O Kadınları İzleyelim / Murat Mehmet UĞURLU
Murat Mehmet UÄžURLU

Murat Mehmet UÄžURLU

O Kadınları İzleyelim



     Ä°ki ayrı kentimizde ayrı kentimizde nerdeyse eÅŸ zamanlı ve birbirine benzer iki olay düştü gündeme. Birincisi Malatya’daki skandal, ikincisi TekirdaÄŸ-KumbaÄŸ’daki dehÅŸet görüntüleri.
     Ä°kisinin konusu da çocuklardı ve çocukların maruz kaldıkları insanlık dışı kötü ve çirlin muamelelerdi.
     Birinci olay enine boyuna tartışılır izlenimi verdi. Günah keçileri bulundu ve üç tane zavallı kadına yüklendi tüm sorumluluk nerdeyse.
     Ä°kinci olay ise pek eÅŸelenmedi. SoÄŸukoluk (aradan yıllar geçtiÄŸi için yer adını yanlış yazmış olabilirim) köle evlerinde kadınların yaÅŸadığı insanlık dışı uygulamaları açığa çıkararak gündeme giren UÄŸur DÜNDAR, adeta ben hala ayaktayım ve imzamın güvenirliliÄŸi tartışılmaz kabilinden yine on ikiden vurdu.
     Bu kez TekirdaÄŸ-KumbaÄŸ tuÄŸla fabrikalarında göründü ve ana sırtında gezmesi gereken çocukların sırtına yüklene caniliÄŸi sergiledi.
     Ne var ki Malatya olaylarını verirken cinnete azmettirmeye varacak boyutta çığırtkanlık yapanlar, KumbaÄŸ olaylarında kafalarını kuma gömdüler.
     Ä°lgililer bu durumun özeleÅŸtirisini vermeliler gerekçeleriyle. Birinci olaydaki vahÅŸetten aÅŸağı mıydı ikincisi ki sus pus oldular.
     Malatya’da olup bitenlerin birçok yönü ve sonucu var. Herkes aklının yettiÄŸince, gözünün gördüğünce; ideolojik, politik, kültürel, sosyal, ekonomik vs talepleri ve yönelimleri doÄŸrultusunda yorumluyor ve taraf oluyor olaya.
     Ama temel eÄŸilim orada görevli üç kadının linç edilmesine odaklandı.
     O üç kadına verilen ceza ile ulusça vicdanlarımızı aklama kararı aldık nerdeyse. TV yapımcılarının çabası da bu yönde oldu. Sadece o kadınların eylemi ile sınırlı idi görüntüler. Demek ki televizyonculuk böyle yapılıyor. O yapımcıların da bu yurt ve yurttaÅŸlar hakkında idealleri ve bugüne, geleceÄŸe iliÅŸkin projeleri vardır. Ve yollarını aydınlatmayı bu tip olaylar üzerine kurguluyor, prensiplerini, iÅŸ anlayışlarını bu minval düzenliyorlardır.
     Sonuç itibariyle onlar da insanlık durumlarının sorumluları arasında yer aldıklarının bilincinde ve bilinçlerine paralel özel donanımlarıyla koÅŸuÅŸturmaktadırlar. O denli güçlüler ki, milyonları hatta milyarları deÄŸme illüzyonistlerin kıskanacağı boyutta etkilemektedirler. KuÅŸkusuz aynı ölçüde de sorumlu ve vicdan sahibi, objektif ve sureti haktan yanadırlar.
     Her nedense olaydaki kadınlara yüklendiler. Toplumsal linç duygusunu körükleyerek o kadınların peÅŸine taktılar izleyiciyi.
     DoÄŸru mu yaptılar?
     Oysa o üç kadın büyük olasılıkla dayaktan, çimdikten ve itip kakmaktan öte bir eÄŸitim almamışlar, doÄŸar doÄŸmaz ÅŸiddetin içine düşmüşlerdi. YaÅŸamlarını her aÅŸamasında analarından baÅŸlayarak, babasından, büyük kardeÅŸlerinden ve atalarından dayak yiyerek büyümüşlerdi.
     Muhtemelen evlidirler ve halen kocalarından dayak yemekte idiler günde birkaç öğün. Bakımından sorumlu çocuklardan daha çok ÅŸiddetle karşılaşıyorlardı gün boyunca. Hatta iÅŸ yerlerinde amirlerinin hakaretlerine, azarlarına ve “iÅŸten atarım” türü nice tehditlerine maruz kalıyorlardı.
     Åžimdi o kadınlar iÅŸten atıldılar ve bakıma muhtaç birer zavallı yurttaÅŸ haline getirildiler. Onlar çocuk bakımıyla görevlendirileceklerine yapabilecekleri iÅŸte çalıştırılsalardı, bugün ne bu vahÅŸet ortaya çıkacak ne de onlar sokaÄŸa terk edileceklerdi.
     Ä°ÅŸten atılınca onların geleceklerini düşünen yok sanki. Åžu anda toplumun manevi baskınsın acısı ile yanarlarken; yoksulluÄŸun, koca dayağının cenderesinde acıyla kıvrandıkları kimin umurunda.
     O kadınları izleyelim ve nasıl bir dramın içine sürüklediÄŸimizi görelim. Aklı başında insanların üç beÅŸ kuruÅŸ fazla kazanmak adına bilmedikleri bir iÅŸte zorlama yoluyla çalıştırılan bu kadınların akıbetini, takip edelim.
     O kadınları canavar gibi gösterip damgalarken, onların ve çocukların hayatlarını göz ardı etmeyelim.
     BaÅŸta kadın dernekleri olmak üzere ilgili kurumları o kadınlara sahip çıkmaya davet ediyorum.
     En az dövdükleri çocuklar kadar ağır travma içinde olduklarını ve her tür desteÄŸe muhtaç durumda olduklarını gözden kaçırmayalım.

     ÃœÃ§ kadını kendi kaderleriyle baÅŸ baÅŸa bırakarak, onları cezalandırırken haklarını, yurttaÅŸ olduklarını ve bakıma muhtaç yurttaÅŸlar kategorisine girdiklerini unutmayalım.
     En güzel yaptığımız ÅŸey en zavallıyı bulup suçu ona yükleyerek iÅŸin içinden sıyrılmak.
     Bazı haber sitelerine eklenen yorumları okuyunca ve o kadınlara yapılan hakaretleri gördükçe içim sızladı ve yüzüm kızardı. Bir takım zavallı yurttaÅŸlar gücü asıl sorumlulara yetmeyince kendileri gibi zavallı ve savunmasız olan bu kadınlara aÄŸza alınmayacak küfürler yazmışlar.
     O kadınlar iÅŸe alınırken baÅŸka unvanlarla yapılmıştır iÅŸ akitleri. Onlar biz bu iÅŸi yapacağız diye diretecek ve iÅŸ seçecek konumda deÄŸiller.
     Bunu yapacaksın, yoksa bas git denilmiÅŸtir onlara.
     Haktan hukuktan ve yoldan yordamdan yoksun bu yurttaÅŸların üzerine gidilmesine son verilmeli ve hakları aranmalıdır.
     Sözün özü; o kadınlar izlenmelidir ve gerekli insani yardımlardan yararlandırılmalıdırlar.
     Sorumlu oldukları oranda cezalandırılmalı ve hak etmedikleri hiçbir müdahaleye ve muameleye maruz kalmamalıdırlar.
     Bu arada TekirdaÄŸ’da yaÅŸananlara iliÅŸkin tık yok, anlamlı ve büyük bir suskunluk hüküm sürüyor kalemlerde.
     Kim bilir bir bildikleri vardır mutlaka.


Murat Mehmet UÄžURLU




2 Kasım 2005 Çarşamba / 2074 okunma



"Murat Mehmet UĞURLU" bütün yazıları için tıklayın...