BU HALİN ÇARESİNE BAKICAZ ÜZÜLME TARIK AĞBİ / Seyfi GÜL
Seyfi GÜL

Seyfi GÜL

BU HALİN ÇARESİNE BAKICAZ ÜZÜLME TARIK AĞBİ



Yine bir kitap yazıyor Tarık Dursun K. Durmaksızın çalışıyor. O kendine arada bir ÅŸakalar yapan bilgisayarının başında. Bir İzmir bir Foça gelip giderken unutulan kabloların, ufak tefek parçaların yokluÄŸunda, bir ÅŸeyleri eksik olsa da durmaksızın çalışıyor. Bazen yazıcısı küsüyor ona, çoÄŸunluk mürekkep dayanmıyor yazdıklarının bolluÄŸuna. Modemi “sen devam et ben biraz dinleneyim” diyor, “hep kitaplarınla deÄŸil birazda benimle ilgilen” kıskançlığında.

O teknolojiyi de yormuÅŸ, devam ediyor yoluna.

Bilgisayarında yazıyor, çıktısını alıyor, düzeltmelerini; kağıt üzerinde her cümleyi tek tek çizerek, kontrol ederek, kelimeleri ayrı ayrı vurgulayarak yapıyor.

Yeni bir kitap yazıyor. Kim bilir kaç bölümden sonra, final yapacak.

Bu kez Mustafa Kemal’i anlatıyor. Atatürk’ü. Gözleri dolu dolu oluyor, ne dolması canım aÄŸlıyor resmen. İçin için, dışın dışın aÄŸlıyor anlatırken. Yaşıyor o anı, olayı. Sanki sofrasında, bahçesinde, otomobilinde, daÄŸda, bayırda. Karasabanın bir tarafına öküzü, bir tarafa merkebi baÄŸlamış çif süren Halil AÄŸa’nın karşısında. Ankara’da, İstanbul’da, Anadolu’da.

Hey gidinin Küçük Bahriyelisi, İzmir hikayecisi, İzmir romancısı, İkiçeÅŸmeliÄŸin, Tilkilik’in, Bostanlıbahçe’nin aşığı, takılmış Ata’nın peÅŸine zamanı dolaşıyor. KUÅžLARI SEVEN ADAM’ı anlatıyor. Yaralı bir kuÅŸa eliyle su içiriÅŸini. CoÅŸuyor anlattıkça. Yaşıyor. Damlalar inci inci düşüyor yanaklarına. Utanır gibi siliyor elinin tersiyle.

Gözünün yaşı kurumadan aklına televizyon reklamındaki vatandaşla diyalogu geliyor. Hani 1924 Erzurum depremi sonrası bölgeye heyetiyle gidişinin canlandırıldığı.

-Otur dayı, otur, geçmiş olsun.
-Sağ olasın paşam.
-Kaybın büyük mü dayı.
-Memleketimiz saÄŸ olsun.
-Kimin kimsen yok mu.
-Evlatlarımı harpte şehit vermişem.
-A be dayı. Bak devlet sana yardıma geldi. Ne istersin devletinden.
-Bi şey istemirik paşam. Biz yedi düvelinen harbetmişik. Koca memleketi yeniden kurmuşuk. O bize yetir.
-Üzülme dayı. Bu halin çaresine bakıcaz.

Sonra uzaklaşırken, bir an geri dönüp bu onurlu, vakur, gözü tok yurttaşını selamlarken, Tarık ağbinin yanaklarında gözlerinden yuvarlanmış yeni inci taneleri..

Yahu diyor. Bu millete ne oldu. Savaşın, depremin perişanlığında, yoksulluğunda bu kadar dik duran millet neden her şeye herkese minnet eder oldu. Neden üç kuruşluk menfaat için herkese eğilir oldu. Ne oldu, ne oluyor, ne olacak diyor.

Bizim nesil yazarlar hem yazmalı, hem bir iÅŸte çalışıp ekmeÄŸini de kazanmalıydı diyor. Bu durum yazmaya ayrılacak zaman açısından dezavantaj ama hayatı taa içinden yakalamak için büyük bir avantaj oldu diyor. DoÄŸuÅŸtan varlıklı yazarlarla hem konularımız, hem bakış açılarımız, hem duruÅŸlarımız farklıdır diyor. İşte o sebepten KuÅŸları Seven Adamı da, yıkıntıların arasında “Bi ÅŸey istemirik paÅŸam” diyen adamı da anlarız – ama çalan çırpanla, ona buna yalvaranı anlayamayız diyor.

Bu gözyaÅŸlarını bir Ata’yı anlatırken gördüm gözlerinde. Bir de Alara ile Almila’yı andığında. DoÄŸduÄŸunda “Benim Dedem Bir Tane. Benim Dedem Bir Tane.”romanını armaÄŸan ettiÄŸi Almila ve “Güzel uykular Alara”’da bir yıl boyunca her akÅŸam ayrı bir masal anlattığı Alara. Torunları.

Her ÅŸeyi yerli yerinde, uzun uzun, pek güzel anlatıp ta, bir onları andığında heyecanlanıp dilinin dolandığı torunları. Face’te, twitter’da, arama motorlarında yeni bir fotoÄŸraflarını görürüm diye heyecanla dolaÅŸtığı ve her seferinde biraz daha hüzünlendiÄŸi torunları. Uzaklarda yaÅŸayan, pek ses vermediklerini hissettiÄŸim, sevdaları.

Yukarıdaki satırları bir yıldan uzunca bir süre önce yazıp bir yerlere koymuÅŸum. Tarık Dursun K.’nın ufak bir rahatsızlık geçirdiÄŸi ÅŸu günlerde kendiliÄŸinden çıkıp önüme düştü. PaylaÅŸmak istedim.

Onu bu halleriyle de görme şansına erişmiş kişilerden biri olmak benim için büyük zenginlik. O dolu dolu romanların, hikayelerin, masalların, şiirlerin; hangi duygu fırtınalarının sahibinden geldiğini canlı canlı görmek az şey midir?

Geçmiş olsun Tarık Ağbi.

Bu halin çaresine bakıcaz. Üzülme.


Seyfi GÜL




29 Mart 2011 Salı / 2807 okunma



"Seyfi GÜL" bütün yazıları için tıklayın...