
Özgür HANCIOĞLU
GÖREN DE BENİ YAŞARIM SANAR
(yapabildiğim yalnızca yazmak)
Uçurumun kenarındayım. YapabildiÄŸim yalnızca aÅŸağı bakmamak! Bilirim, bir bakışın dindirir aÄŸrılarımı, tek sözün yeter çekip çevirmeye yaÅŸamın kıyısından…
Ey gözlerinin ummanından göğsüme martılar uçuran… Nasıl hapsedersin kuÅŸları yalnız sana ürkek gönlüme? Söyle, nasıl üflersin tek sana titrek mumlarımı?
Gecenin kör kuyusundayım. Ayın yüzü deÄŸmiÅŸ maviliklere. YapabildiÄŸim yalnızca gözlerimi kırpmamak. Ansızın çıkıp gelecek bir rüzgarı beklerim. O esinti ki her gündoÄŸumunda kokunu taşır pencere pervazına. Sancılarımdan yeni bir güne doÄŸarken her sabah, kırmızı bir sardunya olursun; gözlerimden düşüp kendini yıkayan. Saksılara bitmeyecek bekleyiÅŸler eker, esmeyecek rüzgarlardan fırtınalar biçerim. Yine susarsın…
Hani en zayıf anlarında daha çok özler ya insan sevdiÄŸini. Ben kendime dizboyu yalanlar söyledim, hesapta güçlüyüm diye. Her seferinde biraz daha battım yokluÄŸuna. Yalnızlığım ne kadar acıttıysa içimi, bir o kadar yüksek sesle karıştım kalabalığa. Mezarlıkta ıslık çalar gibi kaçtım özleminden. Korkularımı bir madalyon gibi göğsüme astım ve hep ters yüzünü çevirdim hayata. Sana raÄŸmen uzaklaÅŸtım gölgemden. Oysa her adımımda seni çizmiÅŸtim ardıma. İpek bir eÅŸarp gibi boynuma dolamıştım…
Tanımsız bir boşluğun ortasındayım. Belime sardığım iplerden gemiler yüzdürüyorum gözlerinde. Ey gözlerinin derinliğiyle boşluklarımı dolduran. Beni attın da ateşlere, adına suskunluk mu dedin?
Nasıl sürdüysen cennetinden, öyle çağır geriye! Ne yaÄŸmurlar gördüm, mevsimler bildim, ne acılar sildim defterden. İllegal sevmelerin nemli koÄŸuÅŸunda, tüm anarÅŸik harflerimle yazdım aÅŸkımı duvarlara. Kim duyacak ki sesimi dehlizlerimden? İyisi mi, susmayı yeÄŸlerim en temizinden…
Firardayım bu kırık öykünün satırlarından. Ve yapabildiÄŸim, yalnızca yokları oynamak…
Özgür HANCIOĞLU
ozgur.hancioglu@hotmail.com
(yapabildiğim yalnızca yazmak)
Uçurumun kenarındayım. YapabildiÄŸim yalnızca aÅŸağı bakmamak! Bilirim, bir bakışın dindirir aÄŸrılarımı, tek sözün yeter çekip çevirmeye yaÅŸamın kıyısından…
Ey gözlerinin ummanından göğsüme martılar uçuran… Nasıl hapsedersin kuÅŸları yalnız sana ürkek gönlüme? Söyle, nasıl üflersin tek sana titrek mumlarımı?
Gecenin kör kuyusundayım. Ayın yüzü deÄŸmiÅŸ maviliklere. YapabildiÄŸim yalnızca gözlerimi kırpmamak. Ansızın çıkıp gelecek bir rüzgarı beklerim. O esinti ki her gündoÄŸumunda kokunu taşır pencere pervazına. Sancılarımdan yeni bir güne doÄŸarken her sabah, kırmızı bir sardunya olursun; gözlerimden düşüp kendini yıkayan. Saksılara bitmeyecek bekleyiÅŸler eker, esmeyecek rüzgarlardan fırtınalar biçerim. Yine susarsın…
Hani en zayıf anlarında daha çok özler ya insan sevdiÄŸini. Ben kendime dizboyu yalanlar söyledim, hesapta güçlüyüm diye. Her seferinde biraz daha battım yokluÄŸuna. Yalnızlığım ne kadar acıttıysa içimi, bir o kadar yüksek sesle karıştım kalabalığa. Mezarlıkta ıslık çalar gibi kaçtım özleminden. Korkularımı bir madalyon gibi göğsüme astım ve hep ters yüzünü çevirdim hayata. Sana raÄŸmen uzaklaÅŸtım gölgemden. Oysa her adımımda seni çizmiÅŸtim ardıma. İpek bir eÅŸarp gibi boynuma dolamıştım…
Tanımsız bir boşluğun ortasındayım. Belime sardığım iplerden gemiler yüzdürüyorum gözlerinde. Ey gözlerinin derinliğiyle boşluklarımı dolduran. Beni attın da ateşlere, adına suskunluk mu dedin?
Nasıl sürdüysen cennetinden, öyle çağır geriye! Ne yaÄŸmurlar gördüm, mevsimler bildim, ne acılar sildim defterden. İllegal sevmelerin nemli koÄŸuÅŸunda, tüm anarÅŸik harflerimle yazdım aÅŸkımı duvarlara. Kim duyacak ki sesimi dehlizlerimden? İyisi mi, susmayı yeÄŸlerim en temizinden…
Firardayım bu kırık öykünün satırlarından. Ve yapabildiÄŸim, yalnızca yokları oynamak…
Özgür HANCIOĞLU
ozgur.hancioglu@hotmail.com
"Özgür HANCIOĞLU" bütün yazıları için tıklayın...