartesi günü İzmir’de bir tiyatro gösterisi. Duyanlar duymayanlara duyursun lütfen.
Hemen, bir süredir aklıma takılan bir ÅŸeyi de burada döküvereyim. Åžu “Ayvalık tostunu” Ayvalıklılara bıraksak. Biz de kendi tostumuza “Foça Tostu” desek.
Kale Kafe’ de, Foça tostu yersiniz örneÄŸin. Yanında Kemal Beyin demli çayı…
Bir reklamı anımsatmak istiyorum. “Tut ÅŸunun ucunu döşeyelim abi” derdi bir işçi. Aynen öyle. Foça için, herkesin bir ucundan tutması gerekiyor. Yoksa dev gölgeler gelir ham yaparlar.
Hep birlikte olmak dileÄŸiyle
Zuhal ÖZÜGÜL
"Zuhal ÖZÜGÜL" bütün yazıları için tıklayın...
