Gerçeğin Söylencesi
Bu ellerin taşı toprağı bir vakitler Dardanos oğlu Truva'ya aitmiş derler. Halkına da Truvalılar derlermiş.
İda Dağı'na varmadan önce bu Hero ile Leandros'un dillere destan hikayesini öğrenmiş ve biliyor olmanız gerek.
Abydos, Çanakkale'nin Nara Burnu'nda eski bir kentmiş. Anlattılar. Boğaz işte tam bu noktada en geniş yerini bulurmuş. Abydos'un karşısındaki Gelibolu kıyısında İsa'dan bilmem kaç yüzyıl önceleri de yine Miletosluların kurduğu bir başka kent, (Sestos kenti varmış ve) dilberler dilberi güzel Hero da bu kent insanlarındanmış. O burada, yaşarken karşı yakada da adına Leandros derler bir civan yaşarmış.
Günlerden bir gün “Hero onu, o da Hero'yu gördü" diyerek bana da anlattılar. Karşılaşmışlar ve birbirlerine derhal aşık olmuşlar, amma velakin yeniden kavuşmaları, vuslata ermeleri kötü insanlar yüzünden gerçek olmamış. O zaman yiğitler yiğidi Leandros o olmazı olur'a çevirmiş. Hemen her gece "dalganın çakan bembeyaz köpüğü gibi" yiğit ve aşık" Leandros yüze yüze karşı kıyıya çıkmış ve elinde onun ışığı sayesinde yolunu gösteren bir çıra, onu bekleyen Hero'nun kollarına atılmış.
Gel zaman git zaman derken bir gece (çok büyük bir fırtına kopmuş; boğazın suları kararmış, fakat ne gam, herkes fırtınalı bir gece, kim olsa can tatlı, can pahalı deyip o havada atmaz denize kendini; diye düşünürken yiğitler yiğidi vurdurmuş kendini dalgalara. Tam kıyıya varıp sevdiği kadınına kavuşacakken kudurgan bir rüzgar Hero'nun sevgilisine yol gösteren meşalesini söndürüvermiş ve dünya sanki o anda kapkara ve zindan kesilivermiş. "Evet efendim, o oldu ve yiğitler yiğidi Leandros yolunu yitirdi gitti" dediler.
İda Dağı’nda bulutlar buluttur, çamlar çam, hava da hava. Dediklerine göre, Ata Tanrı Zeus bu dağda otururmuş, "Oturur, dünyamıza yedi iklim dört bucaktan topladığı şimşeklerle yağmuru yağdırır, herkese bereket dağıtırmış. Bu İda gibi bir İda daha varmış, öyle dedilerdi. Zeus, karısı Hero ile bu bizim İda'da evlenmişlermiş, "böyle böyle ya, işte.." dediler... Hem de Koca Kadran Dağları’nın en uç tepesinde. İki sevgilinin (ve tabii yazarımız Homeros'un da neler çektiğini nasıl bir savaşım verdiklerini de.) Yine dediler ki; Homeros, Truva Savaşı’nı kör kör bu tepelerden izlemişti..
Derler ki, Küçük Menderes (yani Skamandros) bu dağdan kaynar ve akıp durur. Söylenceye bakılırsa, bir gün, Herakles çok susamış, dağın eteklerini kazmış kazmış, o zaman da bu Skamandros, buradan kaynar olmuş. Demişlerdi ki: "Bu kaynak suyunun en başına git, yıkan suyunda ve ola ki aylı gecelerdeysen, saçların altın sarısına dönüşür."
Biri de dedi ki; "Burada gelenektir. Truva yöresinden bir kadın gerdek gecesi öncesinde Skamandros suyuna girer, tepeden tırnağa yıkanırsa ve sudan çıktığı sırada da ay tam dolun ise, saçları kestane renginden altın sarısına dönüşür.)
Evet efendim, ben gitmedim, görmedim ama bana böyle dediler ve böyle rivayet ettiler.
|