BU BAYRAM BAŞKA BAYRAM!
Gençlikte paramız yoktu; şiir kitabı alamazdık…
Bu yüzdendir şiire başlamışlığım!
Ünlü bir ozanın şiirle buluşmasıyla ilgili hoş bir anekdottur bu satırlar. Biraz da kendi şiirini kendin yaz serlevhalı bir gerçeği de dile getirmiyor mu dersiniz? Dilimize pelesenk olmuş kimi dizelerin de aslında onu söyleyene ait olduğu iddia edilir! Neruda’nın Postacı’sına da fısıldadığı bir sırdır bu. Güzel yararlı olmalı diyen Bedri Rahmi’ye değin uzanan bir hoşluğun sağlamasını da yapabilirsiniz bundan öte.
Ege’nin baharla birlikte şenlikli günleri başladı ya, ondandır bu çalçeneliğim! Deniz kıyısında yaşarken, konu ne olursa olsun, sözü dönüp dolaştırıp ille de şiire getirmek de bir Akdeniz bulaşığıdır belki . Ne ki, muradım şiirle sınırlı kalmak da değil. Şiirin de öykünün de sığındığı yurtların, yani o güzelim kitapların hayatımıza her zamankinden daha yakın olduğu günlere kavuşmanın coşkusudur bu yazının asıl nedeni.
16 Nisan cumartesi günü başlayacak olan İzmir Kitap Fuarı bir hafta boyunca konuklarını ağırlayacak. Yediden yetmişe kitap meraklılarının bir karınca titizliğiyle kendilerini stanttan standa atacaklarına yakından şahit olacağız. Hani kitap insanın dünyasından çekip çıkıyor demelere inat gerçekleşecek bu şölen.
Şiirden söz açmıştık ya, bu yılki fuarın onur konuğu olarak seçilen şair Refik Durbaş’a da bir selam göndermenin tam zamanıdır öyleyse.
Her sabah böyle ağlar mı Üsküdar
Yoksul karanlığında kuşların
diyerek kimilerine ince bir serzenişte bulunan Durbaş’ın şiir bahçesinde bu vesileyle bir kez daha gezinti yapacak; dizelerinde yeni anlamlar keşfedip yeni yeni güller derleyeceğiz.
Nisan’ın çıldırtan bir yanı vardır aslında. Hani dilin ucuna gelip de söylenemeyen bir sözcük sanki karanlık bir koridorun ucundan bir yanar bir söner. Ne kadar yaklaşırsanız o kadar da uzaklaşır üstelik. Bu anlatılmayan, dahası tuhaf olan duyguyla en güzel örtüşen ay nisandır. Peki şu güzellemeyi hak edecek ne yapmıştır derseniz, su kuşlarının gagalarını nemlendirmiştir diye yanıtlarım sizi; belki bir de sarmaşık güllerinin yüreğini hoplatmıştır; hani bir anda sabahların izinsiz konuğu kırağıya dönüşüp ufkumuzun netlik ayarıyla oynadığı için!
Ama ne güzel ki fuarda güzelim kitaplarla dostluk tazelenecektir! Kırağı da, gül de, su kuşu da yalnızca birer sözcüğe, dahası imgeye dönüşüp eşlik edecektir şu eşsiz bahar yolculuğuna. Kitap dostluğunun faziletlerinden söz etmeye kalkışıp kimsenin _ hele ki çocukların_ canlarını sıkmak istemem. Sahi, daha geçenlerde çocuklarla tanıştırdıktan hemen sonra benden kitaplarla ilgili akıllı uslu sözler etmemi bekleyen bir dostuma yaşattığım o güzel şaşkınlık geliverdi aklıma. Öyle ya, söze “çocuklar! Boş verin… Kitap filan okumayın!” diye başlamamış mıydım? Elbette dostumun yaşadığı şaşkınlığın uzun ömürlü olmasına izin vermeyecektim. Kitap mitap okumayın önerisinin hemen sonrasında, aslında böylesi tersine bir eğretilemenin bile istenirse beklentiye yanıt verecek ölçüde hınzır bir yöntem olduğunu _yine kitaplardan aldığım öğreti çerçevesinde_ örnekleyecektim.
Ama şimdi uzun söze gerek yok. Kitap bayramının tam içindeyiz şu günlerde. Albenili kapaklar, yolculukların en vazgeçilmezini öneren öyküler, romanlar, denemeler… bizleri beklemiyor mu? Öyleyse bir tanesinin kapağını usulca açalım ve başlatalım yolculuğu!
Kara kuytusunda sevişmenin
şehvetiyle emziresin diye beni
kara urganıyla boğasın diye beni
kara karanlığında unutasın diye beni
Güz erken geldi, sen gelmedin.
Durbaş’a aldırmayın! Güze daha çok var… Ayrıca, hemen kapımıza dayanan sıcaklardan bizleri yine kitapların serinliği kurtaracaktır.
Son bir not: 19 ve 20 Nisan günlerinde, Tudem Kitapları standında olacağım. Hem duyduğuma göre çocuklarını yanlarında getirmeyenleri fuara almıyorlarmış!
www.ahmetonel.com
|