FREUD’UN GÖRÜŞLERİ ÜSTÜNE – V<br>FREUD’UN TOPLUM TEORİSİ / OÄŸuz ÖZÜGÜL
Oğuz ÖZÜGÜL

Oğuz ÖZÜGÜL

FREUD’UN GÖRÜŞLERİ ÜSTÜNE – V
FREUD’UN TOPLUM TEORİSİ




Freud’a göre, türsel ve bireysel bilinçler arasında belirgin benzerlikler vardır. İnsanın bireysel geliÅŸimi nasıl ki zorunlu olarak belirli evrelerden geçiyorsa, aynı durum toplum için de söz konusudur. Demek ki, karşımızda bir çeÅŸit psikolojik-oluÅŸsal bir yasa bulunuyor.

Her iki temel içtepi, yani yaşama ve öldürme içtepileri faaliyetleri sırasında çevreyle, gerçeklikle çatışır. Çünkü çevre, yaşama içtepisinin doğrudan doyuma ulaşmasında yetersiz kalır ve buna karşı çıkar. Öte yandan öldürme ya da tahrip içtepisinin kendi organizmasına doğru yönelmesine izin verilmez. Yani çevre koşulları, her iki temel içtepinin, yönlerinin değişmesine ve engellenmesine neden olur.

Bu nasıl gerçekleÅŸir? YaÅŸama içtepisi, haz alma ve isteksizliÄŸi önleme çabasının [“haz ilkesi”] aracılığıyla etkide bulunur. Freud’un kanısına göre, baÅŸlangıçta haz alma çabası tüm organizmaya egemendi. Bedenin deÄŸiÅŸik bölgelerinden haz alma cinselliÄŸin özüdür. Buna göre, cinsel organlara özgü cinsellik, cinselliÄŸin bütünü ile aynı anlama gelmez. Ancak yoksul ve düşman çevremiz içinde bu cinsellik, bu haz içtepisi tamamen geliÅŸemez. Bu nedenle yönünün deÄŸiÅŸtirilmesi ve engellenmesi gerekir [“gerçeklik ilkesi”]. Bunun için de, organizmanın bütününe iliÅŸkin baÅŸlangıçtaki cinsellik, sadece üremeye yarayan cinsel organlarla sınırlandırılır. Bedenin öteki bölümleri, bu ÅŸekilde, zorunlu çalışmalar için serbest kalır.

İçtepilerin zorunlu bastırılışı [bazıları bu “biyolojik” kavramı, toplumbilimsel baskı kavramıyla karıştırır], haz içtepisinin enerjisini dönüşüme uÄŸratır. Bu enerjinin sadece bir bölümü, haz almak için cinsel organlar üzerinden serbest kalır, öteki bölümü ise, isteksiz bir çalışma biçiminde kültürümüzün temelini oluÅŸturur. Çalışma, artık insanın yaÅŸamında ilk sırayı almaz ve pratik, teorik, toplumsal iliÅŸkilerin temelini deÄŸil, hiçbir zaman doyuma ulaÅŸamayan haz içtepimiz ve yoksul çevre arasındaki çatışmanın sonucunu oluÅŸturur. Demek ki, kültürümüzün temeli içtepilerin bastırılmasına baÄŸlıdır; çünkü bu kültür, baskı altındaki isteksiz bir çalışmadan kaynaklanır.

Öldürme ya da tahrip içtepisinde durum nasıldır? Bu içtepinin de gelişmesini engellemek ve yönünü değiştirmek gerekir; çünkü tersi durumda insan kendi kendini yok edecektir. O şekilde engellenmesi ve yönünün değiştirilmesi gerekir ki, tahrip içtepisi bir dereceye kadar yaşama içtepisinin hizmetine girmelidir.

Bu nasıl olacaktır? Öldürme içtepisinin enerjisi, toplum açısından uygun ve yararlı görülen düşmanlık, saldırganlık biçiminde dış dünyaya karşı çevrilmelidir. Bununla, toplum açısından uygun görülen düşmanlar ve doğa kastedilir.

Burada karşımıza, insanın kendi dışındaki doğayla ilişkisinin yıkıcı, yok edici olduğu görüşüne temel olacak bir düşünce çıkar; çünkü insanın bu içtepiyi kendine doğru çevirerek türü ortadan kaldırmaması için, öldürme ya da tahrip içtepisinin dönüştürülmesi, yönünün değiştirilmesi, engellenmesi gerekir.

Tahrip içtepisinin dönüştürülmesi ya da engellenmesi baÅŸka bir tarzda da gerçekleÅŸir: İçtepilerimizi toplumsal açıdan gemlemeye yarayan “üst-ben”in güçleri ile vicdan ve ahlak da aynı iÅŸlevi görür. Ancak savaÅŸ söz konusu olunca, öldürme içtepisi bu baskıya baÅŸ kaldırır. Böylece savaÅŸ da, biyolojik içtepisel-yapısal yönden “açıklanmış” olur.

Üçüncü aÅŸamaya, yani “üst-ben” aÅŸamasına gelince, bu aÅŸama, yönü deÄŸiÅŸtirilmiÅŸ, dönüştürülmüş öldürme ya da tahrip içtepisinin bir ürünüdür. Ahlakın ve vicdanın da dahil olduÄŸu kültürümüz, her iki içtepinin [yaÅŸama ve öldürme] yönünün deÄŸiÅŸtirilmesiyle ya da dönüştürülmesiyle meydana çıkmıştır.

Freud, insanlık tarihinin ilksürü ile baÅŸladığını öne sürer. İlksürü içinde yönetimi ele geçiren en güçlü erkek ilkbaba olur. Bu kiÅŸi gücünü ve egemenliÄŸini, sürüdeki tüm kadınlar üzerinde cinsel bir hak iddia ederek ve erkeklerin gözünü, iÄŸdiÅŸ etme tehdidiyle korkutarak pekiÅŸtirir. Sürünün öteki erkek üyeleri bu ÅŸekilde cinsel hazdan yoksun bırakılır. Bu durum, yaÅŸama içtepisinin, ilkbaba tarafından sürüdeki bütün erkeklere yüklenen ilk baskı altına alınış biçimidir. Böyle olunca oÄŸullar ayaklanır ve despot ilkbabayı öldürerek cinsel alanda yeni bir düzen getirmeyi dener. Ancak çekilen vicdan azabı [aslında bu duygunun oluÅŸması bir ahlak anlayışını öngörür ve bu ahlak anlayışının da daha sonra, “üst-ben”le birlikte meydana çıkması gerekir. Burada ise, kanıtlanması gerekenler, önkoÅŸul olarak ele alınır] nedeniyle oÄŸullar daha sonra, Freud’un teorisinde “üst-ben” diye tanımlanan bir güç oluÅŸturmak zorunda kalır. İlkbabanın kaba güce baÅŸvurarak cinsel içtepiyi bastırmasını, ÅŸimdi ilksürünün bu “üst-ben”i saÄŸlar. Demek ki “üst-ben” aÅŸamasını, ilkbabanın oÄŸulları tarafından yürürlüğe koyulan tabular --örneÄŸin yakın akrabalar arası evlenme yasağı-- ve baÅŸka ahlak kuralları oluÅŸturur. Baskı da böylece yasallaÅŸtırılmış olur.

Freud’un söylencesinde kültürün ve uygarlığın temeli, içtepilerin bastırılmasıyla gerçekleÅŸtirilen isteksiz çalışmadan, doÄŸaya ve uygun görülen düşmana yöneltilmiÅŸ öldürme ya da tahrip içtepileri enerjisinden [saldırganlık] ve de içtepilerin bastırılması nedeniyle zorunlu olan ahlaktan ve vicdandan meydana gelir. Freud’un insan teorisi, kültür ve toplum teorisiyle doÄŸrudan bir baÄŸ içindedir.

Sürecek



Oğuz ÖZÜGÜL

oguzozugul@hotmail.com



15 Aralık 2010 Çarşamba / 2363 okunma



"Oğuz ÖZÜGÜL" bütün yazıları için tıklayın...