Yaşasın Sokak Sütü ve Sütçüsü
Dün akşam kapım çalındığında, bir bidon süt ile karşılaşacağımı bilmiyordum. Temiz, beş kiloluk bir su bidonuna konmuş yeni sağıldığı ılıklığından belli olan ak pak, yoğun kıvamlı inek sütü...
Süt nereden geldi?
Foça küçük yer, fazla ayrıntı vererek hayvan yetiştiricisi ahbabımı afişe etmek istemiyorum. Sağ olsun ince düşünüp belki yoğurt yapıp tazecik içeriz diye getirmiş… Evet, hem yoğurt yaptım hem de bol pirinçli bir sütlaç. Pek de güzel oldu. Üzümü yedik bağını soracağım elbet ve kafamın karışıklığını da paylaşacağım.
Sütü bana getiren ahbap süt bidonunu elime tutuştururken ısrarla ilaçsız olduğunu belirtti. “Bu süt ilaçsız ve 20 gün önce doğum yapan ineğin sütü, karışık değil.” İlk etapta ne demek istediğini anlamadım fakat ucunu eşeleyip sorularımı ardı ardına sıralayınca durum anlaşıldı.
Hayvan yetiştiricileri mandıralara ve fabrikalara süt verirlerken, çelik tankerlere doldurdukları toptan sütün içine, koruyucu adı verilen bir ilaç (soda gibi bir katkı maddesi) atıyorlarmış meğer! Bu ilacın atılmasını da mandıra ya da fabrika sahibi istiyormuş ki, süt sakata gelip ulaşım esnasında bozulmasın!
Hemen katkı maddesinin adını soruyorum fakat yanıt alamıyorum. Sadece şunu çok net öğreniyorum; Eşe dosta ve sipariş üzerine mahalle komşularına getirdikleri süte koruyucu koymuyor, ayrıca sütü yağlı, kalitesi yüksek olan hayvanınkini sağıyorlarmış. Her sığırın sütü aynı kalitede olmadığı gibi, sütü az olanınki daha lezzetli ve besin değeri yüksekmiş!
Ahbabım dediğim kişi bir arkadaşımın kardeşi, Foça’nın en bakir çayırlarının bulunduğu bir koyda hayvancılık yapıyor. Küçük bir çiftliğin bulunduğu geniş bir arazisi var ve hayvanlarını verim arttırıcı kuru yemlerle beslemeyip, her gün güneşlendirip taze çayırlarda otlamalarını sağlıyormuş. Bana diyor ki; “Bu şekilde hangi ineğin sütünü içtiğini biliyorsun, gel götüreyim seni, hayvanlarımızın hangi otlarla beslendiklerini gör, sen bile o kadar taze ve çeşit ot bulamıyorsundur kavurmak için” deyip esprisini de patlatıveriyor…
Valla ben ne diyeceğimi bilemedim. Bir de bunun üstüne sayın Çapar Kanat Bey’in “Kırsalda Gıda Güvenliği Kanun Tasarısı” yazısını okuyunca içim bir tuhaf oldu. Çapar Bey’den izin aldım, ilgili yazısını burada paylaşmak istiyorum…
Kırsalda Gıda Güvenliği Kanun Tasarısı / Çapar Kanat
Süt ve Süt ürünleri Tüketicileri grubundan bir iletişim fakültesi öğrencisi şunları yazmış; “Gıda Tüketiminde doğrular ve yanlışlar” paneline Süt Sanayicilerinin ‘’Kırsalda Gıda Güvenliği Kanun Tasarısı’’ panele damgasını vurdu. Panele Uzaktan görsel iletişim sistemi ile katılan süt sanayicilerinin bir temsilcisi:
Çiğ sütten elde ettiğimiz % 68 kazanç 2008 yılında yetmiyordu. AB’nin dampingli süt tozunu kullanarak hem maliyetleri hem de çiğ süt alım fiyatlarını sanayiciler olarak aramızda anlaşarak dibe indirdik. 1 milyon süt ineğini kasaba gönderdik. 2010 yılının Nisan ayında da ülkeyi et, canlı hayvan ithalatı yapar konumuna getirdik.
Tüm bunları yaparken başarılı olduğumuz sanılmasın. Ülkede çiğ süt üretiminin tamamen bize gelmesini sağlayamıyoruz. Çiğ Süt üretimi tamamen bize gelmediğinden alım fiyatlarını düşürdüğümüzde çiğ sütün tamamı bize değil yükselen oranlarda çiğ süt tüketicilerine gittiğinden çiğ sütün satın alım pazarını kontrol edemiyoruz. Pazarı kontrol edemediğimizden çiğ sütü bizim haricimizde satın alan ev kadınları bizim piyasamızı bozmaktadırlar. Bu az bir miktar da olmayıp % 31 Pazar payını ev kadınlarımız yönetmektedir. Biz Süt Sanayicileri olarak çiğ sütün satın alım fiyatını kendi aramızda kararlaştırıp uygulamaya soktuğumuz anda Ev Hanımları Sektörü bu kararımızı kısmen de olsa bozuyorlar. Fiyat alım kararlarımızın hayata tam olarak geçirmemiz için ev hanımlarımızın çiğ süt tüketmelerinin, çiğ sütten evlerinde yoğurt, peynir yapmalarının önüne geçilmesi ‘’ Yoğurdunuz evde yapın’’ diyen ilim adamlarına hemen medya da karşılık verilmesi gerekir.
Parekende çiğ süt naylonlu mukavva kutulara doldurmadan, içine süt tozu, melamin, jelatin katmadan ev kadınlarımıza satan çiğ süt üreticilerini durduramadık. Televizyonlara verdiğimiz reklamlarda en meşhur artistlerimize ‘’ en sağlıklı süt kutu süt ‘’ sloganını söylettik, fayda sağlayamadık.
Eskiden okuma yazma oranı düşük ev hanımları kutu süt satın almayıp direkt üreticisinden çiğ süt alırken son birkaç yıldır birkaç tane tıp doktoru çıktı ‘’ kutu süt mü, çiğ süt mü ‘’ tartışmalarını başlattığından beri yüksek tahsilli ev hanımlarımız bile artık çiğ süt satın almaya başladı.
Parekende çiğ süte ‘’ Sokak Sütü ‘’ demeye devam etmek de çözüm sağlamıyor. Ülkemizde biz sanayicilerin satın alamadığımız çiğ süt miktarı % 31 dir. Bu oransal miktarın % 4 ünü şehirlerde ev hanımları çoluk çocuğuna tükettirmekte olup bizim kazancımız için çok büyük tehdit aslında oluşturmamaktadırlar. Bizim için asıl ekonomik tehdit kırsal kesimde kullanılan ve bize satılmayarak tüketilen çiğ süt ve bundan yaptıkları süt ürünleridir! Asıl ikna edilmesi gereken köylülerdir. Köylü ev hanımlarıdır.
Kırsal da süt ineği olan ve olmayan köylülerin kendilerinin tükettiği çiğ süt miktarı ise % 27 olup asıl bu miktar tüketimi kontrol altına almamız gerekir. Kendi ürettikleri çiğ sütü süt tüketiminde ve diğer süt ürünü yapımında kullanmaları da haksız bir rekabet oluşturmaktadır. Bu da büyük bir Kayıt Dışılıktır. Aslında çiğ süt üreticilerinin de köylerde, üretim merkezlerinde bizim kutu sütleri, kutu yoğurtlarımızı kullanmaları gerekir. Kendi ürettiklerini tükettiklerinde tüketim vergisi de konulmasını teklif edecek olsak kamuoyunca nasıl karşılanacağımızı bilemiyoruz..
Şehirlerde sağolsun belediye başkanları halk sağlığı görevi anlayışı altında çiğ süt üreticilerini çiğ süt satışı için mahallelere sokmuyorlar. Geçtiğimiz günlerde arabasının bağajında çiğ sütü 5 litrelik bidonla yakalatan bir çiğ süt tüketicisi emniyette verdiği ifade de ‘’ Çiğ Sütü kendim için değil kedilerim için satın almıştım ‘’ demesi üzerine kurtuldu. Halkımıza burgerlerin içinde et yedirenler değil parekende çiğ süt satımı ve alımı süt sanayicilerinin kazançlarını tehdit ediyor.
Ülkemizdeki uyuşturucu satışından daha çok, çiğ süt parekende satışına daha çok önem verilmesi gerekir. Parekende çiğ süt satışı rakibimizdir. Şehirlerdeki çiğ süt tüketimi % 4 dür. Bu tüketimi yapanlar da okumuş yazmış şehirli bilinçli tüketicilerdir. Onları vazgeçiremezsiniz.
Asıl olan Kırsal Kesimi Çiğ Süt Tüketimi’nden vazgeçirmektir. ‘’ Kırsal’daki propagandalarınız için asla ‘’ sokak sütü’’ demeyiniz, çünkü köylüler sokağa sokak demez, ‘’ yol ‘’ derler. Kırsaldaki çiğ süt tüketimini de öyle reklamlar veya ‘’ ilimsel paneller’’ ile sağlanacağına ihtimal vermediğimizden;
Kırsal kesimde başka çare arıyoruz. Süt Sanayicileri olarak çaresiz değiliz bir çözüm yolu bulduk ve bir kanun tasarısı hazırladık;
Bu kanun tasarısı kırsal kesimde çiğ süt ve çiğ süt ürünleri tüketiminin önlenmesi amacı ile hazırlanmıştır.
Bu kanunun hazırlanma amacı ; hem süt sanayicilerinin hem de ilaç sanayicilerin kazançlarını, verecekleri vergileri korumak ve kollamaktır. İnsanlar gerçek gıdaya ulaşır ise biz ve ilaç sanayicilerinin kazançları azalacağından kamu idaresi de az vergi toplayacaktır.
1- Her türlü çiğ süt üretimi sanayicilere satılmak zorundadır. Direkt tüketicilere satılamaz.
2- Tarımsal kesimde ikamet edenlere devlet kutu süt tüketim teşvik parası vermelidir. Bu teşviğin nasıl ödeneceği hazırlanacak yönetmelik ile belirlenmelidir.
3- Her çiğ süt üretim merkezinin başına özel güvenlik kuvveti görevlendirilerek çiğ sütün sanayiciler haricinde sevkine izin verilmemelidir. Bu güvenlik görevlerinin parasını da Sağlık Bakanlığı ödemelidir. Çünkü bu güvenlik görevlileri kırsal kesimdeki halkın sağlığını koruyacaktır.
4- Köylülerin sıkı güvenlik tedbirlerine rağmen sabahları evlerde çiğ süt içilip içilmediği, yoğurtların kutu yoğurttan mı yoksa çiğ sütten mi yapılıp yapılmadığının tesbiti ve numune almak için tarım danışmanları görevlendirmelidir.
5- Geçmişte Sağlık Bakanlığı, şimdi de Tarım Bakanlığı’ Gıda Güvenliği’ni sağlayamadıklarından dolayı Kırsaldaki bizim ekonomik çıkarlarımızı affedersiniz gıda güvenliğini sağlamak üzere Kırsal Gıda Güvenliği Müsteşarlığı kurularak bu müsteşarlık direkt olarak ya bize bağlanmalı, ya da müsteşarı bizim atama yetkimiz verilmelidir.
6- Bu kanun hükümleri gereğince Köy muhtarları kırsaldaki hertürlü ev ve işletmelerdeki çiğ süt ve çiğ süt ürünlerinin tüketilmesinin önlenmesi doğrultusunda görevli kılınmalıdır. Muhtarlar köylünün sofrasını, buzdolabını, kilerini denetleyebilmelidir. Köylüler haziran ayında kendi tüketimleri için toprak cere veya kablara çökelek basıp bahçelerinin bir köşesine gömmektedirler. Kış mevsimi girdiğinde bunları tüketmek için topraktan çıkartıldığı günlerde seri baskınlar düzenlenmesi konusunda muhtarlara yetki verilmelidir.Kırsal da artacak kutu süt için muhtarlara kutu başına devlet desteği getirilmelidir
7- Tüm bu tedbirlere rağmen kırsalda çiğ süt tüketiminin önünün alınamayacağını bildiğimizden aşağıdaki sağlık taramaları da gerçekleştirilmelidir:
a) Her hafta köylülerin kan, gaita, idrar örnekleri alınarak laboratuar analizi sonucunda;
b) Yasal Sınırı aşan Sünen yoğurt mayası tesbit edilenlere 1 kutu süt,
c) Yasal Sınırı aşan Sahte lezzet E961 NEOTAM tesbit edilenlere 2 kutu süt,
d) Yasal Sınırı aşan diğer katkı maddeleri tesbit edilenlere 3 kutu süt,
e) Melamin tesbit edilenlere 4 kutu süt karşılığı tazminat devlet destekleme fonundan ödenmelidir.
8-Kan, gaita, idrar analizlerinde herhangi katkı maddesi bulunmayan köylüler ‘’Kutu süt ve süt ürünleri’’ tüketmediklerine hükmedilerek kendi sağlıklarını ve gelecek nesillerini tehlikeye attıklarından, bizim kazançlarımızı, biyonik insan yetiştirme projemizi sekteye uğratma suçundan tutuklanmalıdır.
Bu kanun tasarımız önümüzdeki aylarda ‘’ Kırsalda Gıda Güvenliği Kanun Tasarısı ‘’ adı altında meclise sevk edilecektir. Şimdiden, bize kutu satan ambalaj devi ile de görüştük. Önümüzdeki günlerde ‘’ kutu süt ‘’ reklamları bolca verilecek ve bunun karşılığında bu kanun tasarısının tanıtımı haberlerde en geniş yerini alacaktır. Siz bilim adamlarımızdan beklediğimiz bu kanun tasarısına destek vermenizdir diyor süt sanayicileri!
SAYIN PANELİSTLER; Büyük besiciler mızmız ediyorlar ise de Hayvancılık Sektörümüzün hiçbir sorunu yok, yapılan ithalat hayvancılığımıza köstek değil destektir, deli danalı canlı hayvanların, kesilmiş, dondurulmuş etlerin insan-halk sağlığına tehlikesine değil bize satılmayan çiğ sütün tehlikesine işaret etmeye devam ediniz.. Et, canlı hayvan ithalatı ile halk ve hayvan sağlığının tehlikeye gireceğini açıklayan veteriner odalarına et ithalatına izin verenler aldırış etmiyor. Siz de sakın aldırış etmeyin çünkü et ithalatına izin verenler size çok kızar! O konulara dokunur iseniz Rektörlüğü, dekanlığı, yök üyeliğini , Tübitak Üyeliğini hayal edemezsiniz.diyor süt sanayicileri.
Sakın birilerinin aklına karpuz kabuğu düşürüp de : SEK (Süt Endüstrisi Kurumu ) yeniden kurulmalı demeyin. Hayvansal ürünlerde Dünya’da söz sahibi olan ülkelerin ‘’ Çiğ Sütte Gerçekçi Satın Alım Piyasa Düzenini’’ tercüme bürolarına bedeli mukabilinde tercüme ettirmeye kalkmayın. Ülkemizdeki ‘’Çiğ Sütte Gerçekçi olmayan Satın Alım Piyasa Düzenini’’ ancak ve ancak biz yazar, Tarım Politikacılarının eline biz veririz, onlarda şimdiki Ulusal Süt Konseyi gibi bir konseyi kurarlar biz de başına geçmiş oluruz. Bizim rakibimiz parekende satılan çiğ süte ‘’ sokak sütü’’ demeniz az gelir ‘’ otoban sütü’’ demenizi tavsiye ederiz.diyor süt sanayicileri.
“Gıda Tüketiminde doğrular ve yanlışlar” panelinde bizim melaminli süt tozu kullanarak da yaptığımız uht sütlere ‘’ iyidir’’, yoğurdu koyulaştırmak, kıvam vermek için süt tozu kattığımız, ’yoğurtlara ‘’ , süt yağı yerine süte ve yoğurda koyduğumuz bitkisel yağlara temas etmediğiniz, Süt tozuna yasal hile sınırları içinde (1 kğ süt tozuna 0,5 ml )kanserojen madde melamin katıldığına es geçtiğiniz için teşekkür ediyoruz, diyor süt sanayicileri.
2010 yılında deli dana hastalığına yakalanmış iki hasta vakası oldu. Önümüzdeki gün ve yıllarda deli dana hastalığına yakalanmış insan sayısı canlı hayvan ve et ithalatından dolayı ülkemizde artacağından hiç bahsetmeyin. Bundan sonra çıkacak hayvansal hastalıklarda sakın et, hayvan ithalatından dolayı değil ‘’ Otoban sütleri’’nden kaynaklandığını belirtecek paneller düzenleyin. Diyor süt sanayicileri.
Bu tür düzenleyeceğiniz panellerden önce bizi haberdar ediniz. Şehirliler değil hedef kitlemiz köylülerin salonu doldurması için otobüsler tutmaya hazırız.diyor süt sanayicileri.
İletişim fakültesi son sınıf öğrencisi işte böyle haber yapmış ve bize göndermiş.
Tüketicimizin yukardaki haber derlemesi şeklindeki yazısından anladıklarımız şu: Panele katılan panelistlerimiz ‘’Çiğ Süt Üretim tebliği ’’ ni, ‘’ Çiğ Sütün taşınması tebliğini’’ okumadan konuşmuşlar. Bu iki tebliği okumalarını, çiğ sütte parekende satışlar, sanayicilerin satın alımları ve sevkleri ile ilgili saha bilgilerini tazelemelerini öneriyoruz.
Biz bu tebliğleri okuduk. Hem de gözlemledik. Panelistlerimiz gelsinler onların da gözlemlemelerine yardımcı olalım: Süt sanayicilerine giden çiğ süt ile, süt sanayicilerinin affedersiniz yanlış yazdım panelistlerden birinin ifadesi ile ‘’ sokak sütü ‘’ daha doğrusu parekende çiğ sütün aynı sevk teknikleri ile parekende çiğ süt tüketicilerine sevk olunmaktadır. Yani çiğ süt 304 kalite krom lüx kablar ile süt sanayicileri kendi fabrikalarına götürürken aynı tür kablar ile çiğ süt tüketicilerine, ev hanımlarına ulaştırılmaktadır.
Parekende çiğ süt satanların ‘’ su katma ‘’ masum hilesi fiyatı etkilemekte olup süt sanayicilerinin yasal ve yasal olmayan hileleri ise insan-halk sağlığımızı etkilemektedir.
Parekende çiğ süt satanların ‘’ su katma ‘’ masum hilelerinin dışında insan-halk sağlığını etkileyecek hileler yapıldığını ileri süren görüşler bu panelde kamuoyuna yansıtılmış bulunulmaktadır.
‘’ Sokak Sütüne kimyasal katılıyor ‘’ ise; sanayileştirilmek üzere süt ve süt ürünlerinin fabrikalarının önüne getirdikleri süte aynı kimyasallar katılmıyor öyle mi?
Çiğ süte sokak sütü diyen ilim adamlarımıza sesleniyoruz: Süt sanayicilerinin tam kapısından girmek üzere olan sütten bir numune alınız ve laboratuarınıza götürünüz. Bakalım hangi kimyasalları bulacaksınız? O kimyasalları katan süt sanayicilerinin kendileridir.
‘’ Sokak sütünden numune aldık şu çıktı bu çıktı ’’ laflarına karnımız tok. Haydi bir de süt sanayicilerinin kapısından girmek üzere olan sütten de numune alın: ‘’ Şu, bu, o çıkacak mı çıkmayacak mı?
Tartışılacak sorun bu değildir. Tartışılacak sorun: Çiğ Sütün gerçek gıda değerinde tüketiciye ulaştırılmasıdır. Endüstrileşen gıda sektörünün çiğ sütü gerçek besin değerlerinden uzaklaştırmasıdır. Çiğ süt, süt sanayicilerinin kollarına gitmeden tüketiciler tarafından tüketilme talebi vardır. Çiğ Süt ekmekten sonra ikinci öneme sahip bir gıdadır. Sanayileştirilen süt, endüstrileştirilen gıda gerçekliğinden uzaklaştırılmaktadır.
ABD ve birkaç gelişmiş ülkelerde çiğ süt cam kavanozlarda soğuk zincir içinde tüketiciye ulaştırılmaktadır. Bunu düşünmek, ifade etmek süt sanayicilerinin aleyhinedir. Ama toplumun lehinedir. Süt sanayicilerinin kazançları değil tüketicilerin gerçek gıdaya ulaşması önemlidir. Her insanın ‘’Gerçek Gıdaya Erişim hakkı’’ vardır. Bu hak paneller ile belediye başkanlarının zabıtalara direktifleri önlenemez. Tüketicilerin evlerde çiğ süt tüketim taleplerini karşılayacak yasal düzenlemeler getirilmelidir.
Bilinçli tüketici kapısına getirilmeyen, getirilmesinin önüne engeller konan gerçek gıdayı kendisi gidip kaynağında satın alarak tüketiyor.
Hayvansal hastalıklar endişesi ile çiğ süt uht’leştirilip gerçek besin değerinden uzaklaştırılmaktadır. Sonra da uht süte iyidir denilmektedir. Çiğ Sütte Hayvansal hastalıklar endişesinin giderilme metodunda UHT’leştirme yerine hayvan hastalıklarını önleme niçin düşünülmemektedir. Hayvan hastalıkları tedavi giderlerinin de tarım sigortaları kapsamına alınması niçin konuşulmamaktadır. Yapılmakta olan canlı hayvan ithalatı hayvanların tedavi giderlerini daha da çoğaltacaktır. Et ithalatı halk sağlığını, hayvan ithalatı ise hayvan-halk sağlığını tehdit edici mahiyettedir.
Çiğ süte ‘’ sokak sütü ‘’ yaftasına bu günden sonra kim devam edecekse öncelikle süt sanayicilerinin kapısının önündeki sütü kontrol edip öyle konuşmalılar! ‘’ Sokak sütü’’ nde ‘’buldukları’’ maddelerin aynısını süt sanayicilerin kapısının önündeki sütlerde de bulacaklardır.
Sanayicilerin satın aldıkları süte daha fabrika kapısından girmeden de kimyasalları kim atıyor? Onu da mı sokak sütçüleri atıyor?
Kutusuz satılan çiğ süt pis, sanayicinin kapısının önündeki süt pis değil öyle mi? Fenni ilim adamlarımıza tavsiye ediyoruz: Çapraz gözlemleme , çapraz tahlil etme ilkesi işletilmeli. Tek taraflı değil çift taraflı laboratuar analizi yapmaya davet ediyor bunları yaptıktan sonra ‘’ tarafsız ‘’ konuşabileceklerine inanıyoruz. Şayet konuşabilirler ise! Çapraz tahlil sonuçlarını açıklayabileceklerine de ihtimal vermiyoruz.
Çiğ süt sanayicilere çiftlikte teslim ediliyor. Buyurun bir de süt sanayicilerinin kapısının önüne kendilerinin getirdikleri sütleri analiz edin. Kapılarının önünden size numune bile aldırtacaklarını sanmıyoruz.. Biz üreticiyiz, biz tüketiciyiz, çiğ sütün kamuoyunda avukatı biziz.. Biz üreticiyiz, hayvancılığımızın müdafii de biziz. Hayvancılık sermayemiz değil ekmeğimizdir, geçimimizdir. Çiğ Süt ve çiğ süt ürünleri ile beslenmemiz bizim hayat tarzımızdır. Köyler de kanun da çıkartsanız, yasaklama için muhtarlarımızı da görevlendirseniz biz köyümüzde kutu süt değil çiğ süt ve çiğ süt ürünleri tüketmeye devam ederiz.
Tarımsal kesimin nüfusunu düşürttükçe kutu sütün tüketimi artar, ha gayret, tarımsal nüfusun düşmesi için et, canlı hayvan, besi danası, damızlık ithalatına itiraz sesleri değil de ‘’ kutu süt reklamları ‘’na devam edilsin.
Sayın ilim adamları, gıda tüzüğü düzenleyicileri: Gelin şehirlilere bir iyilik yapın: Çiğ Sütün cam ambalajlarda soğuk zincir içinde tüketicilere sevkine izin verecek düzenlemeleri konuşun. Uygulayınız. Şehirliler de biz köylüler gibi gerçek gıdaya kavuşsunlar.
Paketlenmiş dondurmalar süt tozundan yapılmaktadır. Pastahaneler de satılan açık dondurmalar ise ya süt tozundan ya da çiğ sütten yapılmaktadır. Pastahanelerdeki Çiğ Sütten yapılan dondurmaların çiğ sütü pastaneye nasıl geliyor? Panelistlerimiz bunu biliyorlar mı? Hiç sanmıyorum. Çünkü saha bilgisi eksikleri var. Bu eksikliklerini biz giderelim: Çiğ Süt taşıma ruhsatı ile.
Suyu 304 kalite çelik tanker ile taşımak için sağlık bakanlığı, Çiğ Sütü 304 kalite çelik tanker veya küçük tank ile taşımak için Tarım Bakanlığı ruhsat veriyor. Bu ruhsatı isteyen ‘’ çiğ sütü pastanelere taşıyacağım, satacağım ’’ derse ruhsatı veriyorlar. Ama aynı ruhsat alınabilinen tanker ile tank ile bu çiğ sütü ev hanımlarına (şehirli) taşıyacağım der ise ‘’ ev hanımlarına çiğ süt satmak senin işin değil süt sanayicilerinin görevidir’’ anlayışı ile ruhsat verilmiyor.
Paketlendirilmiş dondurmalar süt tozundan yapılmakta oluşuna rağmen gıda tüzüğünü yasadışı olarak ihlal edip ambalajları üzerine ‘’ süt tozundan yapılmıştır ‘’ yazısını yasal zorunluluk olsa da yazmıyorlar. Panelistlerimiz, dondurma, süt ve süt ürünlerinin ne etiketlerini ne de etiket tüzüğünü de okumazlar. Okusalardı panelde bunlara da değinirlerdi.
SET-BİR yoğurda kıvam sağlamak için % 2-3 oranında süt tozu kullanıldığını yayınlarımız sonucunda beyan (itiraf ) etmişse de süt sanayicileri şimdiye kadar süt ve süt ürünleri ambalajı üzerinde ‘’ süt tozu % 3 oranında kullanılmıştır ‘’ yazısını da yazmamaktadırlar. Bunu yazmak yasal zorunluluk olsa da!
Süte süt tozu katan süt sanayicileri ve dondurmayı süt tozundan yapan dondurmacılar ‘’süt tozu ile çiğ süt, süt aynıdır, onun için süt tozu yazmıyoruz ‘’ savunmasını tüketicilere yapıyorlar. Ama Tarım Bakanlığı öyle demiyor: ‘’ Süt tozu kullanmış isen onu etikete yazacaksın ’’ diyor.
Bu konu ile ilgili Tarım Bakanlığı’na gönderilen dilekçeleri; http://www.bilgiagi.net/tuketicilerin-sut-tozu-dilekceleri/24794/ linkinde, bu dilekçelere gelen cevabı da; http://www.bilgiagi.net/tarim-bakanliginin-sut-tozu-dilekcelerine-cevabi/24885/ linkinde yazdık.
Panelistlerimiz okuyabilirler. Tüketicilerimizin de bu dilekçeleri göndermeye devam etmelerini diliyoruz.
Çiftçi - Çiğ Süt Üreticisi
|