ISSN 1308-8483
SON İSTASYON / THE LAST STATİON / Zuhal ÖZÜGÜL
Zuhal ÖZÜGÜL    
  Yayın Tarihi: 21.12.2010    


SON İSTASYON / THE LAST STATİON


ÜNLÜ YAZAR TOLSTOY’UN 100cü ÖLÜM YILDÖNÜMÜ
(9.10.1828-20.11.1910)

Almanya / Rusya 2009
Yönetmen : Michael Hoffman
Müzik : Sergei Yevtuschenko
Senaryo : Jay Parini’nin Son İstasyon romanından uyarlanmış
Tolstoy : Christopher Plummer
Sofya : Helen Mirren
Chertkov : Paul Giametti
Bulgakov : James McAvoy

Sekreteri Bulgakov : “O’nu gece yarısı saat üçte, ayakları çıplak, elinde mum yatağımın başında gördüğümde korkuyla fırladım”

“Hemen gidiyoruz” der Lev Tolstoy. Birkaç kişi yola çıkarlar. Tolstoy yaşlı ve güçsüzdür. Yolculardan hiçbiri bu seyahate hazırlıklı değildir. Tren biletine para çıkışmaz.

“Tolstoy için, daha sonra ödenecek”

Tolstoy karısı Sofya’dan kaçar. Yalnız 48 yıllık eşi, sevdiği, 13 çocuğunun annesi olan kadından değil, artık çok şey onu sıkmağa başlamıştı. Çiftliği Yasnaya Polyana’ya akın akın gelen ziyaretçilerden, her türlü isteği içeren mektuplardan bunalmıştı.


Daha 1877 yılında Tolstoy, yaşamındaki lüksü kaldırmaya karar vermişti. Bir kont olarak doğan ve zengin bir yaşam süren “taçsız çar” bir anda her şeyden vazgeçebilmişti. Hatta yandaşlarından Chertkov, malını mülkünü köylülere bağışlamasını istiyordu. Ancak kendinden 16 yaş genç karısı Sofya “ayak bağı” oluyordu.

Sofya çiftliğe geldikten sonra O’nun yaşamını, evin düzenini, çocukların bakımını üstlenmişti. Bu süre içinde Tolstoy iki dev yapıtı -Savaş ve Barış ve Anna Karenina- yaratmıştı. Sofya sekreterliğini de yapmıştı. O “berbat” yazısını yalnız Sofya çözebiliyordu.

Bir yanda tüm gücüyle bu karara karşı çıkan karısı, öte yanda yandaşları…

Öteki lakabı “köylülerin baronu” olan Lev, artık eserlerinde toplum ve din eleştirisi üzerinde yoğunlaşıyordu. Açık açık fakirliğe ve haksızlığa karşı savaş açmıştı. Evlilik de nasibini almıştı bu karardan.



Sofya her şeyi deniyordu. Ağlama krizlerini, tartışmaları; hatta işi intihara kadar vardırıyordu. Yalnız kocası “huysuz ihtiyar” değil, Tolstoycular ve kızı bile ona karşıydı.

Filmde kontes Sofya’yı Helen Mirren muhteşem oynuyor. Sofya’yı bir kadın olarak çok iyi anlamış. Huysuz ihtiyarı Christopher Plummer o kadar iyi oynamış ki, neredeyse malını mülkünü bağışlamasını ben de (!) onaylayacağım.

20ci yüzyılın başında “taçsız çar” bir mitos olur. Yalnız yandaşları “Tolstoycular” değil ünlü meslektaşları Anton Çehov, Maksim Gorki, Rilke de düşüncelerinden etkilenirler ve çiftliğinde ziyaret ederler.

Yemyeşil bir tarlada, bir ilkbahar günü onlarca kadın ve erkek kalın elbiseleriyle sette sıralarının gelmesini beklerler. Erkekler siyah çizmeler, kalın palto ve kürklü şapkalar, kadınlar da o zamanın giysilerini giyerler. Film ekibinden genç kadın anlatır: “5ci vagona doğru yürüyeceksiniz, Tolstoy ve Sofya görünecek. Size sakin olmanızı söyleyecek”. Onlar, çift Moskova’dan dönerken, treni durduran hayranları, üniversite öğrencileri, köylüler ve gazetecilerdir.

Tolstoy’un son saatlerini geçirdiği istasyon, Almanya’da Elbe yakınlarında halen işlerliği olan bir istasyon ve film nedeniyle iki hafta için kapatılıyor. Dekor tamamen o güne uyarlanıyor.

Tolstoy’un 100cü ölüm yıldönümü nedeniyle Avrupa’da, biyografileri tekrar gözden geçirilmiş. Eserleri yeniden çevrilip basılmış. Yalnız “Savaş ve Barış” ve Anna Karenina” gibi romanları değil, onun çevreci düşüncelerini içeren kitapları da yayınlanmış.

Tolstoy’un ilk çevreci, ilk pasifist olduğu, çiftliğinde ilk organik tarımı başlattığı söylenir.

Çiftliği Yasnaya Polyana’da bulunan mezarının, sadece yeşilliklerle kaplı bir tümsek olması, her şeyi anlatıyor.



BUGÜNLERDE SONSUZLUĞA GİDENLER!

28 Kasım 2010 tarihinde 84 yaşında ünlü komedyen Leslie Nielson öldü. “Çıplak Silah” komedi serisinde sakar polis Frank Drebin rolünü, izleyenleri kahkahalara boğarak, başarıyla oynamıştı.

Hep ölümlerden söz ettim bu yazıda. İşte bir tane daha.

Blake Edwards 15.12.2010 tarihinde 88 yaşında öldü. Tiffany’de Kahvaltıyı kim hatırlamaz. Audrey Hepburn nasıl şık ve zarifti bu filmde. Bendeniz filmi, birkaç kez (kostümler için) ağzım açık izlemiştim. Ya Pembe Panter? Komiser Clouseau karakterinde Peter Sellers’e sinir olmuştum. Ne kadar sakardı O!

Yüzyıllar boyunca unutulmamaları dileğiyle…


Zuhal ÖZÜGÜL



2676










   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)