Aşçı Fok
Nurdan ÇAKIR TEZGİN
Etraftaki yürüyen ağaçlar!
Siz de yapar mısınız bilmem; her yıl gelenekselleştirdiğimiz bazı küçük ziyaretlerimiz vardır, onları gerçekleştirmek adına farkında olmadığımız içsel bir çaba içine gireriz! Bazıları şehirlerarasıdır, bazıları yaşadığımız kentin, kasabanın muhtelif semtlerine gezi şeklindedir. Büyük kentlerdekilerin dolaşacakları çok fazla kıyı köşesi vardır ve değişimin ayırdına varmak kolay değildir. Oysa küçük yerleşimlerdeki değişiklikler hemen dikkat çeker, hangi ağaç ne zaman çiçek açar bildiğimiz için mevsimi gelince gözümüz o ağacın çiçeğini arar. İlle de yolumuzu düşürmek isteriz, acaba o sokağın leylakları açtı mı? O evin, o çeşmenin akasya ve mor salkımları açtı mı?
Her bahar görmeye tanık olduÄŸumuz erguvanlar açmıştır ÅŸimdi, diyerek heyecanla döneriz mezarlığın köşesini, çoktandır geçmedim oradan deyip sırf mor salkımlarını görmek için geçeriz o çeÅŸmeli sokaktan… Siz de yapar mısınız bilmem, benim aklımı çelen yaÅŸam ritüellerimdir bütün bunlar. Zamanı gelince ararım, gider bir hatır sorarım; “Hani’miÅŸ senin güzel renklerin” der okÅŸar, belki birkaç kare de fotoÄŸrafını çekerim. En çok da ruhumun sonsuz görselliÄŸine teÅŸekkürlerle nakÅŸederim o muhteÅŸemliÄŸi.
Her mevsim ziyaret edilecek ağaçlarım vardır da, çoğunluğun ilkbahar aylarına denk gelmesi her gün sokaklara çıkmama rağmen beni telaşe memuru yapar!. Ham incir (erkek incir) yeşil incir denilen incire yetişmek isterken bir bakıyorum akasyalar beyaz damlalar halinde sarkıyorlar tepemde. Sarı Kıbrıs akasyalarına ne demeli? Yaz kış mahrum etmediler canlılıklarından bizi.
Tanrım, tabiat nasıl da cömert… Biz insanlar da tabiatın bu cömertliÄŸine saygıda kusur etmesek ne iyi olacak ama, nedendir bilinmez kesiyoruz aÄŸaçları! Kesiyor ya da kurutuyoruz!!!
Sokakların, caddelerin, bahçelerin dili olsa da aÄŸaçlarını geri isteseler… Osmanlı Mezarlığı’nın köşesindeki erguvana kimler kıydı? Sırf onu seyretmek için geçerdim oradan. Pazar sokağında o muhteÅŸem kalınlıktaki beyaz dut aÄŸacı neredesin, yürüyüşe çıkmış olamazsın! FevzipaÅŸa’daki akasya, dut, erik, Atatürk mahallesindeki karabiber ve mor salkımlar, İsmetpaÅŸa’daki okaliptuslar, menengiç, dut, zeytin ve incirler nerelerdesiniz? Hepiniz mi yürüyüşe çıktınız!
Bu arada coÅŸup ÅŸenlenen güzel bahçeleri de unutmamalı, Bilgin Hanım mor salkımlarınız açalı çok oldu neredeyse solacaklar siz neredesiniz? Haydi gelin gâri…
Bir aÄŸaç kesme sevdasıdır hak getire… Manzaramı engelliyor kes, meyveleri sinek yapıyor kes, çiçekleri pislik yapıyor beton dökeceÄŸim kes, bahçe ihlali yapacağız keselim, astımıma dokunuyor, kuÅŸlar geliyor tepesine, temele zarar veriyor keselim diye sür-git bir liste ki evlere ziyanlık…
Okaliptus ağaçları, hüküm giymiş mahkum misali her yerde katli vacip haldeler bunu kanıksadık! Vaktiyle su çeksin diye ekenlere ne demeli diyeceğim ama, okaliptusların da pek çok görevi varmış bu yeryüzüne; Su çekip bataklığı kuruturken iyiydi de, şimdi astımı tetikliyor, temele zarar veriyor diye mi kötü oldu gariplerim! Bir de garip bir budama şekliyle karşılaşıyorum; tam orta sürgününün tepesi kesiliyor ki uzayıp manzarayı engellemesin!
Karabiber aÄŸaçlarının sivrisinek dahil pek çok kanatlıyı uzaklaÅŸtırdığını biliyor muydunuz? Her kesilen aÄŸaç ve yok edilen doÄŸal örgü başımıza önceden olmayan ne örgüler örer!. Ya sellere maruz kalıp su baskınları içinde debeleniriz, ya fare, kene, gelincik (gelinkadın), karga çoÄŸalmasına, ya da yılanların insafına kalmış oluruz…
Faydalarını bir kenara koyarsak estetik güzellikleriyle ağaçlarımızı yok etmek nasıl bir dünya duruşudur?
Aşçı Fok
Nurdan ÇAKIR TEZGİN
www.ascifok.com
Siz de yapar mısınız bilmem; her yıl gelenekselleştirdiğimiz bazı küçük ziyaretlerimiz vardır, onları gerçekleştirmek adına farkında olmadığımız içsel bir çaba içine gireriz! Bazıları şehirlerarasıdır, bazıları yaşadığımız kentin, kasabanın muhtelif semtlerine gezi şeklindedir. Büyük kentlerdekilerin dolaşacakları çok fazla kıyı köşesi vardır ve değişimin ayırdına varmak kolay değildir. Oysa küçük yerleşimlerdeki değişiklikler hemen dikkat çeker, hangi ağaç ne zaman çiçek açar bildiğimiz için mevsimi gelince gözümüz o ağacın çiçeğini arar. İlle de yolumuzu düşürmek isteriz, acaba o sokağın leylakları açtı mı? O evin, o çeşmenin akasya ve mor salkımları açtı mı?
Her bahar görmeye tanık olduÄŸumuz erguvanlar açmıştır ÅŸimdi, diyerek heyecanla döneriz mezarlığın köşesini, çoktandır geçmedim oradan deyip sırf mor salkımlarını görmek için geçeriz o çeÅŸmeli sokaktan… Siz de yapar mısınız bilmem, benim aklımı çelen yaÅŸam ritüellerimdir bütün bunlar. Zamanı gelince ararım, gider bir hatır sorarım; “Hani’miÅŸ senin güzel renklerin” der okÅŸar, belki birkaç kare de fotoÄŸrafını çekerim. En çok da ruhumun sonsuz görselliÄŸine teÅŸekkürlerle nakÅŸederim o muhteÅŸemliÄŸi.
Her mevsim ziyaret edilecek ağaçlarım vardır da, çoğunluğun ilkbahar aylarına denk gelmesi her gün sokaklara çıkmama rağmen beni telaşe memuru yapar!. Ham incir (erkek incir) yeşil incir denilen incire yetişmek isterken bir bakıyorum akasyalar beyaz damlalar halinde sarkıyorlar tepemde. Sarı Kıbrıs akasyalarına ne demeli? Yaz kış mahrum etmediler canlılıklarından bizi.
Tanrım, tabiat nasıl da cömert… Biz insanlar da tabiatın bu cömertliÄŸine saygıda kusur etmesek ne iyi olacak ama, nedendir bilinmez kesiyoruz aÄŸaçları! Kesiyor ya da kurutuyoruz!!!
Sokakların, caddelerin, bahçelerin dili olsa da aÄŸaçlarını geri isteseler… Osmanlı Mezarlığı’nın köşesindeki erguvana kimler kıydı? Sırf onu seyretmek için geçerdim oradan. Pazar sokağında o muhteÅŸem kalınlıktaki beyaz dut aÄŸacı neredesin, yürüyüşe çıkmış olamazsın! FevzipaÅŸa’daki akasya, dut, erik, Atatürk mahallesindeki karabiber ve mor salkımlar, İsmetpaÅŸa’daki okaliptuslar, menengiç, dut, zeytin ve incirler nerelerdesiniz? Hepiniz mi yürüyüşe çıktınız!
Bu arada coÅŸup ÅŸenlenen güzel bahçeleri de unutmamalı, Bilgin Hanım mor salkımlarınız açalı çok oldu neredeyse solacaklar siz neredesiniz? Haydi gelin gâri…
Bir aÄŸaç kesme sevdasıdır hak getire… Manzaramı engelliyor kes, meyveleri sinek yapıyor kes, çiçekleri pislik yapıyor beton dökeceÄŸim kes, bahçe ihlali yapacağız keselim, astımıma dokunuyor, kuÅŸlar geliyor tepesine, temele zarar veriyor keselim diye sür-git bir liste ki evlere ziyanlık…
Okaliptus ağaçları, hüküm giymiş mahkum misali her yerde katli vacip haldeler bunu kanıksadık! Vaktiyle su çeksin diye ekenlere ne demeli diyeceğim ama, okaliptusların da pek çok görevi varmış bu yeryüzüne; Su çekip bataklığı kuruturken iyiydi de, şimdi astımı tetikliyor, temele zarar veriyor diye mi kötü oldu gariplerim! Bir de garip bir budama şekliyle karşılaşıyorum; tam orta sürgününün tepesi kesiliyor ki uzayıp manzarayı engellemesin!
Karabiber aÄŸaçlarının sivrisinek dahil pek çok kanatlıyı uzaklaÅŸtırdığını biliyor muydunuz? Her kesilen aÄŸaç ve yok edilen doÄŸal örgü başımıza önceden olmayan ne örgüler örer!. Ya sellere maruz kalıp su baskınları içinde debeleniriz, ya fare, kene, gelincik (gelinkadın), karga çoÄŸalmasına, ya da yılanların insafına kalmış oluruz…
Faydalarını bir kenara koyarsak estetik güzellikleriyle ağaçlarımızı yok etmek nasıl bir dünya duruşudur?
Aşçı Fok
Nurdan ÇAKIR TEZGİN
www.ascifok.com
"Aşçı Fok
Nurdan ÇAKIR TEZGİN" bütün yazıları için tıklayın...
