 
                
                
                Oğuz ÖZÜGÜL
  		
		  FREUD’UN GÖRÜŞLERİ ÜSTÜNE – IV
FREUD’DA İNSAN İMGESİ
  
 
 
		 	
			
		  
			  
	
Freud’a göre insan ruhsal öğenin üç düzeyi ve buna karşılık oluÅŸturan “aÅŸamalar” tarafından belirlenir. Bunlar, bilinç-dışı, bilinç, toplumsal kurallar düzeyi ve “id”, “ben”, “üst-ben” aÅŸamalarıdır.
Bilinç-dışı düzeyine baÄŸlı “id” aÅŸaması, insan bedeninin yapısından kaynaklanan ve kalıtımsal içtepilerden meydana gelir, “haz ilkesi”ne boyun eÄŸer. Bilinç-dışının, “id”in içeriÄŸini oluÅŸturan kalıtımsal içtepilerin ve anıların, tabuların kaynağı, türe özgü bilinç-dışıdır. Burada sözü edilen, insan toplumunun ilkel sürü döneminden bu yana genetik olarak birikmiÅŸ deneyimlerdir.
Bilinç düzeyi, “ben” aÅŸamasını karşılar ve bu aÅŸama “id”e hizmet eder. Öte yandan, haz alma çabası ve isteksizliÄŸi önleme çabası da kendisine eÅŸlik eder [“haz ilkesi”]. Bu aÅŸama, “gerçeklik ilkesi”ni göz önünde bulundurarak, “id” ile, yani bedensel yapı tarafından koÅŸullanan ve bu bedensel yapıdan kaynaklanan içtepiler ve dış dünya arasında arabuluculuk yapar. Ayrıca “ben”, gerçeklikle çatışma sonucunda bir aÅŸama olarak “id”ten çıkmıştır. “Haz ilkesi”, gerçekliÄŸin etkisi yüzünden [“gerçeklik ilkesi”] kısıtlanır ve bu arada “haz ilkesi” ile “gerçeklik ilkesi” arasındaki çatışma “ben”de meydana gelir. Sonuç olarak, kiÅŸilik içinde “üst-ben” aÅŸaması faaliyet gösterir. Bunlar ana-baba tarafından aktarılan, örneÄŸin ahlak gibi, toplumsal kurallardır. Ayrıca bunlara, ilk tarihsel yıkımların sonucunda insanlığın üzerine aldığı ve Freud’un teorisine göre kalıtımsal olan tabular da eklenir. Demek ki burada, içtepilerin bilince girmemelerini saÄŸlayan, onları gizleyen bir “sansür”ün etkisi görülür. Gerçi bilinç, duyu organları aracılığıyla dış dünyaya da baÄŸlıdır, ama bu baÄŸlantı ruhsal öğenin bağından daha yoÄŸun deÄŸildir; çünkü dış dünya, bilince, kendi iç dünyasından daha uzaktır. Buradan da, içtepilerin doyuma ulaşıp ulaÅŸamamasından kaynaklanan haz ve isteksizlik duyguları doÄŸar; yani bilincimiz, sonuçta içtepisel-yapısal yönden belirlenir.
Freud’a göre, insan organizmasında ilk aÅŸamadan, yani “id” aÅŸamasından çıkan iki temel içtepi faaliyet gösterir. Birincisi yaÅŸama içtepisi [eros], öteki de öldürme içtepisidir [thanatos]. YaÅŸama içtepisi, canlı tözleri daha yüce ve daha kalıcı birlikler düzeyinde birleÅŸtirmek için çaba harcar. Bu, örneÄŸin karşı cinsler arasındaki sevgi iliÅŸkileri için de geçerlidir. Ama öte yandan bu içtepi --Freud’un teorisine göre--, insanlar örneÄŸin soy, oymak, ulus gibi baÅŸka toplumsal birlikler kurduÄŸu zaman da etkisini sürdürür. Buna karşılık öldürme içtepisi, doÄŸumdan önceki acısız duruma dönmeyi amaçlar.
                                                             
         
 
      
     
	  
       
Oğuz ÖZÜGÜL
       
oguzozugul@hotmail.com
        
		
	  			 FREUD’DA İNSAN İMGESİ
Freud’a göre insan ruhsal öğenin üç düzeyi ve buna karşılık oluÅŸturan “aÅŸamalar” tarafından belirlenir. Bunlar, bilinç-dışı, bilinç, toplumsal kurallar düzeyi ve “id”, “ben”, “üst-ben” aÅŸamalarıdır.
Bilinç-dışı düzeyine baÄŸlı “id” aÅŸaması, insan bedeninin yapısından kaynaklanan ve kalıtımsal içtepilerden meydana gelir, “haz ilkesi”ne boyun eÄŸer. Bilinç-dışının, “id”in içeriÄŸini oluÅŸturan kalıtımsal içtepilerin ve anıların, tabuların kaynağı, türe özgü bilinç-dışıdır. Burada sözü edilen, insan toplumunun ilkel sürü döneminden bu yana genetik olarak birikmiÅŸ deneyimlerdir.
Bilinç düzeyi, “ben” aÅŸamasını karşılar ve bu aÅŸama “id”e hizmet eder. Öte yandan, haz alma çabası ve isteksizliÄŸi önleme çabası da kendisine eÅŸlik eder [“haz ilkesi”]. Bu aÅŸama, “gerçeklik ilkesi”ni göz önünde bulundurarak, “id” ile, yani bedensel yapı tarafından koÅŸullanan ve bu bedensel yapıdan kaynaklanan içtepiler ve dış dünya arasında arabuluculuk yapar. Ayrıca “ben”, gerçeklikle çatışma sonucunda bir aÅŸama olarak “id”ten çıkmıştır. “Haz ilkesi”, gerçekliÄŸin etkisi yüzünden [“gerçeklik ilkesi”] kısıtlanır ve bu arada “haz ilkesi” ile “gerçeklik ilkesi” arasındaki çatışma “ben”de meydana gelir. Sonuç olarak, kiÅŸilik içinde “üst-ben” aÅŸaması faaliyet gösterir. Bunlar ana-baba tarafından aktarılan, örneÄŸin ahlak gibi, toplumsal kurallardır. Ayrıca bunlara, ilk tarihsel yıkımların sonucunda insanlığın üzerine aldığı ve Freud’un teorisine göre kalıtımsal olan tabular da eklenir. Demek ki burada, içtepilerin bilince girmemelerini saÄŸlayan, onları gizleyen bir “sansür”ün etkisi görülür. Gerçi bilinç, duyu organları aracılığıyla dış dünyaya da baÄŸlıdır, ama bu baÄŸlantı ruhsal öğenin bağından daha yoÄŸun deÄŸildir; çünkü dış dünya, bilince, kendi iç dünyasından daha uzaktır. Buradan da, içtepilerin doyuma ulaşıp ulaÅŸamamasından kaynaklanan haz ve isteksizlik duyguları doÄŸar; yani bilincimiz, sonuçta içtepisel-yapısal yönden belirlenir.
Freud’a göre, insan organizmasında ilk aÅŸamadan, yani “id” aÅŸamasından çıkan iki temel içtepi faaliyet gösterir. Birincisi yaÅŸama içtepisi [eros], öteki de öldürme içtepisidir [thanatos]. YaÅŸama içtepisi, canlı tözleri daha yüce ve daha kalıcı birlikler düzeyinde birleÅŸtirmek için çaba harcar. Bu, örneÄŸin karşı cinsler arasındaki sevgi iliÅŸkileri için de geçerlidir. Ama öte yandan bu içtepi --Freud’un teorisine göre--, insanlar örneÄŸin soy, oymak, ulus gibi baÅŸka toplumsal birlikler kurduÄŸu zaman da etkisini sürdürür. Buna karşılık öldürme içtepisi, doÄŸumdan önceki acısız duruma dönmeyi amaçlar.
Sürecek
Oğuz ÖZÜGÜL
oguzozugul@hotmail.com
"Oğuz ÖZÜGÜL" bütün yazıları için tıklayın...
