BELKİ SEN YOKSUN DİYE VARDIR SONBAHAR
(ben yine göçüyorum)
Camın ardında yağmur… Damlalar mavi gözlerini çiziyor pencereme.
Hava puslu, sözlerim suspus.
Her direnişten ardakalan, kurumuş bir yaprak sanki içimde. Direnişim bayrak gibi saçlarının sarısı, şakağımda çok tanıdık bir yenilginin ağrısı. Kaçıncı yarım kalmış tebessüm gözlerimin kenarında ve kimbilir kaç yaram artık kabuk tarlası?
Gidişine hiç inanmadım, neden bekleyeyim dönmeni? Hem dönersen sahi,
anlamı kalır mı sonbaharın? İçimde patlayan sözcükler, yağmurları çağıran gözlerim ve sevdamın eğilmiş dallarının… Kim bekler ki dönmeni, gecenin bu ayyaş saatinde?
Gel otur biraz penceremin pervazına. Koy başını kokunu gezdiren bir şal gibi omzuma, kal biraz öyle. Biraz öyle kal ve benimle düşlere dal…
Kuşlar göçüyor bak, görüyor musun? Hüzün transferi başladı sıcak iklimlere. Buruk şarap tadında öyküler çıkıyor uzak seferlerine. Gözleri kan çanağına dönmüş aşklar atlasına düşüyor gidenlerin gölgesi. Köhnemiş gemiler alırken demirlerini limandan, kaç valiz dolusu yalnızlık ihrac edilir ki karşı kıyıya?
Ve demirden ağır mıdır el sallayanların bekleyişi?
Sevgilim, açma sakın gözlerini! Kirpiklerine tutunuyorum göçmemek için… Bırakırsan ellerimi çığlar yuvarlanır göğsümün orta yerine, yuvalanır boşluğun çok daha derine. Kimin ellerini tutarım söyle, ben senin yerine? Nasıl düşerim gözlerinden denizlere? Sözlerinin en rüzgarsız yerlerine nasıl fırtınalar ekerim? Söyle, ben bu yalnızlığı nasıl çekerim?
Yine anılar indiriyor gökyüzünden toprağa. Her yağmur damlası gül yüzünü besliyor köklerimde. Bilir miydin özlemlerin çiçek açtığını insan bedeninde?
Aylardan Ekim. En bereketli mevsimindeyiz ayrılığın.
Camın ardında yağmur, ben göçüyorum. Ya sana, ya da üç nokta
ozgur.hancioglu@hotmail.com
|