BUGÜN SİNEMAMIZDA İKİ FİLM BİRDEN!
İNCEPTİON / BAŞLANGIÇ ve BABYS / BEBEKLER
ABD/İngiltere 2010
Yönetmen / Senaryo : Christopher Nolan
Leonardo di Caprio : Cobb
Ken Watanabe : Saito
Ellen Page :Ariadne
Marion Cotillard : Mal
Joseph Gordon Levitt: Arthur
Müzik : Hans Zimmer
Hemen başta, filmin Türkçe isminin yanlış olduğuna dikkat çekeyim. Zaten film ilerledikçe “neyin Başlangıç’ı” diye düşüneceksiniz. Tam çevirisi “fikir yerleştirmek veya fikir ekmek” anlamına geliyor
(Filmlerin kötü, yanlış Türkçeleştirilmesi, alt yazıların yetersiz ve baştan savma olması, dublajdaki uyumsuz sesler, filmlerin değerini düşürürken, izleyenleri de kahrediyor)
Film, rüyalar dünyasında dolaşıyor. Hatta, rüya, rüyanın içinde rüya gibi. Ben Rusların Matruşka bebeklerine benzettim. Açtıkça bir diğeri çıkıyor.
Cobb ve ekibinin yaşadığı bilgi/iletişim çağında, rüyalardan sırlar çalınıyor. Onlar, bu işte uzmanlaşmış casuslar. Bir iş teklifi -Paris, Kyoto, Mombasa’dan olabiliyor- geldiği zaman çantalarından çıkardıkları bir iki aletle, uyumaya, kişinin rüyasına girdikten sonra çalışmaya başlıyorlar. Sırlar patrona iletildikten sonra yeni bir işe koyuluyorlar. Cobb’un başka bir özelliği de rüyalara fikir yerleştirmek. Bunu ilk olarak karısında (Mal) deniyor, başarılı oluyor. O kadar ki, Mal gerçek mi rüya mı ayıramadığı için ölüme gidiyor. Bu yüzden Cobb karısının ölümünden suçlanıyor. ABD’ye giremiyor. O da, arkasında bıraktığı iki çocuğunu düşlüyor sürekli.
Bu yeteneği bir Japon sanayici (Saito) tarafından öğrenilince, başka bir sanayicinin oğluna Fikir Yerleştirmesi için teklif geliyor. Bu fikir sanayicinin iflasına neden olmalıdır. Başarılı olması, onun tekrar ülkeye girebilmesini ve çocuklarına kavuşmasını sağlayacaktır.
Ekibe katılan Ariadne ise “Rüya Mimarıdır”. Rüyadaki görüntüleri tasarlamaktadır. Paris’te, katlanan binalar, oda haline gelen mahalleler, sonsuz merdivenler gibi. Sahneleri izlerken, sanki modern bir sanat galerisini geziyoruz.
Cobb, daha başta Ariadne’ye şöyle açıklar ekibin işini: “Fikirler her virüsten daha dayanıklıdır. Çıban gibi yayılırlar. Onun için biz, yayılmalarını önlemeliyiz”
Bence bu filmi en az iki kişi birlikte izlemeli. Film sırasında fikir alışverişi yapabilmeli, sorular sorabilmeli, yoksa “ipin ucu kaçınca” toparlamak zor. Filmden sonra, uzun bir süre, üzerine konuşmak da mümkün.
Yönetmen böyle bir filmi 16 yaşından beri düşünüyormuş. Araya öteki ilginç filmlerini de sıkıştırmış. Memento (2001) - İnsomania (2002) - Batman Begins (2005) - Prestige (2006) - The Dark Knight (2008)
“Bir fikir kentler yaratır ve kendi kurallarına göre dünyayı yapılandırır. İşte bu nedenden dolayı fikirleri çalıyoruz.” diyor Cobb.
Ya o fikirler insanlık için yararlıysa?
BABİES/ BEBEKLER
Fransa 2010/ Belgesel
Yönetmen : Thomas Balmes
Oynayanlar : Panijao, Bayar, Mari, Hattie
“Hazmı” zor olan yemeklerden sonra hafif bir tatlı yenmesi tavsiye edilir. İnception zor bir film. Onun için, “Bebekler” çok iyi gelecek izleyenlere. Bebekleri “Tatlım, yerim seni” diye severiz. Bu filmi izlerken ağzınızdan hiç düşmeyecek bu söz.
Yönetmen Thomas Balme (üç çocuk sahibi) değişik ülkelerde dünyaya gözlerini açan dört bebeği, ilk gününden, ilk adımlarını atana kadar, yaşadıkları ülkede filme alıyor. Onların bazen komik, neşeli, kızgın hallerini çekerek hangi ülke olursa olsun “bebek bebektir” deyişini vurguluyor.
Namibia’da Panjao, balçık evinin önünde, kardeşiyle taşlarla oynarken, bir plastik şişeye sahip olmak için kavgaya girişiyor.
Moğolistanlı Bayar’ı, sabahları bir horoz yatağına kadar gelerek uyandırıyor (lükse bakın!)
Tokyolu Mari annesinin kucağında alışveriş merkezlerini dolaşıyor.
San Fransiscolu Hattie annesiyle gittiği bebek kursunda öteki bebeklerle tanışıyor.
Mari ve Hattie tam da büyük şehrin içine doğdular. Gürültü, arabalar, gökdelenler, hızlı hızlı yürüyen askı suratlı, üstüne üstüne gelen büyük insanlar.
Panjao ve Bayar ise uçsuz bucaksız bir doğanın ortasındalar. Toz, toprak, hayvanlarla birlikte…
Babasıyla modern bir banyoda duş alan Hattie.
Bayar’in banyo leğenine su içmek (!) için kafasını uzatan evin keçisi.
Birçok oyuncağın içinde CD’lerle oynayan Mari.
Köpeklerle içli dışlı (hem de nasıl) olan Panjao.
İster çadırda, balçık evde, isterse gökdelenlerde yaşasınlar onların dünyayı keşfetmeleri hep aynı. İstekleri de, karınlarının doyurulması, ilgi ve sevgi.
Dört farklı ülkede doğan bebekler nasıl bir gelişme gösterecekler?
İyi seyirler
|