DİKKAT...VAZGEÇİYORUM! / Ahmet ÖNEL
Ahmet ÖNEL

Ahmet ÖNEL

DİKKAT...VAZGEÇİYORUM!



İnsan biraz da vazgeçtikleridir!

Büyük bir kelam ama doÄŸruluÄŸu “tescillenmiÅŸ” bir kere. Kendimizden bilmiyor muyuz peki? Vazgeçtiklerimizi sıralamaya kalkıştığımızda, elimizde kalanların bize ait yeni bir tarif olduÄŸu gerçeÄŸi ÅŸaşırtıcı olduÄŸu kadar rahatlatıcı da oluyor. Büyük idealler raflardaki yerini aldı çoktan. BaÅŸlı başına “büyümek”, büyüklüğe yakışır bir ideali de çantasında gezindirmiÅŸti yakın zamanlara kadar ama heyhat!, büyüdük ve dünya bütün bütüne kirlenmediyse bile bizleri beklentilerin hayli uzağına getirip bıraktı. “SavaÅŸsız bir dünya” elden ele taşınan bir bayrak deÄŸil miydi örneÄŸin? Bu umarsız yarışın hala aynı pistte dön baba dönelim sürüyor olmasında, -asıl müsebbipler hariç!- kimsenin günahı yok aslında. İstemenin, idealleri hayata ait kılmanın özünde yine hayatı gerektiÄŸi ölçütlerde yaÅŸamak da yatıyor şüphesiz: ama konumuz vazgeçmek deÄŸil miydi yoksa? Biz barışı daha küçük alanlara, ev içlerine, dost toplantılarına çoktan “transfer” ettik bile; sosyal barışın “ihdası” herkesin kendi kapısının önünü süpürmesi eÄŸretilemesinden çok farklı deÄŸil belki de. Vazgeçmelerin en büyüğü deÄŸilse bile en iç yakanı, kim ne derse desin “dünyanın keÅŸfiyle ilgili” mutlaka. Gelip yerleÅŸtiÄŸimiz ÅŸu sevimli, küçük kasabalar aynı zamanda dışarıda kalan koca dünyayı da içine sığdırmaya çalıştığımız mekanlar deÄŸil mi örneÄŸin? Paris’in coÅŸkusu, Peru’nun ulaşılmazlığı, Finlandiya’nın fiyortları..hepsi hepsi hemen kapı önünde bana soracak olursanız.

Keşfin adresi değilse bile tanımı değişti yalnızca. İçsel yolculukların gelgitinde salınıp duruyor ve bu güzel tembelliğe sözlü yazlı övgüler düzüyoruz! Ama kime ne bundan! Bütün bunları yapabilmek başlı başına bir ayrıcalık aslında. Düş dünyalarının henüz tıklatılmamış nice kapısı var ve hangi kapının ardında bizi neyin, kimin beklediğini bile bilmiyoruz. Kim bilir, henüz hiç karşılaşmadığınız bambaşka bir yüzünüz bile günün birinde bir sürpriz yapabilir size.

Vazgeçmelerin ince bir pişmanlıkla donandığı mola anlarında geçmişinizde gerçekleştireceğiniz hızlı bir tur sizi yeniden aydınlığa çıkarabilir bu arada. Fala bakmak gibi oldu ama , biraz da geleceğini kurgulamanın lezzetli ayrıcalığını yaşayan bir canlı türüne ait değil miyiz her birimiz? Vazgeçtiklerimiz gövdelerimizi terk etmeyen kara parçalarımız bu yüzden. Sessizce çekip giden ne var ne yoksa köşe başını döndüğünüzde karşılaşıp kucaklaşacağınız kadar da yakın. Aşktan, yeniden sorgulamaktan, bir kitabın ısrarından, estetiğin kocaman coğrafyasından, dostların hatır sormalarından, tadılmamış güzelim mamalardan ve kurulacak yeni arkadaşlıklardan vazgeçmeyin yeter ki. Evet, bunları zaten biliyorsunuz. Sonsuz denizin sabahtan akşama değişen yüzü size bin bir öykü taşıyor ve ondan vazgeçmemiş olmanın hazzını sürekli yaşıyorsunuz. Gökyüzündeki ince hilal gün be gün kalınlaşıyor ama bunu yaparken giderek kilo alıp yaşlanan bir kadının hüznüne asla sığınmıyor; biliyor ki gün gelecek yine ipince bir genç kız olacak; tıpkı sizin güzel gülümseyişiniz gibi! Ah ondan siz değilse bile her an karşılaşma olasılığı olan dostlarınız zaten vazgeçmiyorlar!

Sessiz bir gece köşesi istiyor bu çaba; evet. Karanlık koyulaÅŸacak ve evlerinizin kuytu bir köşesinde vazgeçtiklerinizin o kısa listesini yapacaksınız. Listede hiçbir zaman yer almayacak olan “yaÅŸam sevincinin” bu oyuna katılmadığını görmek sizi ÅŸaşırtacak mı dersiniz?

Söylemeyi unuttum; şaşırmaktan vazgeçtiğiniz an zaten yenilginin de ilk işaretini vermiş olacaksınız ki; bu ürkütücü gerçeğin fazlasıyla uzağında durduğunuzu iyi biliyorum. Biraz da vazgeçilenlerin ortaklığı söyletiyor bunu.

Ne çok şeyden vazgeçilebilir bu yüzden ve nasıl uzun bir liste çıkar gerçeğimizle ilgili! Ama kim bu denli kazımak ister ki kendi kuyusunu? Zaman tek bilgemiz, tek yol gösterenimiz ve tek sağaltıcımız olsun.

Evet...ondan asla vazgeçmek yok bu yüzden!

(13. 2 . 2008)


Ahmet ÖNEL

www.ahmetonel.com



13 Ocak 2008 Pazar / 2121 okunma



"Ahmet ÖNEL" bütün yazıları için tıklayın...