Foça'dan İyi Bayramlar
Bayramın kutlu olsun güzel Foça, bayramınız kutlu olsun Foçalılar, Foça’yı sevenler, Foça’yı sevenleri sevenler...
Ürküten bir ılımanlığı sarmalıyoruz Foça’da son günler. Bayram tatili nedeniyle sahildeki kafe ve restoranlar Foça severlerle dopdolu. Muhallebi kıvamında yumuşak, yaşanılası bir gün. Bütün Foça kedileri siestada, yaşlılar piyasada, balıkçılar denizde, misafirler fotoğraf çekmekte, çoluk çocuk Belediye Meydanı’nda içgüdüsel çığlıklar atmakta...
Zübeyde, Şen Kahve’in önünden Bonjour’u dolanıp bastonu ondan önde hızlıca arşınlıyor sahili, Nur Hanım yirminci turunda çarşının, öyle herkesin çayını beğenmez hele yerlere tükürenlerden hiç hoşlanmaz! Nazmi Usta dondurmalarını hazırlamış, güneşe ve ılık havaya şükranlarını sunmakta. Fatma Hanım “pazar kuruldu mu” diye haykırıyor karşı yoldan, Zerrin Hanım cevap veriyor “kuruldu, kuruldu ama pantaloncu gelmemiş bugün. Güven’in küpesi ve beyaz merserize tişörtü nasıl da yakışmış... Engin Beytorun ve 94’lük delikanlı İsmail Kaptan, genç ve güler yüzlü profösörümüz Şükran Hanım (Huriye Kuruoğlu) nasıl da kaynatıyorlar Neco Kafe’de çaylarını yudumlayıp...
Yapı Kredi’den Hülya ve Deniz Hanımlar da işinden kopuşup tatile çıkamayanlardan... Kasım güneşinden bunalan Güzin serin bir köşe bulmuş Palmiye Kafe’de Sevim Hanım’la hasbihal ediyor... Şemsa, İstanbul’dan gelen sevgilisiyle yere göğe sığmıyor sanki, belki bana öyle geliyor. Benek, her zamanki sportif yürüyüşüyle geçiyordu kıyıdan, hemen çağırdık yanımıza, yok öyle hemen gitmek nasılsa lahana dolmaları sarılmıştı çoktan! Foça Kitap Kulübü’nden İnci Hanım benim patatesli soğanımı beğenmiş, yapacakmış en kısa zamanda, afiyet olsun İnci Hanım.
Arife günü, Foça’nın taş evlerinin sıralandığı ara sokaklarında gezindim, bayrama özel arife seslerine kulak verdim, ola ki arife gününün o hararetli coşkusunu yakalarım diye bir parça! Sordum her gördüğüme, neler yapıyorsunuz bayramlık diye, kimseden beklediğim cevapları alamadım. Eski zamanların ev baklavalarını, saray burmalarını, revanilerini, susamlı çöreklerini yapan kimseleri göremedim eski Foça sokaklarında. Hadi benden gizliyorlar desem, kokusunu da duymadım şöyle mis gibi hamur işlerinin!
Konuştuğum bazı kişilerin diyabet, kolestrol, tansiyon gibi hastalıkları olduğundan eski zaman tatlılarını artık yapmadıklarını işitiyorum. Değişen dünya koşullarıyla gıdaların işlevleri de değişti, artık kimse yemeklerden sonra ağır yağlı şerbetli hamur tatlıları yemiyor. Meyve ve sütlü tatlılarla yetinmeyi öğrendi birçok kişi. Ege’ye özgü şuruplu lokma tatlısı, sürdürülen gelenekselliğini yegane ağır tatlı olarak koruyor. İşte hayır yapmak üzere pişirilmiş lokmalar geliyor Ayşe’nin elindeki tepside, “Arif’in hayrı için dökülmüş.” Hangi Arif acaba? Bir çok Arif var rahmetli olan. Allah kabul etsin, ruhuna ulaşsın hepsinin...
Hava öylesine caydırıcı ki, evlere tıkılıp zamanı ocak ve tencere başında geçirmek hakikaten haksızlık! Yeni zamanların bayramlıkları da, ikramlıkları da giderek farklılaşıyor artık bunu kabul etmeli... Şaka bir yana eski tatları yaşatanları biliyorum ben, size söylemiyorum ki benden önce gidip bitirmeyesiniz!
En iyisi, Meydanda denizle iç içe güneşe sırtımı vermek deyip kuruluvermek kahvelerden birine. İşte Foça’nın güzel yüzleri, güzel insanları... İyi bayramlar herkese, hepimize...
Foçalı Nur Ataklı’dan Kurban Kavurması:
Koyunun kuyruk yağı, böbreği, yüreği, karaciğeri, lekesiz akciğeri küçük küçük doğranıp kendi suyunu salıp çektirerek tavada pişirilir. Mutlaka zeytinyağı konur kavurmaya ki, etin ağırlığını hafifletsin. Kavurma pişince yanında, bahçedeki odun fırınında pişirdiğimiz ekşi maya ev ekmeği ile yenirdi. Annelerimiz zamanındaydı bu adetler şimdi artık o adetleri uygulayan kalmadı pek. Belki köylerde vardır...
www.ascifok.com
|