ISSN 1308-8483
Sardunyalara Methiye / Tarık Dursun K.
  Yayın Tarihi: 7.1.2011    


Sardunyalara Methiye

Git gide hızlanarak çöken ikindi güneşinin koyuya yakın kızarıklığı bir anda camlara sıçramıştı. Karşı evlerin yansımaları da benzer renkler taşıyordu.. Her evin balkonları, pencere kıyıları ve sundurma altlan sardunyalardan geçilmiyordu.. Hepsi de ancak benim tanıdığım, ancak, benim bilebildiğim o kusursuz, o tek kırmızılıktaydı diyebilirim.

Buna Avusturya kırmızısı diyorlardı ve yakışığı da oydu bence

( Beni dinleyin siz: Maribor'a girin, iki yanınızda insana sonu yokmuş, uçsuz bucaksızmış gibi gelen mısır tarlaları boyunca sürün arabanızı.

Yol bir yerden sonra sizi derin vadilere, oralardan kendi başına edeple sessiz suskun akan ırmaklara, kimlerin yaptıkları ya da kimlerin yaptıkları bilinmeyen irili ufaklı, çok güzel köprülere götürecektir.

Keyfinizi zaman olur, kimi kasaba santralleri kaçırabilir. Boş verin! Boş verin ve niye dört bir yanı çepeçevre mısır tarlalarıyla donatmışlar diye sormayın kendi kendinize.

Tutun ki, bizim Karadeniz’desiniz ve tutun ki yolunuzu Uzun Göl Vadisi'ne saptırmışsınız. Avuç içi kadarlık göletler kimselerin ne yolunu gözler, ne izini. Ne orada ve ne burada..)

Sardunyalar Maribor'dan çok sonra sizi karşılayacaktır. Hazır olun buna ve sabredin. Avusturya'ya yakın ve bütün bir Avusturya boyunca üstelik.

Avusturya sardunyalı evler ülkesidir.

Her pencerede kırmızı sardunyalar... Her pencerede kırmızı, yalnız ve yalnız kırmızı sardunyalar.

Bir köy içinden geçiyorduk, yol üstüydü, çınar altı bir cafenin ikinci kat balkonunda karım gördü ve bize de gösterdi.

"A, bakın, beyaz sardunyalar, beyaz sardunyalar," dedi hem kısılmış, hem saklanmaz bir sevinç taşıyan sesiyle.

Sardunyalar bir, Japon menekşeleri iki. Çok seviyordu (çok severdi.) Akdenizliydi o. Onu ben önce Ankara'ya, sonra İstanbullara getirdim onun için Akdeniz’i bitirmiş oldum.

Sağı solu, önü arkası betondan sur çekilmiş küçük evlerde yaşamıştı. (Bu bir suç ise, evet, suç benimdir) O yüzden çiçeğe hasret kaldı, (kalmıştı, hep benim yüzümdendi).

İstanbul'daki evimiz asfalta bakıyordu.. Ama güneşi kesikti.

Zamanı gelince pencere önleri için sardunyalar satın aldı (almıştı).

Gözü gibi bakmıştı onlara bütün bir kış. Ben tanığıyım.

Sonra ilkyaz geldi (gelmişti), sonra da yaz.

Güneşi olmayan pencerede sardunyalar (onu sardunyalarımı) bir sabah ölü bulduk. (Nedenini bir bilen çıkmadı, çıkmamıştı.)

Siz bilebilir miydiniz acaba?


Tarık Dursun K.



1912










   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)