Müzik Ruhun Gıdası / Angül ABAY
Angül ABAY

Angül ABAY

Müzik Ruhun Gıdası



Sonbahardı, son turumuzdu.

Kamaralar akıyordu, sekiz yolcumuz geliyordu. Bulup buluşturup izolasyonu yaptık, alış veriş, evraklar, tekne yolculuğa hazırdı.

İkiÅŸer çocuÄŸu olan, birbirlerini evvelinden tanıyan iki aile tekneye yerleÅŸtiklerinde sicim gibi yaÄŸmur yağıyordu. Aşçı Rambo yemekleri hazırlamıştı. Ben teknenin miçosuydum. Temizlik, düzen, demir atma vs.’den sorumluydum.

KuÅŸadası Marina’dan kuzeye yolculuÄŸumuz baÅŸladı. Gurupla harika anlaşıyor, onlara Türkiye’yi tanıtıyorduk. Çok içten, güler yüzlü, konuÅŸkan insanlardı. Çelimsiz bedeninden dolayı Rambo dediÄŸimiz Ramazan askerlikte orduevinde öğrendiklerini döktürüyordu. Yemekleri pek sevdiler, zaten her ÅŸey taze piÅŸiriliyordu.

Yine de belirsiz gerginlikleri vardı yolcularımızın. Bizden veya yolculuktan kaynaklanmıyordu bu!?...

KuÅŸadası Körfezi’ni kuzeye doÄŸru geçip Sığacık Limanı’na yanaÅŸtık, burası küçücük, çabuk gezip, keÅŸfettiÄŸiniz bir yer; pek sevdiler. Taze kumanyalarımızı ve buz tedarik ettik. Tekrar kuzeye Göklimanı Koyu’na doÄŸru yola çıktık. YaÄŸmur hala sürüyordu, hava lodostu, kamaralarımız da akmıyordu, çok sevinçliydik. Çocukları muhnis neÅŸeli varlıklardı. Çocuklar genelde dar ortamlarda sıkılırlar, tam tersi seyahat kültürleri gereÄŸi okey oyunları, sohbetler ve olta ile gayet güzel vakit geçiriyorlardı.

Kokar Koyu’na (Göklimanı) vardık, kıçtan kara demir attık, pasarelya indirildiÄŸinde karaya ayak bastık. Koyda bizden baÅŸka tekne yoktu. Annemin de deniz tutması ilaçlarla geçmiÅŸti. Onu bu son turumuzda gezsin diye yanıma almıştım, elinde danteliyle salondaki köşesinde keyif yapıyor, yarım Almancasıyla hoÅŸ sohbetler sürdürüyordu.

Yağmur yavaşlamıştı, hiç üşümüyorduk, bilakis mayolarımızı giydiğimiz gibi kendimizi o güzel sulara attık. İlk önce çocuklarla ben, sonra büyükler çığlıklar atarak denizin keyfini çıkardık.

Rambo’nun güzel yemeklerinin kokuları koya yayılıyordu. Ben su yaptım güverte, salon, mutfak, kamaraları sildim. YaÄŸmur geçmiÅŸti. Koy o yaÄŸmurdan yıkanmışlığın tazeliÄŸiyle mis gibi kokuyordu.

Teknede maalesef konyak yoktu, tedarik edilmemiÅŸti. Yolcularımız cin ve kırmızı ÅŸarapla ÇeÅŸme’ye kadar nezaketle idare ettiler.

Burada Rambo bir akya balığının peÅŸinden çarpmasıyla boÅŸ yere koÅŸtu. Koya bülbülleri ÅŸakımaları, keçi sürülerinin çıngırak sesleriyle çocuklar kadar sevinçliydik. Yolcularımızın belirsiz huzursuzluÄŸu yine de sürüyordu…

Ertesi gün Sarpdere (Nergis) Koyu’na doÄŸru yola çıktık, pırıl pırıl bir gündü. Burası üç yapraklı yonca ÅŸeklinde bir koydur. Denize düşmüş bir gazeteyi su altında okuduÄŸumu bilirim. Alargaya demir attık, çiftlerden birinin beyinin meÄŸer yaÅŸ günüymüş. Kutladık. Gece geç saatlere kadar güvertede oturup sohbetler ettik. Uzun zamandan beri ilk defa bu kadar mutlu olduklarını ifade ediyorlardı. Kürt sorununu ve politika da konuÅŸtuk.

Ertesi gün Altınkum’da öğle yemeÄŸi yiyip ÇeÅŸme’ye girdik. Ben tabii hemen “konyak” tedariÄŸine gittim. Kumanyamızı tazeledik. Günter hanımına tek taÅŸ pırlanta bir yüzük aldı. Çocuklar da bir sürü takı aldılar. Ben yeni birkaç müzik kaseti aldım.

Nefis yemekler, güzel hava, harika deniz, müzik, neÅŸe… tatilleri sürüyordu, çok mutluyduk. Tesadüfen aldığım eskilerin disko hiti olan parçalar onları da eski günlerine götürmüştü.

Yolda bana “buralardan daha da güzel yerler var mı?” diye soruyorlardı. Bekleyin dedim ve EÄŸriliman’dan sonra Foça’ya doÄŸru rotamızda Siren kayalıkları vardı. Hiçbir ÅŸey anlatmadan onları Siren kayalıklarına getirdiÄŸimizde nefesleri tutuldu… kendilerini geri gelmemecesine denize attılar. Taaa akÅŸamüstü tekneye bitap döndüler. Gezmek, yüzmek, dalmaktan yorgun düşmüşlerdi. Yüksek nidalarla mutluluklarını dile getiriyorlardı. O belirsiz gerginlikten eser yoktu!!..

Foça’yı da pek beÄŸendiler. Berbere gittiler, alışveriÅŸ yaptılar.

Ama ayrılık zamanı gelmişti.

Böyle mutlu kiÅŸilerle tanışmak, onlara hizmet etmek bize zevk vermiÅŸti. Teknenin hatıra defterine bizim için yazdıkları bir dörtlükte, üç kiÅŸilik ve mürettebattan “As”lar diye bahsediyorlardı. Ben de “teknenin ruhu”ymuÅŸum. Kaptan kıskandı.

Müzik ruhun gıdasıydı.

Adres ve telefon numaraları alıp verildi, tekrar buluşma temennileriyle vedalaştık.


Angül ABAY




2 Åžubat 2006 PerÅŸembe / 1928 okunma



"Angül ABAY" bütün yazıları için tıklayın...