Akşamsefası
Gece gelir. Morarmış sisi, rengi giderek koyulmuş dağlardan denize iner ve sizi olmadık yerlerde gelip bulur.
Bir güvertede çıplak ayaklarınızın parmaklarını ilk kez görüyormuşçasına irkilmiş bakışlarla bakarken, buzunun teri üstünde bir bardak birayı yavaşça yudumlarken, bir arabanın direksiyonunda yolun ortasındaki çizgiyi yitirmemek için bin dikkat kesilmişken, (hatta siz) bir kadını öperken, ya da elbisesinin üzerinden kalçalarını okşarken, uzak bir mezarlıktaki servilerin herhangi birinden bir puhukuşunun kaç kez öttüğünü hesaplarken....
Başınızı kaldırıp gökyüzüne bakıyorsunuz.
Tek tek çıkan ve sırayla gökyüzünde yerlerini alan yıldızların hangi birini tanıyorsunuz? (Hangi birini tanıyabilirsiniz ki)
Hiçbirini.
Ama onlar yıldız.
Uzak ve yakın yıldızlar, evet. Küçük ve büyük yıldızlar. Bakıyorsunuz ve her birine uydurma adlar takıyorsunuz. Hepsi de gülünç ve ilgisiz.
Siz onlara gerçek bir ad buluna dek foklar mağarasına yakın, kızlar ininin önünden geçen bir yamaçta ve sık salkımsöğütlerin koruması altında çiçekleri koskocaman ve her biri mor renkli akşamsefaları kendilerini çoktan geceye açmışlardı bile.
|