ISSN 1308-8483
Kıbrıs / Işık Teoman
Işık Teoman    
  Yayın Tarihi: 24.11.2010    


Kıbrıs


Karmi Köyü’nün tadını İngilizler çıkarıyor…

1993 yılında yine böyle dokuz günlük uzun bir tatilden yararlanıp Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde tatilimi geçirmiştim. Girne’de Bingöl isimli otelde konaklamış, tatilin beş gününü Kıbrıs’ta, kalan bölümünü de Akdeniz’i boydan boya gezerek tamamlamıştım. Yeşiline, doğasına, kokusuna mimarisine bayılmıştım Kıbrıs’ın. O yıl, feribot ile iki saat süren bir yolculuktan sonra Girne Limanı’na ulaşmış, “Ben bu adada yaşarım “ demiştim.


Karmi Köyü


Beyaz yeşili yutuyor

Kıbrıs tatilimi yine beş gün olarak planladım. Çünkü bayramın ilk günü ve dönüşlerin yapılacağı son günlerini yoğunluk nedeniyle hiç sevmiyorum. O nedenle pazartesi akşamına gidiş, cuma gününe de dönüş için bilet ayırttım internet ortamında, parayı da yine aynı koşullarda kredi kartı ile ödedim. 19.45’te Adnan Menderes Hava Limanı’ndan, Ercan’a bir saat 10 dakikalık yolculuğun ardından ulaştık. Uçak alçalmaya başladığında 17 yıl sonra Kıbrıs’ın çok büyüdüğünü, sahil kesiminin ışıl ışıl olduğunu gördükten sonra, bu doğal güzelliğin bir 17 yıl sonra yok olacağının garantisini verebilirim. Bunu neden söylüyorum. Girne’yi kuşbakışı seyretmek için gittiğimiz Bellapais Manastırı’ndan baktığımda, beyazların yeşili yavaş yavaş yok etmeye başladığını gördüm, üzüldüm ve tarım alanlarına dikilen binlerce sterlinlik binaların virüs gibi yayıldığını ve yayılmaya devam edeceğinin işaretlerini aldım.


Girne'de yeşil beyazlara teslim oluyor


Lapta yeni yerleşim alanlarıyla dolmuş

Ercan Hava Limanı’nda bizi Lapta’da The Cabin Beach isimli restoranı işleten İlham Bolatcan karşıladı. Ercan’dan Lapta’ya bir saatlik yolculuk gerçekleştirdik. Yol boyunca gidiş-geliş otoyolların yenilendiğini, yeni mahalleler eklendiğini, limon bahçelerinin villalar ile dolduğunu gözlemledim. Oto yollarda lüks arabalar cirit atıyor ve her biri hız denemesi yapıyor. Sanırım o nedenle kentin önemli noktalarına radar yerleştirmişler. Radarlar limiti aşan araçların fotoğrafını çekiyor ve birkaç gün içinde de evinize postacı ceza makbuzunu getiriyor. Bu yüzden sürücüler, radarı gördükten sonra yavaşlıyor, ardından gaza basıp gözden kayboluyor. Lapta’da, İlham ile Songül’ün yaşamlarını sürdürdükleri havuzlu bahçeli villanın kapısına geldiğimizde saat 23.00’ü gösteriyordu. Kapıda bizi Songül karşıladı. Evin içine girer girmez, altı ayı daha yeni dolduran Deniz Jujan’ın uyuduğu yatak odasına doluştuk. Gürültüye uyanan minik Jujan ile çok keyifli bir beş gün geçirdik.



Zafer’in ızgara balıkları

Bayramın birinci günü Kıbrıs’ın ünlü Hellim peyniri ve yöre reçelleri ile birlikte muhteşem bir kahvaltı ettik. Kahvaltının ardından, İlham’ın ailesinin yaşadığı Karpas yolu üzerindeki Derince Köyü’ne hareket ettik. Çok keyifli iki gün geçirdiğimiz bu köyde İlham’ın küçük kardeşi Zafer’in zıpkın ile vurduğu her biri kiloluk Sarpa balıklarını afiyetle yedik. Biraz kurban eti, ciğer ızgara ve yöreye ait salatalar eşliğinde tamamladığımız bayram yemeğine ailenin hemen hemen tüm bireyleri katıldı. Sofrada bir kişi eksikti. O da dört yıl önce talihsiz bir trafik kazasında yaşamını yitiren İlham’ın annesi Zarife Teyze idi…


Zafer'in zıpkın ile avladığı balıkları mangalda afiyetle yedik




Sönüp giden dostlukları düşündük

Sabah kalktığımızda köyün çevresini turladık, Rumların 1974 yılında terk ettikleri evlerini ve ibadetlerini gerçekleştirdikleri Manastır’ın çevresini dolaştık. O yıllarda düşman bile olsa yaşanan komşulukları, kız alıp vermeleri, aşkları, düşleri, umutları ve sönüp giden dostlukları düşündük. Ve Derince’de Türkiye’den taşınıp getirilen yaşamları ve kurulan yeni düzeni konuştuk. Çay içmek için gittiğimiz köy kahvesinde İlham’ın öğretmen ağabeyi Ali Bolatcan ile karşılaştık. Bizi insan eli değmemiş ve koruma altına alınmış olan Taşlıca sahiline götürdü. Uçsuz bucaksız sahilin ince kumları, turkuaz renkli denizi, pek çok girişimcinin ağzını sulandırıyordur. Umarım bu güzellikler, limon bahçeleri gibi villalar ile dolup taşmaz ve gelecek nesillere bu haliyle ulaşır. İnce kumların üzerinde dolaştık ve doğal güzelliğin keyfini çıkardık.


Taşlıca Sahilleri



İsrailli firmanın inşaatı süren marinası yörenin talihini değiştirecek


İsrail’den marina

Ertesi gün Türkiye sahillerine bakan Erenköy’de dev bir liman inşaatı bizi oldukça şaşırttı. İsrailli bir firma bölgede dev bir marina inşa ediyor. Öğrendiğimiz kadarıyla firma, İsrail vatandaşlarının rahat ve güvenli tatil yapmalarını sağlamak amacıyla marinanın dağa bakan yamacına ayrıca dev bir oteller zinciri kurmayı planlıyormuş. Bakir kalan bu bölgede marinanın inşaatının tamamlanmasının ardından önemli bir rant kapısı olacak gibi görünüyor. Zaten marina inşaatının ardından çevrede onlarca villa yapılmış ve satışa sunulmuş bile…





Kıbrıs üç beş günde gezilmiyor

Kıbrıs’ı üç beş günde gezmek mümkün değil. Ege ve Akdeniz’in önemli büyük adalarından. Çepeçevre dolaşmak herhalde günleri alır. Beş Parmak dağları dikkatimizi çekiyor. İki yıl önceki yangının ardından yeşillendirme çalışmaları meyvelerini vermeye başlamış ve fidanlar boy atmışlar. Kıbrıs gezisi sırasında benim en çok keyif aldığım bölge adı şimdi Karaman olarak değiştirilen ve sadece İngiliz vatandaşlarının yaşadığı Karmi Köyü… Beş Parmak Dağları’nın eteklerinde kurulmuş, daracık sokakları, rengarenk begonvilleri ile abartısız villaların yer aldığı bu özel bölgeye imrendim. Karmi’nin yönetimi bile özel olarak kurulmuş bir ekip tarafından yürütülüyor. Manastırı bakımlı. Yolları sorunsuz, evlerin bahçeleri tertemiz, insanlar güler yüzlü. Sessizliğin hakim olduğu Karmi Köyü’nün keyfini İngiliz vatandaşları çıkarıyor.





Dar sokakları eski yapılarıyla Bellapais

Tatilimizin bitmesine iki gün kala yine Girne’ye hakim bir tepede kurulu Bellapais’i şimdiki adı Beylerbeyi olan bölgeyi ziyaret ettik. Beyaz Giymiş Meryem Ana Kilisesi’nin bulunduğu Bellapais’te Dutlu Kahve’de yorgunluk çıkardık. Akşamına ise Girne’nin en işlek caddesi üzerinde yer alan bir Kafeterya’da biralarımızı yudumladık, karnımızı doyurduk ve Girne limanını turladık. Çarşıdan hediyelik eşyalar satın aldık. İnanmayacaksınız ama Türkiye’de 36 TL’ye satılan 70’lik rakı burada 11 TL… Ülkemizde alkolden oldukça önemli oranda vergi kesildiği için 11 liraya içmemiz gereken rakıya neredeyse dört katı para ödüyoruz. Akaryakıt da aynı şekilde. Benzin ve mazotun fiyatı iki lira civarında, bizdeki fiyatların yarısı kadar. İnsan sinir oluyor ve haksızlığa isyan ediyor. Canımı sıkan bir diğer konu ise emeklilerin aldıkları maaşlar. İlkokul mezunu emekli bir işçi ayda iki bin lira maaş alıyor. İnanın ağzımın suyu aktı. Biz yarısını bile alamıyoruz.




Girne Atatürk Meydanı


Tarihi Kemeraltı Çarşısı’nın ikizi

Bayram tatilinin son günü rotamızı Lefkoşa’ya çevirdik. Bizim Kemeraltı Çarşısı’nın bir benzeri olan içinde Büyükhan ve Kilise’den bozma muhteşem Selimiye Camisi’nin yer aldığı Lefkoşa ülkemizdeki büyük kentlere benzemiş. Arka sokakları ise İzmir’in Basmane, Dönertaş, Anafartalar, İkiçeşmelik gibi semtlerini andırıyor. Oralarda da dar gelirli insanlar yaşıyor. Ama yaşadıkları evlerin hemen hepsi eski yapılardan oluşuyor. Çarşının tam ortasında Lokmacı Gümrük Kapısı var. Yani çarşıyı gezerken bir anda gümrük polisleri ile burun buruna geliyorsunuz. Pasaportunuz ve şengen vizeniz var ise durmak yok. Rum kesimine geçip yürüyüşü sürdürebilirsiniz. Çok renkliliğin yaşandığı Kıbrıs’ta Bengaldeşli ve Filipinli kadınlar, erkekler ve öğrenciler mekanlarda çalışıyor. Asgari ücretin iki bin lira olduğu Kıbrıs’ta ucuz işgücü bunlar…


Lefkoşa Gümrük kapısı


Kıbrıs’ı kimse tutamaz

Kıbrıs’ta kaldığım beş gün boyunca şunu gördüm. Artık Kıbrıs almış başını gidiyor. Ne karşılıklı görüşmeler, ne Annan planları, ne de başka planlar Kıbrıs halkını pek ilgilendirmiyor. Görünen o ki, Kıbrıslı artık zengin. Toprağı para etmeye başlamış. İngilizler Kıbrıs’ı mesken tutmuş. O nedenle tarım alanları binlerce villa ile dolmuş. Oteller ardı ardına açılıyor. Kumar turizmi de hatırı sayılır bir şekilde ilgi odağı olmaya devam ediyor. Barlar, kafeteryalar, lokantalar, oteller birbiri ardına açılıyor. Kıbrıs’ı bu saatten sonra kimse tutamaz. Bir gün mutlaka Rum kesimi ile bir ortak yaşam noktası bulunacak. İşte o gün geldiğinde; Kıbrıs turizm pastasından en büyük payı alacak. Bugün kolayca gidip geldiğimiz yavru vatana adım atmak pek kolay olmayacak. Çünkü Kıbrıs üzerinde onlarca yıldızın yer aldığı mavi bayrakta yerini almış, bir Avrupa ülkesinden farkı olmayacak. Gelin şimdilik bu daha tam bozulmamış adanın keyfini çıkaralım, güzelliklerin tadına varalım.



Dört kez kemer çıkardık

Kıbrıs hava limanları da bizim limanlar gibi x-Ray cihazları ile donatılmış. Türkiye’de olduğu gibi pantolon kemerleri uçağa binene kadar iki kez çıkarılıyor. İki kez de İzmir’de olunca dört kez kemer çıkarmak zorunda kaldık. Tepeden tırnağa kontrol yapılıyor. Bir de buradan alacağınız alkol ürünlerini İzmir’den çıkarmak oldukça sıkıntılı. Ercan’da ürünlerini satmak isteyen mekanlar içkide kişi başı üç beş şişeden söz ediyor. Biz de bunları güvenip aldığımız rakıların önemli bir bölümünü Adnan Menderes Hava Limanı’nda bırakmak zorunda kaldık. Onun için sıkı denetimlerin yapıldığını ve kişi başına bir litre rakı ve bir kilogram çikolata alınabildiğini hatırlatmak istedik.



Trafik soldan akıyor

Ayrıca Rum kesimine geçmek isteyenlerin mutlaka şengen vizesi almaları gerekiyor. Bir de çok önemli bir nokta; Kıbrıs’ta trafik bize göre soldan akıyor. Araçlarda direksiyonlar sağda. Ben yaklaşık yüz kilometreden fazla araç kullandım. Soldan gitmek ve sağlamak ve buna alışmak oldukça zor. Araç ile gidenler veya orada araç kiralayanların çok dikkat etmeleri gereken bir konu. Gidip de Hellim peyniri almadan dönmeyin, tercihiniz Kooperatif markası olsun, rakıyla iyi gidiyor.


Büyükhan



Büyükhan gece


Büyükhan

Tarih ve mimari değerler bakımından Lefkoşa’daki Türk eserlerinin başında Büyük Han geliyor. 1572 yılında adanın ilk Osmanlı Valisi Beylerbeyi Muzaffer Paşa tarafından yaptırılan han bizim tarihi Kemeraltı Çarşısı’ndaki Mirkelamoğu Hanı’nın ikizi kadar benzeri. Yapı dörtgen bir plan üzerine, iki katlı inşa edilmiş geniş bir avlunun çevresinde sıralanan odalar kemerli ve kubbeli bir sundurmaya açılıyor. Büyük Han çeşitli yapılardan ve yerlerden alınmış taşlardan yapılmış.


Selimiye Cami


Selimiye Cami

(Selimiye cami) KATEDRAL, Kıbrıs'taki en büyük, en görkemli ibadethane ve en önemli Gotik mimari eser olarak kabul ediliyor. Daha önce aynı yerde bulunan Hagia Sophia adlı bir Bizans Kilisesi’nin üzerine kurulduğu söyleniyor. Latin Başpiskoposu Eustorge de Montaigu tarafından 1208 yılında yapımına başlanmış ve 1326 yılında katedral kutsanarak ibadete açılmış. Kıbrıs'ın en önemli kilisesi olduğundan, Luzinyan krallarının taç giyme törenleri burada yapılıyormuş. Yapı, 1373 yılında Cenevizliler, 1426 yılında Memlükler tarafından yağmalanmış ve birkaç depremde zarar görmüş. 1491 yılındaki yer sarsıntıları sonucu, Katedral’in doğu bölümü yıkılmış ve Venedikliler tarafından onarılırken, eski bir Lüzinyan kralının (2. Hugh ) mezarı ortaya çıkmış. Fransız mimar ve ustaları tarafından inşa edilen katedral Orta Çağ Fransız mimarisinin çok güzel bir örneği. Osmanlılar tarafından cami minareleri oturtulmuş.




Antikacılar Sokağı



Bellapais





Girne Barış Meydanı



Girne Limanı



Sıcak iklim nedeniyle kaktüs dev boyutlara ulaşmış



Karmi Köyü’nde Manastır



Lefkoşa’da eski evler



Karmi Köyü



Karmi Köyü





































































Işık Teoman

isikteoman@gmail.com


4568










   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)