KIŞ MEVSİMİ BALIKÇILARI / Cevat YILDIRIM
Cevat YILDIRIM

Cevat YILDIRIM

KIŞ MEVSİMİ BALIKÇILARI



Saçaklardan inen tıp, tıp sesleri beni uyarıyor. Åžemsiyemi bahçeye çıkar çıkmaz açıyorum. Damlalar gergin kara bezin üzerinde zıpladıkça, Åžair Tevfik Fikret’in “Küçük muttarid, muhteriz darbeler” diye baÅŸlayan yaÄŸmur ÅŸiirini anımsıyorum. Düzgün damlalar çekinerek yeryüzüne kendilerine atarken özür dileyen dilleriyle minik vuruÅŸlar yapıyordu.

Sol yanım deniz, saÄŸ tarafımda önde palmiye aÄŸaçları arkada çam aÄŸaçları YeÅŸilçam’ın figüranları gibi sette yer alıyor. Denizde karayelin getirdiÄŸi azgın dalgalar saklanmış, yerini sakin yatay bir yüzeye bırakmış. Fakat damlalar hiç durmuyor. Gökten inip su yüzünde oluÅŸturdukları minik halkalarla motifler çiziyor. Yürürken çamların arkasında evlerin kırmızı çatıları, gerisinde acı biber yeÅŸiline bürünmüş tepelerle tam bir zıtlık meydana getiriyordu. Niçin guvaÅŸ boyamı alıp arkadaki açık mor-gri bulutlarla birlikte görünümü resmetmiyorum diye kendime kızıyorum. Taksi duraklarının yanından geçerken ÅŸemsiyeli, yaÄŸmurluklu insanların çabuk hareketlerle ilerledikleri gözleniyor.

Ben de adımlarımı hızlandırınca kendimi Belediye Meydanı’nda buluyorum. Eskiden balıkçılar Yılmaz’ın kahvehanesinde toplanırdı. Bir dönem Kahveci Ahmet’in kahvehanesi onlara mekân oldu. İyi havalarda onları ya aÄŸ tamir ederken, ya paragat yemlerken, ya da balıkhanede kantoda görebilirsiniz. İsmini andığım iÅŸ yerleri restorana bara dönüştü. Küçük Deniz’in iÅŸleri büyük, tekneleri küçük balıkçılarını yine bu semtte bulmak olası. Güzel havalarda üçgen limanın kıyıcığında onları görebiliyorsunuz. Ya aÄŸlarını temizliyor, ya da denize açılmak için hazırlık yapıyorlar. Av bereketli geçtiÄŸi zaman, dostları ile çaylarını keyifle yudumlayıp, neÅŸeleniyorlar. Balıklar satıldığında ya ufak bir tavla oyunu oynuyor, ya da dinlenmeye çekilmek için mahalle arasından evlerinin yolunu tutuyorlar. Balıkhanenin üstünde onlar için bir kahvehane yapılsa da onlar kayıklarını ve denizi, bir de ahbaplarını görmeden edemezler. ÇoÄŸunlukla Neco’da, İğdeli kahvede, bazen de Ali Hoca ve kardeÅŸlerinin kahvesinde onları dağınık vaziyette bulabilirsiniz. İbo mu, üçgenin sol ucunda ya aÄŸlarına bakıyordur, ya demleniyordur. Balıkçı İbo feleÄŸin çemberinden geçmiÅŸ bir insandır. Balıkçılığı meslek edinse de eve yeterli harçlık bulamadığı zaman pratik bir biçimde eski mesleÄŸi boyacılığa dalıveriyor.

Mevsim uzun süre dışarıda kalmamıza elveriÅŸli deÄŸil. Restoranlara en yakın kahvehanenin buÄŸulu camları arkasından birkaç gölge fark ediliyor. Camlı kapıyı açıp, içeri dalıyorum. Masaların etrafında yedi - sekiz kiÅŸi çay bardaklarından yükselen dumanın arasında sohbet ediyor. Ortadaki masaya yanaşıyorum. YaÅŸlı balıkçılardan biri; “eskiden adalar civarında her cins balık vardı. Åžimdi birçok tür yok, balık azaldı. Bu gırgırlar yok mu? Yumurtaları da yavruları topladı.” Köşedeki; “Dayı, yalnız trolcülere yükleme, AliaÄŸa’dan gelen kimyasal atıklarla Gediz’den gelen kırmızı - mor suları unutma. Bunlar da bazı balıkların sayısını azalttı.” Dik saçlı, boynu poÅŸulu balıkçı sözün ucunu kaptı: “Otuz yıl önce kaç balıkçı vardı? Åžimdi ne kadar? Bir kayık alan kendini balıkçı zannediyor.” Esnaftan Metin; “Balıkçı olmayanların denize açılmalarını yasak etmeli. Herkes kendi mesleÄŸini yapsın canım.” Eski Belediye Meclis üyesi onları dinliyordu. Balıkçıların sorunları yarım saatten fazla konuÅŸuldu. Balıkçılar kooperatifi baÅŸkanı içeri adımını atar atmaz, aÄŸlar konusunu dile getiriyor. “Bazıları bizim aÄŸlara kafayı takmış, görüntü kirliliÄŸi yapıyor diye ÅŸikayette bulunmuÅŸlar. Yakında belediye, liman baÅŸkanlığı, kooperatif ve tüm balıkçılar sorunları konuÅŸmak üzere toplanırız.” Balıkçılar ve diÄŸer sakinler çay içerken birçok konuyu sıralıyorlar. Bir tanesi çok öfkeleniyor: “Bu iÅŸin yaÄŸmuru var, fırtınası var, her gün çıkamıyoruz ki. Hani balık nerede?”

Vakit ilerlemiÅŸti. O arada garson çocuÄŸun açtığı TV. Kanalından bir türkü içeriye yayılıyor. “Denizlerin kumuyum/ Balıkların puluyum/ Aç kollarını Zühre’m/ Ben de Allah kuluyum.” Dışarı çıktı biri. YaÄŸmurun birbiri sıra düşen damlalarına aldırmadan İsmetpaÅŸa Mahallesi’nin yolunu tutuyor. Acaba yarın için cebinde ekmek parası var mı ola?


Cevat YILDIRIM




11 Ocak 2011 Salı / 2109 okunma



"Cevat YILDIRIM" bütün yazıları için tıklayın...