
Ahmet ÖNEL
BALIKGÖZÜ
“Tebrik ederim...”, diye yaklaÅŸmıştı seyircinin biri oyuncu dostuma; ardından eklemiÅŸti,”bir ölüyü ne kadar güzel canlandırdınız!” Az önce sona eren oyunun ardından kuliste gerçekleÅŸen bu küçük kutlama sanatın da ötesinde, hayatla kurduÄŸumuz iliÅŸkiyi bir kez daha gözden geçirme konusunda yerinde bir uyarıcıydı belki de. Evet, her birimiz bir baÅŸka türlü görüyoruz çevremizi. Daha da tuhafı algılamalarımız birbirinden çok farklı. ÇiçeÄŸi, kuÅŸu bir çiçek ve kuÅŸ olarak görmenin ötesinde, kendi bakış biçimimiz doÄŸrultusunda yeniden ÅŸekillendirmekle ilgili bir durum bu.
BelleÄŸin “balık hafızasıyla” iliÅŸkilendirilmesi sıklıkla ÅŸikayetçi olunan bir konum; balıkgözünün bu özrü ortadan kaldırması mümkün mü sanki? Baktığımız her durum ya da her objeyi “nakışlayıp” rafa kaldırmıyoruz çünkü. Balıkgözünün “bizatihi” abartısını da yüklenen bu yargıyı genellemeyeceÄŸim elbette ama, baharda arsızca büyüyen tomurcuklarla birlikte insanoÄŸlunun kendi bahçesinde yepyeni bir bahar dalı yeÅŸertme düşüncesine neden ayak dirediÄŸini de anlamadığımı söylemeden geçemeyeceÄŸim.
Ölüyü başarıyla canlandırmanın da ötesinde, bir canlıyı coşkuyla sahneye koyma hevesi yazdırıyor bunları; yenilenmenin diyalektiği diye de adlandırabiliriz pekala. Her bahar yeniden aşık olmanın kolay söylemine sığınıp yazıyorum bu cümleyi ama yeni bir mevsimin akıl karıştırmaya açık farklı çabalara da kapı araladığını neden görmezden gelelim! Ötesi bana tehlikeli geliyor. Sıradanlaştırdığımız güzelliklerin altında ezilip kalmanın tehlikesi yakamızı asla bırakmıyor. Zengin evinin şımarık çocukları gibi yeni bir oyuncak istemenin sığlığıyla açıklayabiliriz bu durumu. Elde edilenin de hakkından gelip daha yeni, daha çekicisine ulaşana kadar yani.
Balıkgözü bir ayrıcalık olmaktan çıkıp “ezayla” buluÅŸtu iÅŸte. İsteyerek yüklendiÄŸimiz yetiler canımızı yakıyor sanki. Böyle bir noktada sunulan her deÄŸer biraz daha eksiltecektir insanı. Denizin ÅŸiiri, dalgaların ürkütücü gürültüsüyle yer deÄŸiÅŸtirdiÄŸinde balıkgözü de kurtaramayacaktır hiç birimizi.
Yeni heyecanların öncesinde dağarcıktakileri elden geçirmek nasıl olur dersiniz? İşte size bir başka düzlemde bir başka bahar temizliği. Yaşananların sıkıntısını dünyaya fatura etmeyecek kadar bilge misiniz bakalım? Sıradanlığın içindeki anlık göz kamaşmaları bambaşka bir ışığa dönüşüp ne zaman dolduracak içinizi?
Sanatın gücüne sığınmanın kolaycılığını da aşmaktan yanayım bu noktada. Bildiğimiz bir şey var çünkü; yaşamak başlı başına bir sanat. Bu gerçekle randevu tazelemenin özünde, yenilenmeyi becermek yatıyor kanımca. Bütün bu akıl yürütmelerin en büyük düşmanı ise erteleme paydasında buluşuyor.
Şu tuhaf, şaşırtıcı dünyaya bir kez daha ama dikkatle bakmak yetiyor aslında. Tomurcuklardan söz etmiştim; siz bu yazıyı okuyana kadar onlar biraz daha büyüdüler bile. Pencere demirini çoktan saran şımarık sarmaşığın dünyamızla alıp veremediği bir şeyler hala var.
Ölüyü canlandırmanın büyüsünü bozmaya hazır bir yeni konumun yaşayanı da başarıyla canlandırma çabasında saklı olduğunu söyleyerek bitirelim. Balıkgözünün tozunu alıyor ve içimize bir kez daha bakıyoruz. Yeni bir rengin, farklı bir kokunun , apayrı bir tadın tarifi dilimizin hemen ucunda!
“Silkinmenin tam zamanı” diye bağırıyor birileri. Bu çaÄŸrıyı duymak için “görmek de” gerekiyor!
www.ahmetonel.com
Ahmet ÖNEL
www.ahmetonel.com
“Tebrik ederim...”, diye yaklaÅŸmıştı seyircinin biri oyuncu dostuma; ardından eklemiÅŸti,”bir ölüyü ne kadar güzel canlandırdınız!” Az önce sona eren oyunun ardından kuliste gerçekleÅŸen bu küçük kutlama sanatın da ötesinde, hayatla kurduÄŸumuz iliÅŸkiyi bir kez daha gözden geçirme konusunda yerinde bir uyarıcıydı belki de. Evet, her birimiz bir baÅŸka türlü görüyoruz çevremizi. Daha da tuhafı algılamalarımız birbirinden çok farklı. ÇiçeÄŸi, kuÅŸu bir çiçek ve kuÅŸ olarak görmenin ötesinde, kendi bakış biçimimiz doÄŸrultusunda yeniden ÅŸekillendirmekle ilgili bir durum bu.
BelleÄŸin “balık hafızasıyla” iliÅŸkilendirilmesi sıklıkla ÅŸikayetçi olunan bir konum; balıkgözünün bu özrü ortadan kaldırması mümkün mü sanki? Baktığımız her durum ya da her objeyi “nakışlayıp” rafa kaldırmıyoruz çünkü. Balıkgözünün “bizatihi” abartısını da yüklenen bu yargıyı genellemeyeceÄŸim elbette ama, baharda arsızca büyüyen tomurcuklarla birlikte insanoÄŸlunun kendi bahçesinde yepyeni bir bahar dalı yeÅŸertme düşüncesine neden ayak dirediÄŸini de anlamadığımı söylemeden geçemeyeceÄŸim.
Ölüyü başarıyla canlandırmanın da ötesinde, bir canlıyı coşkuyla sahneye koyma hevesi yazdırıyor bunları; yenilenmenin diyalektiği diye de adlandırabiliriz pekala. Her bahar yeniden aşık olmanın kolay söylemine sığınıp yazıyorum bu cümleyi ama yeni bir mevsimin akıl karıştırmaya açık farklı çabalara da kapı araladığını neden görmezden gelelim! Ötesi bana tehlikeli geliyor. Sıradanlaştırdığımız güzelliklerin altında ezilip kalmanın tehlikesi yakamızı asla bırakmıyor. Zengin evinin şımarık çocukları gibi yeni bir oyuncak istemenin sığlığıyla açıklayabiliriz bu durumu. Elde edilenin de hakkından gelip daha yeni, daha çekicisine ulaşana kadar yani.
Balıkgözü bir ayrıcalık olmaktan çıkıp “ezayla” buluÅŸtu iÅŸte. İsteyerek yüklendiÄŸimiz yetiler canımızı yakıyor sanki. Böyle bir noktada sunulan her deÄŸer biraz daha eksiltecektir insanı. Denizin ÅŸiiri, dalgaların ürkütücü gürültüsüyle yer deÄŸiÅŸtirdiÄŸinde balıkgözü de kurtaramayacaktır hiç birimizi.
Yeni heyecanların öncesinde dağarcıktakileri elden geçirmek nasıl olur dersiniz? İşte size bir başka düzlemde bir başka bahar temizliği. Yaşananların sıkıntısını dünyaya fatura etmeyecek kadar bilge misiniz bakalım? Sıradanlığın içindeki anlık göz kamaşmaları bambaşka bir ışığa dönüşüp ne zaman dolduracak içinizi?
Sanatın gücüne sığınmanın kolaycılığını da aşmaktan yanayım bu noktada. Bildiğimiz bir şey var çünkü; yaşamak başlı başına bir sanat. Bu gerçekle randevu tazelemenin özünde, yenilenmeyi becermek yatıyor kanımca. Bütün bu akıl yürütmelerin en büyük düşmanı ise erteleme paydasında buluşuyor.
Şu tuhaf, şaşırtıcı dünyaya bir kez daha ama dikkatle bakmak yetiyor aslında. Tomurcuklardan söz etmiştim; siz bu yazıyı okuyana kadar onlar biraz daha büyüdüler bile. Pencere demirini çoktan saran şımarık sarmaşığın dünyamızla alıp veremediği bir şeyler hala var.
Ölüyü canlandırmanın büyüsünü bozmaya hazır bir yeni konumun yaşayanı da başarıyla canlandırma çabasında saklı olduğunu söyleyerek bitirelim. Balıkgözünün tozunu alıyor ve içimize bir kez daha bakıyoruz. Yeni bir rengin, farklı bir kokunun , apayrı bir tadın tarifi dilimizin hemen ucunda!
“Silkinmenin tam zamanı” diye bağırıyor birileri. Bu çaÄŸrıyı duymak için “görmek de” gerekiyor!
www.ahmetonel.com
Ahmet ÖNEL
www.ahmetonel.com
"Ahmet ÖNEL" bütün yazıları için tıklayın...