GÖREN DE BENİ YAŞARIM SANAR (yapabildiğim yalnızca yazmak)
Uçurumun kenarındayım. Yapabildiğim yalnızca aşağı bakmamak! Bilirim, bir bakışın dindirir ağrılarımı, tek sözün yeter çekip çevirmeye yaşamın kıyısından…
Ey gözlerinin ummanından göğsüme martılar uçuran… Nasıl hapsedersin kuşları yalnız sana ürkek gönlüme? Söyle, nasıl üflersin tek sana titrek mumlarımı?
Gecenin kör kuyusundayım. Ayın yüzü değmiş maviliklere. Yapabildiğim yalnızca gözlerimi kırpmamak. Ansızın çıkıp gelecek bir rüzgarı beklerim. O esinti ki her gündoğumunda kokunu taşır pencere pervazına. Sancılarımdan yeni bir güne doğarken her sabah, kırmızı bir sardunya olursun; gözlerimden düşüp kendini yıkayan. Saksılara bitmeyecek bekleyişler eker, esmeyecek rüzgarlardan fırtınalar biçerim. Yine susarsın…
Hani en zayıf anlarında daha çok özler ya insan sevdiğini. Ben kendime dizboyu yalanlar söyledim, hesapta güçlüyüm diye. Her seferinde biraz daha battım yokluğuna. Yalnızlığım ne kadar acıttıysa içimi, bir o kadar yüksek sesle karıştım kalabalığa. Mezarlıkta ıslık çalar gibi kaçtım özleminden. Korkularımı bir madalyon gibi göğsüme astım ve hep ters yüzünü çevirdim hayata. Sana rağmen uzaklaştım gölgemden. Oysa her adımımda seni çizmiştim ardıma. İpek bir eşarp gibi boynuma dolamıştım…
Tanımsız bir boşluğun ortasındayım. Belime sardığım iplerden gemiler yüzdürüyorum gözlerinde. Ey gözlerinin derinliğiyle boşluklarımı dolduran. Beni attın da ateşlere, adına suskunluk mu dedin?
Nasıl sürdüysen cennetinden, öyle çağır geriye! Ne yağmurlar gördüm, mevsimler bildim, ne acılar sildim defterden. İllegal sevmelerin nemli koğuşunda, tüm anarşik harflerimle yazdım aşkımı duvarlara. Kim duyacak ki sesimi dehlizlerimden? İyisi mi, susmayı yeğlerim en temizinden…
Firardayım bu kırık öykünün satırlarından. Ve yapabildiğim, yalnızca yokları oynamak…
ozgur.hancioglu@hotmail.com
|