 
                
                
                Oğuz ÖZÜGÜL
  		
		  FREUD’UN ARDILLARI: ADLER VE JUNG
		  
		  
				    
  
 
 
		 	
			
		  
			  
	
Freud’un öğrencileri arasında en baÅŸta kuÅŸkusuz Alfred Adler’in [1870-1937] ve Carl Gustav Jung’un [1875-1961] adları anılır. 1914’ten önce Freud’dan ayrılmalarına karşın, yine de kendilerini psikanalizin etkisinden kurtaramamışlardır.
Nietzsche’nin söylencesi, Freud’da olduÄŸu gibi, Adler’in birey psikolojisinin çıkış noktasını oluÅŸturur. Nietzsche, “İktidar İstenci” adlı kitabında, bu istencin yaÅŸamın son tözü olarak herkesin içinde faaliyet gösterdiÄŸini, ama insandaki reel zayıflıkla çeliÅŸtiÄŸini ve buradan da aÅŸağılık duygusunun ortaya çıktığını varsayar. Bu tür ve organik koÅŸullu aÅŸağılık duygularını telafi etmek için uÄŸraşılırken, tam-deÄŸerliliÄŸe ulaÅŸma çabasına dair psiÅŸik bir üstyapı oluÅŸur. Åžayet bu hedefe ulaşılamazsa, o zaman insan nevrozlara, hastalıklara sığınır.
Adler de, ruhun doÄŸuÅŸtan mevcut bir temel içtepi tarafından yönlendirildiÄŸini kabul eder; yalnız onda libido’nun yerini “iktidar istenci” alır. Bu açıklamalara göre, toplum Adler’de dış belirleyici etken olarak henüz ortaya çıkmaz; bu, Freud’da bile “ben”in “gerçeklik”le iliÅŸkisi içinde ele alınır. Ayrıca burada söz konusu olan, ne kendi başına ne de bağımlı disiplin olarak bir bilim olan iki spekülasyonun yüzeysel bağıdır. Sonuç olarak Adler’de gözlemlenen ÅŸey, birey psikolojisidir. İnsanı iktidar çabasının nitelediÄŸini öne süren savı temel alarak genelleÅŸtirmeler yapmanın mümkün olduÄŸunu söylemek bilimsel bir tutarsızlıktır, kolayca formüle edilmiÅŸ bir önkoÅŸuldur. Öte yandan böyle bir psikolojiden emperyalist savaÅŸların türetildiÄŸi, “gerekçelendirildiÄŸi”, ve böylece burjuvazinin temize çıkarıldığı da bir gerçektir. Mevcut düzeni ve buyurganlığı haklı göstermek için, aynı ÅŸekilde insanlar üzerinde egemenlik kurma çabasından da yararlanılabileceÄŸi açıktır.
Carl Gustav Jung ise, cinsel içtepinin rolünü azaltarak, düşlere ve içtepilerin bastırılmasına o kadar büyük önem vermez. İçtepilerin bastırılması, Jung’da “kompleks”le yer deÄŸiÅŸtirir. Bu “kompleks”, bilinç-dışına dair, düşlerde bastırılmış bilinçsiz motiflere baÄŸlı bir fenomendir. Psikanalizleri bireyselci olan Freud ve Adler’den farklı olarak Jung, bir “kompleks psikolojisi” geliÅŸtirir. Freud’daki bireyin içtepisel yazgısını belirleyen ilktarihsel ailevi yıkımların benzeri, Jung’da bireysel bilinç-dışının temelini oluÅŸturan “nesnel”, “kolektif” bir bilinç-dışıdır. Bu “kolektif” bilinç-dışında güya simgesel ilkimgelerin, ilkörneklerin [arketip] her çeÅŸiti mevcut olmuÅŸtur. Freud’la arasındaki en önemli fark, Jung’un, söylenceleri bireyselci deÄŸil, “kolektifçi” olarak temellendirmesidir sadece. Ama psikanalizin söylenceye dayalı tözü, içtepisel-teorik temellendiriliÅŸi ve böylece bilimsel olmayan niteliÄŸi olduÄŸu gibi korunur. Ne var ki, Jung’un halklara özgü psiÅŸik ilkörnekleri varsayması büyük önem taşır. Bu psiÅŸik ilkörnekler doÄŸuÅŸtandır ve kolektif bilinç-dışını belirler. Faaliyetleri de çok-biçimlidir. Düşlerde ve psiÅŸik aksaklıklarda gün ışığına çıkarlar, ama kültürel yönden uyarıcı olarak da etkide bulunabilirler. Böylece kültür, tarihsel deÄŸil, sadece ruhun tarih-dışı-söylencesel kolektif ilkörneklerinin maddeleÅŸtirilmesiyle yaratılır. Jung’un bu tasarımı yüzünden psikanalizde, ırkçı savların, üstün ve aÅŸağı ırkların varlığı düşüncesi kendine yer bulabilmiÅŸtir. Yahudi kategorilerini olduÄŸu gibi Cermen ruhuna uygulamanın tıp psikolojisi açısından yanlış olacağına dair anti-semitik imalarla Jung’un eserlerinde karşılaşılır. Jung’a göre bir Yahudi ve bir Cermen ruhu, bir Yahudi ve bir Cermen nevrozu, bir Yahudi ve bir Cermen tedavisi vardır!
Jung bundan başka insan karakterlerine, tiplerine dair tasarımıyla da ün kazanmıştır. Psişik, temel bir işlevin başta gelmesine göre Jung insanları düşünsel tip, duygusal tip, duyusal tip, sezgisel tip diye ayırır. Bunları dışa ya da içe dönük tip sınıfıyla birleştirir. Ama böyle bir temel üzerinde bilimsel bir karakterbilim kurmak mümkün değildir.
                                                                                                               
Kaynaklar:
-Der Wille zur Macht [İktidar İstenci], F. Nietzsche, Alfred Kröner Verlag.
-Bireysel Psikoloji, A. Adler, Hayat Yay., İst. 2000
-İnsanın Doğası, A. Adler, Payel Yay., İst. 2004
-Yaşamın Anlamı, A. Adler, Payel Yay., İst. 2003
-İnsanı Tanıma Sanatı, A. Adler, Say Yay., İst. 1989
-Analitik Psikoloji, C. G. Jung, Payel Yay., İst. 1997
-Dört Arketip, C. G. Jung, Metis Yay., İst. 2003
 
      
     
	  
       
Oğuz ÖZÜGÜL
       
oguzozugul@hotmail.com
        
		
	  			 Freud’un öğrencileri arasında en baÅŸta kuÅŸkusuz Alfred Adler’in [1870-1937] ve Carl Gustav Jung’un [1875-1961] adları anılır. 1914’ten önce Freud’dan ayrılmalarına karşın, yine de kendilerini psikanalizin etkisinden kurtaramamışlardır.
Nietzsche’nin söylencesi, Freud’da olduÄŸu gibi, Adler’in birey psikolojisinin çıkış noktasını oluÅŸturur. Nietzsche, “İktidar İstenci” adlı kitabında, bu istencin yaÅŸamın son tözü olarak herkesin içinde faaliyet gösterdiÄŸini, ama insandaki reel zayıflıkla çeliÅŸtiÄŸini ve buradan da aÅŸağılık duygusunun ortaya çıktığını varsayar. Bu tür ve organik koÅŸullu aÅŸağılık duygularını telafi etmek için uÄŸraşılırken, tam-deÄŸerliliÄŸe ulaÅŸma çabasına dair psiÅŸik bir üstyapı oluÅŸur. Åžayet bu hedefe ulaşılamazsa, o zaman insan nevrozlara, hastalıklara sığınır.
Adler de, ruhun doÄŸuÅŸtan mevcut bir temel içtepi tarafından yönlendirildiÄŸini kabul eder; yalnız onda libido’nun yerini “iktidar istenci” alır. Bu açıklamalara göre, toplum Adler’de dış belirleyici etken olarak henüz ortaya çıkmaz; bu, Freud’da bile “ben”in “gerçeklik”le iliÅŸkisi içinde ele alınır. Ayrıca burada söz konusu olan, ne kendi başına ne de bağımlı disiplin olarak bir bilim olan iki spekülasyonun yüzeysel bağıdır. Sonuç olarak Adler’de gözlemlenen ÅŸey, birey psikolojisidir. İnsanı iktidar çabasının nitelediÄŸini öne süren savı temel alarak genelleÅŸtirmeler yapmanın mümkün olduÄŸunu söylemek bilimsel bir tutarsızlıktır, kolayca formüle edilmiÅŸ bir önkoÅŸuldur. Öte yandan böyle bir psikolojiden emperyalist savaÅŸların türetildiÄŸi, “gerekçelendirildiÄŸi”, ve böylece burjuvazinin temize çıkarıldığı da bir gerçektir. Mevcut düzeni ve buyurganlığı haklı göstermek için, aynı ÅŸekilde insanlar üzerinde egemenlik kurma çabasından da yararlanılabileceÄŸi açıktır.
Carl Gustav Jung ise, cinsel içtepinin rolünü azaltarak, düşlere ve içtepilerin bastırılmasına o kadar büyük önem vermez. İçtepilerin bastırılması, Jung’da “kompleks”le yer deÄŸiÅŸtirir. Bu “kompleks”, bilinç-dışına dair, düşlerde bastırılmış bilinçsiz motiflere baÄŸlı bir fenomendir. Psikanalizleri bireyselci olan Freud ve Adler’den farklı olarak Jung, bir “kompleks psikolojisi” geliÅŸtirir. Freud’daki bireyin içtepisel yazgısını belirleyen ilktarihsel ailevi yıkımların benzeri, Jung’da bireysel bilinç-dışının temelini oluÅŸturan “nesnel”, “kolektif” bir bilinç-dışıdır. Bu “kolektif” bilinç-dışında güya simgesel ilkimgelerin, ilkörneklerin [arketip] her çeÅŸiti mevcut olmuÅŸtur. Freud’la arasındaki en önemli fark, Jung’un, söylenceleri bireyselci deÄŸil, “kolektifçi” olarak temellendirmesidir sadece. Ama psikanalizin söylenceye dayalı tözü, içtepisel-teorik temellendiriliÅŸi ve böylece bilimsel olmayan niteliÄŸi olduÄŸu gibi korunur. Ne var ki, Jung’un halklara özgü psiÅŸik ilkörnekleri varsayması büyük önem taşır. Bu psiÅŸik ilkörnekler doÄŸuÅŸtandır ve kolektif bilinç-dışını belirler. Faaliyetleri de çok-biçimlidir. Düşlerde ve psiÅŸik aksaklıklarda gün ışığına çıkarlar, ama kültürel yönden uyarıcı olarak da etkide bulunabilirler. Böylece kültür, tarihsel deÄŸil, sadece ruhun tarih-dışı-söylencesel kolektif ilkörneklerinin maddeleÅŸtirilmesiyle yaratılır. Jung’un bu tasarımı yüzünden psikanalizde, ırkçı savların, üstün ve aÅŸağı ırkların varlığı düşüncesi kendine yer bulabilmiÅŸtir. Yahudi kategorilerini olduÄŸu gibi Cermen ruhuna uygulamanın tıp psikolojisi açısından yanlış olacağına dair anti-semitik imalarla Jung’un eserlerinde karşılaşılır. Jung’a göre bir Yahudi ve bir Cermen ruhu, bir Yahudi ve bir Cermen nevrozu, bir Yahudi ve bir Cermen tedavisi vardır!
Jung bundan başka insan karakterlerine, tiplerine dair tasarımıyla da ün kazanmıştır. Psişik, temel bir işlevin başta gelmesine göre Jung insanları düşünsel tip, duygusal tip, duyusal tip, sezgisel tip diye ayırır. Bunları dışa ya da içe dönük tip sınıfıyla birleştirir. Ama böyle bir temel üzerinde bilimsel bir karakterbilim kurmak mümkün değildir.
Kaynaklar:
-Der Wille zur Macht [İktidar İstenci], F. Nietzsche, Alfred Kröner Verlag.
-Bireysel Psikoloji, A. Adler, Hayat Yay., İst. 2000
-İnsanın Doğası, A. Adler, Payel Yay., İst. 2004
-Yaşamın Anlamı, A. Adler, Payel Yay., İst. 2003
-İnsanı Tanıma Sanatı, A. Adler, Say Yay., İst. 1989
-Analitik Psikoloji, C. G. Jung, Payel Yay., İst. 1997
-Dört Arketip, C. G. Jung, Metis Yay., İst. 2003
Oğuz ÖZÜGÜL
oguzozugul@hotmail.com
"Oğuz ÖZÜGÜL" bütün yazıları için tıklayın...
