İNSANİ YÜCELİKLERİN YALNIZLIKTAN ÜŞÜYEN DEV ÇINARI: HÜMANİST ERASMUS / Bedriye KORKANKORKMAZ
Bedriye KORKANKORKMAZ

Bedriye KORKANKORKMAZ

İNSANİ YÜCELİKLERİN YALNIZLIKTAN ÜŞÜYEN DEV ÇINARI: HÜMANİST ERASMUS



Stefan Zweig’ın birbirinden deÄŸerli yapıtları arasında Rotterdam’lı Erasmus’un Zaferi ve Trajedisi'ni okuyorum. İnsanlığı incelemenin en uygun yolu, insanı incelemektir” diyen Pope’un dediÄŸi gibi Stefan Zweig da biyografilerini yazdığı kiÅŸilerin yaÅŸamlarındaki iniÅŸ ve çıkışları, yaÅŸamlarını adadıkları ilkeleri irdelemiÅŸtir. KiÅŸilerinin çıplak gerçeÄŸine; dostunun, babasının, annesinin günlüğünü okuduÄŸunu hissedecek deÄŸin yakın kılmıştır okuyucuyu. Erasmus da Zweig’ın bana kazandırdığı kadim dostlardan birisidir. Biyografilerini yazdığı kiÅŸiler tarihin sayfalarında görünüşte yenik düşen; ama yaÅŸamlarındaki duruÅŸlarıyla kendilerinden yana olan kiÅŸilikleriyle kahramanlığı hak eden insanlardır.

Erasmus da görünüşte tarihin sayfalarında yenik düşmüş; ama yaşama duruşuyla, cesaretiyle, davranışıyla... insanlığın tarihine anıtını dikmiştir. Kişilerin başarıları nasıl heybetliyse acıları ve yalnızlıkları da aynı oranda heybetlidir. Onların iliklerine işleyen yalnızlıkları, kimsesizlikleri umarsızlıkları... ürpertir insanı. Erasmus'un hayatını okuyunca içim ona dair gurur, acı ve zafer duygularıyla coştu. Erasmus, Rönesans döneminde kendisini gösteren Hümanizmin savunucularındandır. Özünde birçok farklı düşünceyi içinde barındıran, 'insan'ı merkezine alan ne bir felsefe, ne de bir öğreti olan Hümanizmi, "İnsani" ya da insana en yakın bir görüş olarak algılamanın yanlış olmadığını düşünüyorum. Tek bir insana değil, evrensel insana duyulan sevgidir ondaki yaşam biçimine dönüşen Hümanizm. Erasmus değer yaratan ve yarattığı değeri değerlendiren tek canlının 'insan' olduğuna inandığı için gerçek bir Hümanisttir.

Onun misyonu ile yaÅŸamın taşıdığı anlam üzerinde çok düşündüm. Adı bugün bilinmeyen Rotterdam’lı Erasmus, bir zamanlar yüzyılın en parlak, ünü sınırları aÅŸan düşünürüdür. Onu çağında yaÅŸayan insanlardan ayıran, bugün bizim için deÄŸerli kılan özelliklerini şöyle özetleyebilirim kendimce: Avrupa’nın tüm kalem sahipleri ve yazanları arasında, bilinçli barış dostu, barış uÄŸruna savaÅŸma yürekliliÄŸini de gösterebilen, düşünceye yandaÅŸ Hümanist idealin en güçlü savucusu olmasıdır. Onun, insancıl yanını yazar şöyle özetlemiÅŸtir: “Erasmus’un, tinsel dünyamıza daha adaletli ve anlayış dolu bir düzen kazandırmak amacıyla atıldığı savaÅŸta yenik düşmüş olması, yaÅŸamının böylesine trajik bir yazgının doÄŸrultusunda geliÅŸmiÅŸliÄŸi, onu bize daha da yakın kılar. Erasmus, bizim de sevdiÄŸimiz pek çok ÅŸeyi, edebiyat ve felsefeyi, kitapları ve sanat yapıtlarını, dilleri ve halkları sevdi; bütün bunların ötesinde de, daha yüksek bir ahlâk anlayışını yerleÅŸtirmek amacıyla, hiç ayrım yapmaksızın bütün insanlığı sevdi.” (s.13–14)

Hümanist Erasmus, ayrıştıran deÄŸil; birleÅŸtirendir. O, her türlü aşırıya karşıdır. UzlaÅŸtırıcı kiÅŸiliÄŸiyle insanları “insan” gerçeÄŸine yakınlaÅŸtıran düşünürü çaÄŸdaÅŸlarından ayıran en belirgin diÄŸer özelliÄŸi ise çaÄŸa bakışıdır.

Avrupa tarihinde bir dönüm noktasıdır, on beÅŸinci yüzyıldan on altıncı yüzyıla geçiÅŸ. Bu dönemde keÅŸifler birbirinin izlerinde bir yarış atı gibi koÅŸarken, Avrupa’nın ufuklarında geliÅŸen yenilikler akıllara durgunluk verecek haldedir. On altıncı yüzyılda bilim, sanat, teknoloji alanlarında yapılan ve yaÅŸanılan devrimler insanların duygu ve düşünce dünyalarının geliÅŸmesine olanak tanımıştır. KalıplaÅŸmış doÄŸruların etkisini yitirmesi, aydınlıkların önünü açmıştır.

Aydınlık Çağın yaktığı ışık yazık ki Erasmus'un yaÅŸamındaki karanlıkları aydınlatmadığı gibi trajedileri de yok edememiÅŸtir. Uluslar üstü ünü bütün dünyaya yayılan Erasmus’un, ailesine dair bilgiler bu dahinin daha sonra yaÅŸayacağı trajedilerin habercisi gibidir. Erasmus’un, ne doÄŸduÄŸu bir vatanı, ne annesi, ne de babası vardır. Roterodamus adı da, babalardan ve atalardan kalmış deÄŸil sonradan alınmıştır. Onun konuÅŸtuÄŸu dil, doÄŸduÄŸu Hollanda’nın dili deÄŸil, daha sonraları öğrendiÄŸi Latincedir. Annesi ile babasını çok küçükken yitirmiÅŸtir. Onun tüm yaÅŸamı boyunca saklamak istediÄŸi, kara bir gölge gibi peÅŸini takip eden sırrıysa, evlilik dışı dünyaya gelmiÅŸ olmasıdır. Babasının bir din adamı olması Erasmus’un, içindeki ağırlığı daha da artırır. Evlilik dışı dünyaya gelen Erasmus, yakınları tarafından dışlanınca, kilise tarafından bakımı üstlenir. Önceleri Deventer Kilise Okulu’na, daha sonraları ise Herzogenbusch’a gönderilir.

Özgürlüğüne çok düşkün olan Erasmus, aşırı ihtiyatlıdır. Uzun yıllar kilisede kaldıktan sonra çok istediÄŸi özgürlüğünü elde etmiÅŸ ve kiliseden ayrılmıştır. Kiliseden aldığı cüzî maaÅŸla yetinmeye çalışsa da baÅŸaramamış, yoksulluk içinde yaÅŸamak zorunda kalmıştır. Her ÅŸeye karşın yolundan dönmeyen Erasmus’un bilgeliÄŸi çok geçmeden fark edilmiÅŸtir ve birçok üniversiteden kendisine önerilen kürsü tekliflerini kibarca reddetmiÅŸtir. Kimseye efendilik, uÅŸaklık etmeden yaÅŸamak, iyi kitaplar okumak ve kendisinin de beÄŸeneceÄŸi yapıtlar kaleme almaktır hayatının amacı. Erasmus, sanatının düşünsel özgürlüğünü, bağımsızlığını koruyarak, küçülmeden ayakta durmayı baÅŸarmıştır. S. Zweig, Erasmus’un öncülük ettiÄŸi yenilikleri şöyle özetlemiÅŸtir: “Her alanda olduÄŸu gibi, burada da bir öncü iÅŸlevini yerine getirmiÅŸ, türü yazınsaldan yergiye deÄŸin varan siyasi yazı sanatı, sonradan Voltaire, Heine ve Nietzsche’de doruÄŸuna varan, tüm dünyasal ve dinsel güçlerle alay eden, yürürlükteki düzen için açık saldırılardan daha sakıncalı olan o yakıcı, iÄŸneleyici sözlerin sanatı, Erasmus’la baÅŸlamıştır.”(s.46)

Çağa değil çağlara seslenen Erasmus, hümanist düşünceyi yaşam felsefesi olarak etkin kılmıştır. İnsanlığa inanmış insanlar olmalarına, çevrelerindeki insanları da uzlaştırıcı yaklaşımlarıyla kazanmalarına, barışsever kimlikleriyle düşmanlıkları ortadan kaldırmalarına, hiçbir dogmanın etkisi altında kalmamalarına, özgür düşünen ve düşündüklerini özgürce yaşama geçiren insanlar oluşuna dikkat etmiştir çevresinde toplanan insanların.

On altıncı yüzyıl düşünürleri, kültürlü bir insanın halkın içinde var olamayacağı gerçeğinden yola çıkarak kentsoylu ya da mutlu bir azınlığın hegemonyasına girmiştir. Sadece akademik masalarından kalkmadan dünyaya çeki düzen vereceklerine inanan ve kendilerini beğenmiş, yaşam gerçeklerinden habersiz bir grup düşünürün karşısında Erasmus:

Arı gibi çalışkan bir bilim adamı, özgür düşünceli bir din bilimcisi, sert bir eleÅŸtirmen, yumuÅŸak bir öğretici, biraz kuru dizelere kaçan biraz ÅŸair, billur gibi anlatıma sahip bir mektup yazıcısı, hem de acımasız satirik yazıların yazarı, hem de insanoÄŸlunu insan kılan tüm yüceliklerin savunucusu bir havaridir” Kendilerini Aydınlanmacı sayan insanlar, Hümanist düşüncenin derinliÄŸini algılamaktan yoksun oldukları için, halkı dışlamışlardı, Erasmus dışında. Erasmus’un farkını biraz da eserlerinde irdelemek gerek. Ünlü düşünürün birbirinden deÄŸerli yapıtları arasında DeliliÄŸe Övgü’nün ayrı bir önemi vardır. DeliliÄŸe Övgü, ilk kez mizah diliyle Almanya’nın Reform Hareketi’nin yaÅŸandığı dönemlerde; yaÅŸanan haksızlıkların sorumluluÄŸunu taşıyan insanların statüsüne bakmaksızın, bir panayır diliyle ağır bir ÅŸekilde eleÅŸtirerek, yansız, tutarlı bir deÄŸerlendirmeyle sorunların ve çözümlerin altını çizen tek eserdir. Erasmus’un DeliliÄŸe Övgü’sü çağının en önemli taÅŸlamasıdır. O, böyle bir yapıtı yedi gün gibi kısa bir zaman dilimi içerisinde dostu Thomas More’u, eÄŸlendirmek için yazmıştır. Asıl sormak istediÄŸi soruysa ÅŸudur: “İnsanoÄŸlunun tüm zincirlerinden kurtulmasını ve salt özgürlüğe ulaÅŸmasını saÄŸlayan delilik midir?

ÇocukluÄŸu yoksulluk içinde geçen, bugünlerine gelebilmek için, birçok güçlüklere göğüs geren ve acılarıyla olgunlaÅŸan, haksızlıklara karşı haykıran bir bilinçtir Erasmus. YaÅŸadıklarının izlerini bir ömür boyu taşıyan Erasmus: "YaÅŸamda ancak deliliÄŸe yakalanmış olana gerçek anlamda insan denebilir,” der. (s.65) Ünlü düşünürün ruhu böyle bir bilgeliÄŸe eriÅŸtiÄŸi zaman huzuru bulmuÅŸtur ancak. O, yaÅŸamı boyunca sorumluluk duygusunu, tarafsızlığını ve özgürlüğünü kimselerin güdümüne bırakmamıştır. Rotterdam’lı Erasmus, yaÅŸadıklarından ancak kendisi olmakla, içsel özgürlüğüne kavuÅŸacağını iyi bilmiÅŸtir. Ününün sınırları aÅŸtığı dönemlerde bile, saraylardan gelen davetlere pirim vermemiÅŸtir. Kendisine sunulan onca ganimetlere raÄŸmen, hiçbir zaman kimsenin kendisine fiyat biçmesine izin vermemiÅŸtir. Adı, satın alınamaz olarak simgeleÅŸmiÅŸtir. O’nu büyük yapan en belirgin özelliÄŸi ise, kendisini haklı görmemesidir. Ona göre, her düşünce ve davranış tartışmaya açılmalıdır. İnsanların birbirlerini incitmeden uzlaÅŸabileceklerine inanır. Bu tavrıyla diktatörlüğün karşısındaki yerini almıştır. Erasmus’a göre, Cicero: "Adil olmayan bir barış, en haklı savaÅŸtan daha iyidir” demekle haklıdır. SavaÅŸlar adaletsizlikler üzerine kurulmuÅŸtur. Her zaman savaÅŸlarda bir kazanan, bir de kaybeden olacaktır. Bu kaçınılmazdır. Asıl savaşın yaralarını, ne kazanan, ne de kaybedenlerin arasında yer alan, zavallı masum ve yoksul insanlar sarmıştır. Kazanan tarafın, kaybeden tarafı ezme hakkına sahip olması ise insanlığın maruz kaldığı bir baÅŸka cinayetler zinciridir. SavaÅŸa bu yüzden karşıdır o.

O’nun mirası, yaÅŸamı boyunca yansız kalmanın en acı faturasını ödemektir. Rüzgârın estiÄŸi yöne doÄŸru esen bir yaprak gibi oradan oraya savrulup gitmemektir. Ne yazmaktan, ne düşünmekten ne de inandıklarını savunmaktan ödün vermemektir. Ölümünden sonra öğrencisi olan Montaigne, onun mirası olan akıl, hoÅŸgörü, bilim meÅŸalesini kuÅŸaktan kuÅŸaÄŸa taşımıştır. Yirmi birinci yüzyılda deÄŸerinin yeterince anlaşılmadığı Erasmus’un biyografisini dilimize çeviren, Ahmet Cemal’e bu saygın düşünürü yakından tanımamamıza, sevmemize, dostumuz olmasına katkısından dolayı saygılarımı iletiyorum. Bir dosta ihtiyaç duyan okuyucuların bu eseri okumalarını çok isterim.


*Rotterdam’lı Erasmus’un Zaferi ve Trajedisi, çeviren: Ahmet Cemal, B/F/S Yayınları, İstanbul. S.166. İnsancıl Mayıs 2011.s.20-22.


Bedriye KORKANKORKMAZ




15 Haziran 2011 Çarşamba / 2187 okunma



"Bedriye KORKANKORKMAZ" bütün yazıları için tıklayın...