Sisler bulvarı / Işık Teoman
Işık Teoman

Işık Teoman

Sisler bulvarı



Bu hafta sonu sisli bulvarlarda dolaÅŸtık durduk. FotoÄŸraf çekmek için çok güzel ortamlar yakaladık. Ancak sis iki gün boyunca üzerimizden kalkmayınca doÄŸal olarak insanın içine bir sıkıntı geliyor. Bu sıkıntıların üzerine bir de yoksulluktan dökülen köyleri gördükçe keyfimiz kaçtı. Ancak gezinin ikinci günü Suuçtu Åželalesi’ne ulaşınca tüm yorgunluklar ve tüm hüzünler bir anda üzerimizden kalkıp gitti.



Bu gezide en çok ÅŸaşırdığım konulardan biri Suuçtu Åželalesi ile ilgili oldu. Nasıl oldu da ben bu ÅŸelaleyi duymadım ve nasıl olur da ben yıllardır bu bölgeyi görmedim. Ve iÅŸin ilginci Susurluk’tan ve Mustafa KemalpaÅŸa’dan defalarca geçip gittiÄŸim halde gazetecilik deyimi ile uzun atlamışız. Suuçtu Åželalesi’ne ulaÅŸtığımız pazar günü öğleden sonra hava bulutlu, sıkıcı ve yaÄŸmur damlaları atıştırıp atıştırmamak konusunda kararsızdı. Araçtan iniyoruz makinelerimiz ıslanıyor. FotoÄŸraflarda renk yok.



Ama gezip gördüğümüz, geçerken mola vermek için durduğumuz köylerde buruk bir yaşam var. Evler o kadar eskimiş ki, artık ayakta duramaz hale gelmişler. Birçoğu yıkılıp gitmiş. Gençler desen ortalıkta yok, sanırım yakın şehirlere göç etmişler. Köy yolları günlerdir yağan yağmur nedeniyle balçık içinde. İnip yürümek mümkün değil. Ama tüm bunlar doğal güzellikler arasında pek sırıtmıyor. Çektiğim fotoğraflara bakıyorum; yıkılıp dökülen evleri tamamlayan yeşil ortam farklı bir görüntü katmış.



Aslında biz dört kafadar ÇataldaÄŸ’a ulaÅŸmak, orada çadır kurmak, kayalık zemin üzerinde yürümek hayaliyle yola çıkmıştık. Manisa, Akhisar ve Balıkesir’de Kipa’da tam tekmil alışveriÅŸin ardından Susurluk yoluna çevirdik rotamızı. Bol oksijenli havayı solurken tam anlamıyla yoksul köylerden geçiyoruz. Yollar kötü çamur içinde. Evler yıkılmış cam ve pencereler inmiÅŸ. Köyler boÅŸalmış, sokaklarda kimseler görünmüyor. Arada bir mola verip kahvelere girip çay içiyoruz. YaÅŸlı köylüler merak içinde bize laf atıp aÄŸzımızdan meraklarını giderecek bir ÅŸeyler almaya çalışıyor. Onlar da haklı, 40 yılda bir yabancılar gelecek, sohbet edecekler ve kendilerine bol bol malzeme alıp evlerinde günlerce konuÅŸacaklar…



Köylerden geçmeye devam ediyoruz. Yazın olsa toz içinde kalacağız, kışın da çamur. Ve Bursa’nın, Balıkesir’in köyleri. Ve burunlarının dibinde Susurluk ve Mustafa KemalpaÅŸa gibi ÅŸehirlere yakın büyüklükte kasabalar da var ama! Bunları düşünürken; Yıldız, Bozen, Yaylaçayırı ve Serçeören’i geride bırakıp ElmagediÄŸi orman deposuna ulaÅŸmaya çalışıyoruz. 900 metrelik rakımda orman deposuna ulaÅŸtık, ormancıların kaldığı barakalardan balık kokuları geliyor, öğle yemeÄŸine hazırlanıyorlar ve bizi pek sıcak karşılamıyorlar, belki de yemeklerine ortak olacağımızdan çekinmiÅŸ, yetmeyeceÄŸini düşünmüş olabilirler. Bir orman memuruna zor da olsa bir ÅŸeyler sorabildik. ÇataldaÄŸ’da çadır kurmak istediÄŸimizi söyledik. Bize “Ne yaparsanız yapın“ havasında davrandı ve yolu tarif etti.



Orman deposunun yanındaki yoldan bata çıka çamur içinde üç yüz metre yol aldıktan sonra gidemez olduk. Aracımızdan indik; bırakın araçla gitmeyi yürüyerek gitmek bile olanaksız. Çünkü her yer çamur ve sis nedeniyle göz gözü görmüyor.



Tomruk taşıyan traktörler gelip geçtikçe yol çamurdan kullanılamaz hale gelmiÅŸ. Hem çamur, hem yaÄŸmur, hem de zirveyi örten kara bulutlar yüzünden 1336 metrelik ÇataldaÄŸ zirvesini göremedik bile…



Zorunlu olarak geri dönüyoruz. Belki ertesi gün sis kalkar diye düşünüyoruz. Geri dönmek zorunda kalıyoruz ve Serçeören Köyü yakınlarında kamp kurmak için birkaç yer arasında gidip geliyoruz, biraz da kararsız kalıyoruz ve sonunda yaşlı meşe ağaçları arasında kuruyoruz çadırlarımızı. Yağmur damlaları atıştırmaya devam ediyor. Nem yüzünden ocağımızı yakamıyoruz. Çıra ve kömürümüz de olsa ıslak dallarla ateşi coşturmak bir hayli zamanımızı aldı. Kömürün tutuşmasıyla birlikte keyiften bardaklarımıza rakıları dolduruyoruz. Tavuk etleri pişmeye ve kokusu çevreye yayılmaya başlıyor.



Engin Yavuz’un hiç üşenmeden Turgutlu’dan torbaya doldurup getirdiÄŸi kuru asma dallarının kokusu mistik bir hava yaratıyor. Karnımız iyice doyunca ve buna yol yorgunluÄŸu da eklenince göz kapaklarımıza ağırlık çöktü. Saat 21.00 gibi çadırlarımıza yerleÅŸtik. İlk kez bir gezide bu kadar uzun süre uyuduÄŸumu hatırlıyorum.



Sabah saat 08.30 hepimiz birlikte uyandık. Aykut Fırat ateşi canlandırmak için uğraşıyor. Hürol Dağdelen bizimle birlikte geldiği kaçıncı gezi olmasına karşın acemiymiş gibi dolaşıp iş yapmaktan kaçıyor. Odun ateşinde çayımız demleniyor, bir yandan da Aykut Fırat yumurtalı sucuk pişiriyor. Ben de buz gibi köy ekmeklerini telin üzerinde kızartıyorum. Mis gibi kokular yayılıyor ve doğal olarak çevremizde köyün köpekleri dolaşmaya başlıyor. Yağmur atıştırmaya devam ediyor sis yine çöküyor, güneş yüzünü göstermek istiyor kalın ve siyah bulutlar buna engel oluyor.



Kahvaltının ardından ÇataldaÄŸ zirvesine çıkmak için tekrar aynı yola gidiyoruz ancak, koÅŸullar bir gün öncesinden daha da kötü. İzmir’e geldiÄŸimizde öğreniyoruz ki, ÇataldaÄŸ’a ancak yürüyerek gidiliyor. Biz boÅŸuna kürek çekmiÅŸiz!



Engin Yavuz haritayı incelerken Suuçtu Åželalesi’ne gitmeyi önerdi. Çamurlu orman içi yollardan gidileceÄŸini anlatan bir köylünün sözüne uyduk. Yaklaşık bir kilometre gittikten sonra çamurun ortasına battık. Aykut Fırat’ın ağırlığını vermesi ve benim de aracı geri sürmem ile zorlukla kurtulduk bataklığın içinden. GeldiÄŸimiz yollardan tekrar geri dönerek asfalt kaplı toprak zeminden MustafakemalpaÅŸa ilçesine yol aldık. Yine yoksul köyleri, toprak ve çamur yolları geride bıraktık.



MustafakemalpaÅŸa’dan 18 kilometre uzakta Muradiyesarnıç Köyü’ne ulaÅŸtığımızda 38 metreden akan suyun ürkütücü gürültüsü insanı ÅŸaşırtıyor. Gerçekten, adını aldığı gibi sular uçuÅŸuyor, yaÄŸmurluklar yeterli gelmiyor. Aykut Fırat ÅŸemsiyesini açarak fotoÄŸraf çekiyor. Ama manzara muhteÅŸem. YeÅŸillikler içinden süzülerek gelen ÅŸelale gürültüyle zemine iniyor ve ardından bulduÄŸu onlarca yolun arasında ilerliyor ve süzülüp gidiyor. Yazının başında da söz ettiÄŸim gibi, neden daha önce gelmedim diye hayıflandım. Hava soÄŸuk ve sis yeniden bastırıyor Suuçtu Åželalesi’nde birkaç saat bile kalamadan dönüşe geçiyoruz. Mutlaka günübirlik gelip piknik yapmak için sözleÅŸiyoruz.



MustafakemalpaÅŸa’da salaÅŸ bir börekçi dükkanında karnımızı doyurduktan sonra akÅŸam karanlığında Susurluk üzerinden İzmir’e dönüş yolculuÄŸumuz baÅŸlıyor.



















































































Işık Teoman

isikteoman@gmail.com



13 Nisan 2011 Çarşamba / 3014 okunma



"Işık Teoman" bütün yazıları için tıklayın...