SİS OVASI
Arabamız kıvrılıp gidiyor karlı dağların arasında, aşağıda akan dere buz tutmuş, buzların altında akma mücadelesi veriyor dere suları. Karşı yamaçlar karla kaplı. Çam ağaçları beyazın ortasından yükselen yeşil siluetler gibi uzanmış göklere doğru. Sanki ''burada daimi olan sadece biziz'' der gibi...
Gölgelerinde, gövdeleri görülmeyen irili ufaklı fidanlarda yükleri gibi burun kıvırıyorlar zemindeki beyaz örtüye. Kar bir misafir ama, kan, can ve hayat veren bir misafir.
Tırmanıyoruz. Arabada üç kişi değil de yalnız ben varmışçasına seyrediyorum, kışın doğurduklarını doğanın kucaklayışını. Sabah güneşi kar zerreciklerini renklendirmiş, farklı renklerde ışık huzmeleri yayıyorlar etrafa. Güneşle sevdalı gibiler. Yükselen çam ağaçlarına sesleniyorlar hissine kapılıyorum. ''O kadar mağrur olmayın, güneş ve ışık olmazsa siz de olmazsınız.'' Etrafımda bir kavga var, önemlilik kavgası sanki. Arabamızda taraf olmuş kavgaya. O huzmelere ulaşabilmek için en yükseğe çıkabilme sevdasında. Bilmiyor ki yol olmazsa nereye kadar gidilebilir? Aslında her şey yollara bağlı. Denizde, havada, karada hep yol var. Bu yollarda yol alanlar ise birbirinden farklı. Bir de gönül yolu var yollara bağlanan, içimizde uzayıp giden yollar. Gözlerimi kapıyorum bütün yolları görüyorum, ufuklarındaki siluetlerle birlikte. Hayal diyorum kendi kendime. Bunu derken karanlıklardan bir fısıltı duyuyorum ''hayali olmayanın gerçeği olamaz.''
Ilgaz zirvelerinden sallanıyoruz ovaya doğru. Beyaz veda ediyor çam ormanlarına. Kahverengi daha bir uyum sağlamış yeşil ile. Birden bir manzaraya kavuşuyor gözlerim, inanılmaz... Çantamdaki fotoğraf makinesi feryat ediyor bunu kaçıramazsın diye. Arabamız duruyor, iniyorum.
Vadi ve Devres ovası sis bulutları ile kaplı. Bulutların üstünde güneş doğmuş, aşağısı sanki bir deniz. Karşıda İskilip dağları uzanıp gidiyor batıdan doğuya. Diğer tarafta biz varız, Ilgaz'da... Orta alan sisle kaplı, üstünde güneş. Uzayıp giden bulut kümelerine bakıyorum yüksekten. Aşağıda kocaman bir ilçe ve boylu boyunca uzanmış Devres ovası. Dakikalarca bakıyorum bu manzaraya. Makinem sürekli kayıt altına alıyor az rastlanan bu doğa harikasını. Pus ve ışık.
Tıpkı ruh halimiz gibi. Kendimizi bazen kötü hissederiz sis içinde kalmışçasına. Ama hayal yollarından biraz yükseldiğimizde farklı bir aydınlığa çıkabileceğimizi kolayca görebiliriz. Gördüklerim insana bir öğüt veriyor, sanki gönül gözümün görmesini sağlamak istermiş gibi.
Belki biz de sis ovasının yükseklerindeki güneşi farkedebiliriz. Kim bilir?
|