YOLUNACAK KAZLAR GELİYOR!
Evvelsi yıl bu zamanlar konuştuğumuz konu “o bölgeye Sağlık Ocağı yapılacak” idi. Yapıldı. Öncesi ve yapımı sonrası civarının sanki başka bir kente dönüşeceği umuluyordu. Geçen yıl bu zamanlar Anadolu Lisesi’nin yapıldığı sohbetlerimizin konusuydu. Konu yine fiyatların uçacağına bağlanıyordu. Bu yıl Üniversite’yi laflıyoruz. Önümüzdeki yıl konumuz da hazır; huzurevi/yaşlılar yurdu.
Tatil için, eğlence için yada yaşamsal değerde olmayan tesisler yapıldığında ortaya çıkan/çıkacak rant durumlarını konuşma üslubumuz ve anlayışımızla, sağlık için, eğitim için, sosyal gereklilik için, muhtaçlar için bir şeyler yapıldığında aynı rantı bekleme zihniyetimiz bir türlü değişmiyor. Hepsinden beklentimiz gelenlerden normalin üzerinde nasıl faydalanabiliriz..
Sağlık Ocağı ve Anadolu Lisesi’nin yapımı öncesi oluşan beklentiler şimdi birkaç misli fazla bir umutla Üniversite için dillendiriliyor.
Bir ev sormaya, almaya, kiralamaya giderseniz; önce fiyatların katlandığının farkına varır ve nedenini sorarsanız, El Cevap: Üniversite geliyor. Satıcının ayrıntılı gerekçeleri sıralanır peşisıra: “Alırsan çok iyi fiyatla kiraya verebilirsin, satarsan üniversite geliyor iyi fiyata satarsın” Oturulamaz gibi görünen zemin katları için bile; “büfeye, kafeye, pastaneye çevirirsin, çok ucuza dükkan sahibi de olursun”
İmar mevzuatına uygun değilmiş, komşular, site sakinleri izin vermezmiş, olur olmaz herkes her yeri her şeylere dönüştüremezmiş kimin umurunda. Üniversite geliyor.
Çarşıda ve güzergah üzerinde bir dükkan soracak olursanız işler iyi değildir, ama satış değeri yüksektir. Cevap aynı, iş yapamayan ya da yapamadığını söyleyen pek çok kişinin umudu da aynıdır. Üniversite geliyor.
İnternet kafeler, büfeler, kırtasiyeler aynı gerekçeyle beklemededirler. Seyyar için bile hazırlık yaptığını söyleyenlere rastlarsınız. Okul civarında, ilköğretim öğrencilerine satış yapacakmış gibi hazırlananlar.
“Daha çok telefon görüşmesi yapılacak, daha çok cep telefonu satılacak, otobüsler daha çok yolcu bulacak.
Ailesi uzaklarda olanlar arada bir çocuklarını görmeye gelecek, yiyecek, içecek, gezecek tabii para saçacak.
Akaryakıt istasyonu daha çok satacak.
Dönerci, kokoreççi, tostçu, simit evci, lokantacı, sahildeki-ara sokaktaki çaycı umutlu. Üniversiteli tabiî ki berbere, kuaföre gidecek güzelleşecek, özel spor salonu okul sonrası saatlerde ek programlar düzenleyerek öğrencilere hizmet verecek.
Birkaç yıl içinde yüzlerce öğrenciyle birlikte Foça’nın içme suyu derdi daha bir katlanacak. İçme suyu satıcılığı da daha cazip hale gelecek.
Bilgisayar üniversitelinin vazgeçemeyeceği konuların başında. Var olan her türlü donanım ve yazılım malzemesinin yanında yeni yeni çıkacak malzemeler bol bol aranacak. CD’ler, DVD’ler, Flash bellekler, Memory kartlar, modemler, splitterler, bağlantı kabloları, blue tooth’lar, ses sistemleri, mp3/mp4 çalarlar, dijital fotoğraf makineleri, kameralar, uydu cihazları, televizyonlar... yok satacak.
Öğrenci evlerini, yurtlarını, pansiyonlarını şimdiden oluşturmak gerekli. Ev kirası fiyatına bir odayı kiralamaktan ya da bir evi aynı anda dört kişiye dört kira fiyatıyla kiralamaktan tatlı bir şey olabilir mi?
İkinci el eşya, öğrencinin en çok rağbet ettiği eşya türü. Kendi aralarında takas yapmanın yanı sıra, karşı odada oturduğu arkadaşının ikinci ele verdiği eşyalarını gidip beş kat fiyata satın alacak.
Bankalarda öğrenci sayısı kadar yeni hesaplar açılacak. Çocuklar para yatıracak, çekecek, ailelerinin gönderdiği harçlıkları alacaklar, Kredi Yurtlar’ın kredilerini çekecek, varsa karşılıksız edinebildiği bir burs’un parası yatıp yatmadı diye sık sık ATM’lere bakacak. Parasız alışveriş yapabilecekleri duygusu veren kredi kartlarını kullanacak, limiti kendisini reddedene kadar. Yeni kartlar için, yeni hesaplar için, yeni banka şubeleri de yolda zaten.
Gezi tekneleri kışın bile canı sıkılan öğrenci guruplarının turlarına cevap vermekte zorlanacak”
Evini kiraya verecek ev sahibinden, şişede su pazarlayacak büfeciye kadar herkes bir artı kazanç oluşacağından emin, bu artıdan nasıl pay kapacağının hesabını da yapıyor görünüyor.
Sanki bu çocuklara, gençlerimize karşılıksız bir şeyler vermek sadece Reha MİDİLLİ’nin -Foça’nın sosyal, sağlık ve eğitim tesislerinin büyük çoğunluğunda imzası olan Reha MİDİLLİ’nin- tekelinde bir şey. Onun dışında pek çok kişi onların elindekini nasıl alırız düşüncesinde gibi.
Foçalının böyle olmadığını, kendine has özellikleri olduğunu, paradan önce başka değerlere önem verdiğini, kendi değerlerini yaşatmaya çalıştıkça maddi beklentilerinin zaten gerçekleşeceğini düşünenlerdeniz.
Dokuz Eylül Üniversitesi bünyesinde açılacak okulun Turizm ve Otelcilik alanında hizmet sektörüne personel yetiştireceğini unutmamalıyız. Özel üniversitelerde; her bölüme, parayı bastıran aşağı yukarı herkesin kayıt yaptırabildiği bir sistemde, Foça’ya gelecek öğrencilerin parasal konularda çokta rahat olmayan ailelerin çocukları olacağı gerçeğini de göz ardı etmemeliyiz. Bu yüzden onlara ve ailelerine yolunacak kazlar gözüyle bakılan öğrenci kampüslerinin bulunduğu bölgelere benzememeliyiz. Bu olanağın Foça’ya yapabileceği katkılarla birlikte, Foçalının bu çocuklara nasıl katkı yapabileceği konusunu da birlikte düşünmeliyiz.
Öğrenim için uzaklara gönderdiğimiz çocuklarımızın yüzlerini gelen çocukların yüzlerinde görmeliyiz. Ailelerinin yaşayabilecekleri sıkıntıları düşünmeliyiz. Çocuklarının Foça gibi bir dünya cennetinde, güvenli ve huzurlu bir ortamda, kabul edilebilir masraflarla eğitim gören evlatları olduğu duygusunu uyandırabilmeliyiz. En azından güler yüzlü insanların moral desteğini bu çocuklara hissettirebilmeliyiz.
Kendimize, kendi çocuklarımıza yapılmasını istediğimiz gibi.
|