24 KASIM İÇİN
22 Aralık 1986 Ordu / Akkuş İmam Hatip Lisesi'nde -Canik Dağları’nın doruğunda- başladığım öğretmenlik mesleğime/yaşamıma şimdi burda, Foça'da -sahilde- devam ediyorum. O günden bu güne çok şey yaşadım. Acılar, sevinçler; insanlıklar, düşmanlıklar. Ve bugün eğer yeniden başlasaydım, sıfırdan alsaydım her şeyi, aynı şeyleri yine yapardım, yine öğretmen olurdum. Mutlu muyum? Mutluyum. Mutluyum öğretmen olduğum için de. Ve bizlere adanan yegane gün, öğrencilerim ve cefakar öğretmenlerim/arkadaşlarım için aşağıda yapacağım/yaptığım konuşmayı buraya alıyorum.
Değerli öğretmen arkadaşlarım, sevgili öğrencilerim!
Sözlerime Hz. Ali'nin meşhur sözü ile başlayacağım. "Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum." Bu sözde Hz. Ali niye kırk yıl demiştir acaba? Çünkü kırk yıl insan yaşamının gençlikten yaşlılığa geçişteki en verimli, en üretken; beden ve zekâ olarak en üstün dönemini yansıtır. Bir inancın, bir kültürün en önemli şahsiyetlerinden olan bu yüce kişinin yaşamın bu dönemini öğretmenlere adaması elbette anlamlıdır. Özellikle modern/postmodern toplumlarda insan yaşamının çok uzun kısmı ve kişiliğin oluşma süreci okullarda geçmektedir. Okul öncesinden iş hayatına atılana kadar her şey okullarda başlayıp, okullarda bitmektedir. Bu da kişinin nasıl bir insan olacağının en önemli belirtkesidir. Bu belirtkeyi ortaya çıkaran da okullar gibi gözükse de gerçek özne öğretmenlerdir.
Bu bağlamda farkında olsanız da olmasanız da sizin siz olmanızı sağlayan en önemli etkenlerden birisi bizleriz. İşte; yanınızda duran, önünüzde beliren, belki size bağıran, ama sizi seven, sizin geleceğinizi belirleyen, tüm olumsuz koşullara rağmen sizlerin "gerçek bir insan" olması için elinden geleni yapan bizleriz, biz öğretmenleriz.
Öğretmenlerinizi seviyor musunuz? Sevin onları! Öğretmenlerinize değer veriyor musunuz? Değer verin onlara! Öğretmenlerinize güveniyor musunuz? Güvenin onlara! Şunu bilesiniz ki Onlar sizi gerçekten seviyorlar. Onlar sizlere gerçekten değer veriyorlar. Onlar sizlere gerçekten güveniyorlar.
Onlar, öğretmenliği, maddi karşılığı yetersiz olsa da hırsla, inançla, kararlılıkla, azimle, tutkuyla, büyük bir özveriyle ve sevgiyle yapıyorlar. Eğer onlar öğretmenliği böyle yapmasalar -inanın- geriye ne kendileri kalır, ne de sizler kalırsınız. Eğer sizlere bir harf, bir rakam, bir şekil, bir tarih, bir bitki, bir kural, bir tepe adı, bir çizim, bir nota, bir şiir öğretebiliyorlarsa ya da bir soru sordurabiliyorlarsa; bunun karşılığında sizden sizlerin yüksekte olmasını; dostunu, düşmanını tanımasını; hakkını, hukukunu bilmesini; yurdunu, ulusunu ve tüm insanlığı sevmesini; şahsi olarak da bir tebessüm veya sevgiyle bakan bir çift göz bekliyorlarsa bu insanların elleri öpülür.
Ben, şahsım adına tümünüzün öğretmenlerinizi sevdiğine, onlara gereken değeri verdiğinize, onların emeğinin farkında olduğunuza altı yılı aşkın bir süredir Cemil Midilli Lisesi'ndeki öğretmenlik yaşamımda fazlasıyla tanık oldum. Halen de bu sevginize saygınıza mazharım. Öğretmen arkadaşlarımın da aynı şeyleri yaşadığına inanıyorum ve tanığım.
Bu sevgi, saygı ve değerbilirlik içerisinde tüm öğrencilerimin ve öğretmen arkadaşlarımın gününü kutluyor; sevgi ve saygıyla sözlerimi bitiriyorum.
|