Düşünen Kadın
Geçenlerde Heykellerle ilgili bir albümü karıştırırken “Düşünen Adam” heykeli ile karşılaştım. 16. yüzyılın en büyük yontucularından (heykeltıraşlardan) biri sayılan Auguste Rodin’in (1840-1917) “Düşünen Adam” heykelini bilmeyen yoktur sanırım. Hani bir taşın üzerinde oturan, eli çenesinde düşünen bir adamın heykelinden söz ediyorum. Orijinali Paris’deki Rodin Müzesi’nde kopyaları ise dünyanın birçok üniversitesinin bahçesinde bulunan eserden bahsediyorum. Hatta bir tane de bizde var. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nin bahçesinde duruyor!. Bu ülkede düşünmenin delilik olduğuna inandığımızdan mı, düşünenin delireceğine olan inancımızdan mı, düşünmenin delilere mahsus bir şey olduğunu sandığımızdan mı, düşünmekten ve düşünen insanlardan korktuğumuzdan mı? Heykeli oraya konumlandırdılar bilmiyorum.
Hep düşünmüşümdür, bu büyük sanatçı niçin bir “Düşünen Adam” heykeli yaratmış da “Düşünen Kadın” heykeli yapmayı aklına getirmemiş. Filozofların hep erkek olmasından mı etkilendi, acaba. Oysa bu yapıtta bir klasik filozof tipi, fizyonomisi de yok. Başının biçimi, geniş omuzları, kol ve ayak kasları ile daha çok bir işçiye benziyor. İşçiler düşünmez mi?. Elini çenesine koyup, gözlerini bir yere dikerek düşünceye dalmaz mı? Elbette dalar. O halde Rodin yapıtını yaratırken ayrım yapmamış, o heykeli düşünen her erkeği simgelemek, canlandırmak için yaratmış.
Peki, kadın düşünmez mi? Tehlikeli bir yerde askerlik yapan askerin ya da ekmek parası uğruna yerin yüzlerce metre altındaki madene inen emekçinin karısı, annesi elini çenesine koyup, hiç düşünmez mi? Elbette düşünür.
O halde bugüne kadar “Düşünen Kadın” adında bir heykelin yapılmamasını iki nedene bağlayabiliriz. Birincisi bütün dünyada hala erkek egemenliğinin sürmesine ve bütün simgelerin erkeklere göre ayarlanmasına, ikincisi de bir düşünen kadın heykelini yaratacak heykeltıraşın henüz yetişmemiş olmasına.
Güzel sanatların birçok dalında, tiyatroda, resimde, müzikte, opera ve sinemada erkeklerle boy ölçüşen dahası zaman zaman onları aşan kadınların yetiştiği halde heykeltıraşta kadınların evrensel boyuttaki başarıya erişememiş olmasını nasıl açıklayabiliriz? Sanıyorum ki bunun nedeni, bütün uygar dünyada kadınların bu alana çok geç el atmasıdır.
* * *
Bildiğiniz gibi 12 Haziran’da Türkiye genelinde genel seçim yapılacak. Aday listeleri şimdiden açıklandı. Kadın adayların azlığı yine dikkat çekici. Bilindiği gibi Türk kadını seçme ve seçilme haklarını Atatürk sayesinde aldı. Neredeyse 83 yıl olacak. Ama mecliste kaç kadın milletvekili var? Siyasi Liderler neden kadınların gücünü yok saymaktadırlar. SultanAhmet Mitingi kahramanı Halide Edip Adıvar, seramik ustası Füreyya Kılıç, dublaj ve çeviri ustası, sanat dostu Adalet Cimcoz, insanlığın simgesi Dr.Türkan Saylan, arkeoloji tanrıçası Halet Çambel, İngiliz Dili ve Edebiyatı uzmanı Mina Urgan ve ismini burada sayamadığım birçok değerli kadın sanatçı, bilim kadını, siyasetçi bu ülkenin topraklarında yetişmedi mi? Ülkemiz nüfusunun yarısını oluşturan kadınların, mecliste küçücük bir oranla temsil edilmelerini anlamak mümkün değil.
Siyasette kadın ve erkek konusu ne yazmakla, ne de tartışmakla bitmez. Fakat siyaseti, kadın-erkek, yan yana yapabilmek mutlaka ve mutlaka ülkemiz yararına olacaktır.
Düşünen adam heykeli ile başladık, kadınlarımıza lafı getirdik, şimdi de düşünme ile söyleyeceklerimizle yazımızı bitirelim.
Düşünen kadınlarımız çoğaldıkça umut ışığının aydınlattığı toplumsal alanlarda genişleyecektir.
Açılmalı insan, erkeği kadını ayırt etmeden, insanlık dünyasına……..
erol.cinar@doruk.net.tr
|