ORAK ADASI'NDA IZBANDUDLARLA SAVAŞ
1774 yılında Osmanlı Devleti ile Rusya arasında imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması’na göre, Osmanlı Devleti Azak Denizi ve çevresinde bazı kentleri kaybetmesine rağmen on dokuzuncu yüz yıl başlarında; topraklarının genişliği bakımından dünyanın en büyük imparatorluklarından biriydi. Anadolu, Trakya, Bulgaristan, Sırbistan, Arnavutluk, Karadağ, Yunanistan, Kafkasya, Irak, Suriye, Filistin, Hicaz, Mısır, Trablusgarp, Tunus, Cezayir, Girit ve Kıbrıs Adaları ile Ege Denizi’nin bütün adaları da İmparatorluk sınırları içindeydi. 1789 Fransız İhtilâli’nden sonra Avrupalı aydınlar Osmanlı sınırları içinde yaşayan ulusları uyandırmak için harekete geçtiler. Fransız ve İngiliz edebiyatçılarında, eski Yunan medeniyeti hayranlığı vardı. Yunanlılar, ticaret ve din bakımından diğer milletlere göre İmparatorlukta rahatları çok iyi olmasına rağmen Sırplardan sonra ilk defa bağımsızlık sevdasına düşmüşlerdi. Osmanlı Devleti’ni, yıpratmak için karada ve denizde girişimde bulundular. Denizdeki korsanlık olayının bir kısmı Foça ve çevresinde yaşandı. Bu olay şimdi pek bilinmese de biraz dokunalım.
Türk Deniz Tarihinde Kısa Bir Gezinti:
Ege ve Akdeniz’de görülen ilk Türk Denizcisi Çaka Bey’di. 1090 yılı Mayıs ayı başlarında elli parça gemi ile denizi açılmış altı yıl boyunca denizlerde Türk egemenliğini sürdürmüştü. 1330 yılından itibaren Ege Denizi’nde Türk kaptan olarak Aydınoğlu Umur Bey ve Saruhan oğlu Süleyman Bey’in ismi görülür.
Osmanlılar 1390 yılından sonra Karesi Beyliği, Saruhan ve Menteşe Beyliği Osmanlı Beyliği’ne bağlandıktan sonra Akdeniz’de bulunan Türk korsanlarını desteklemekle denizciliğe el attı diyebiliriz. 1534 yılında Hızır Reis, Cezayir’den çağırılıp donanmanın başına getirildi. Barbaros adını alan bu kaptan Osmanlıya denizlerde de büyük egemenlik sağladı. Türk Donanması 17. yüzyılda da Akdeniz’de hala güçlüydü. 1631 yılında Türk gemileri İngiliz limanlarını yıllık vergiye bağladı. 1795 yılında Amerika Cezayir’de bulunan esirlerini kurtarmak için, Osmanlı Devleti’ne 642.500 Dolar “Haraç” ödedi.
Yakın Çevrede Korsanlık
Uzun süren savaşlar, Avrupa Devletlerinin yeni dünyayı keşfi, verilen kapitülâsyonların zıt etkileri de dahil olmak üzere bir takım nedenler, çağa ayak uyduramayan Osmanlı Devleti’ni kara ve denizlerde geriletti. Fransız ihtilali ile uyanan milletler Osmanlı İmparatorluk çatısını tutan ana direkleri birbirine bağlayan destek parçaları kaldırmak için saldırılara başladı. Osmanlı İmparatorluğu içinde diplomaside önemli görevlerde bulunan ve ticareti ellerinde tutan, Rumlar ilk harekete geçen uyruklardan biriydi. 1821 yılında Rusların ve diğer Avrupa Devletlerinin desteği ile Mora’da bağımsız olmak için ilk isyan eden Yunanlılar oldu. Mora’da binlerce Türk yok edildi. Rumlar, adalardan gelip, Çandarlı ve Foça kıyılarında insan, hayvan, eşya kaçakçılığına başladı. Yetmeyince insanlarımızı yok etmek için uğraş verdi.
Rumlar yalnız karada değil, denizde de Osmanlı Devleti’ne zarar vermek için Ege kıyılarında yaptıkları korsanlık hareketlerinde amaçları bağımsız bir Yunan devleti kurmaktı. Kilise, Yunanlıların okumuş kişileri, denizlerde büyük ticaret yapan insanları, bu hareketin öncülüğünü yaptı. İlçemiz Foça, Güzelhisar kazasının Aliağa körfezi kıyıları ve Çandarlı limanlarına baskınlar yapıldı. Kadın ve çocuklar esir alındı.
Izbandud adı verilen bu deniz haydutları hakkında ilk bilgi, 1822 yılında Çandarlı, Foça ve Midilli limanlarında bulunan kayıkları alıp kaçırmaları olayıdır.(*) Aynı yıl içinde Menemen Güzelhisar-ı yakınındaki iki çiftliği denizden gelip yaktılar.(**)
Osmanlı Devleti’nin başında o yılda Padişah II. Mahmut’tu. Yunan isyanının başladığı yıllarda Salih Paşa sadrazamdı. Daha sonra Abdullah Paşa, Ali Paşa, Mehmet Sait Galip Paşa sadrazamlığa getirildi. 1824 - 1828 yılları arasında sürekli dört yıldan fazla iktidarda bulunan ise, Selim Mehmet Paşa idi. Ordu son yıllarda savaşmayan ve isyan çıkaran yeniçerilerden meydana geliyordu. Yenilik yapmak isteyen Padişah II. Mahmut henüz ağır davranıyordu. Amcası III. Selim, tedbirsizliğinin karşılığını canıyla ödemişti.
Foça, Aydın vilayeti, Saruhan Sancağı’na bağlı bir kaza merkeziydi. İdarenin, yargının, askeriyenin başı bir “kadı”ydı. Henüz kaymakamlık ve müdürlükler kurulmamıştı. Foça’nın en önemli ihraç ürünü üzüm ve tuzdu. Bir kuruş 1821 yılında 12 gram gümüşten basılıyordu.
Kayık hırsızlığından bir yıl sonra 1823‘de Sakız, Sisam ve İspara adalarından hareketle Çandarlı limanını gece yarısı basan Izbandudlar, yüzden fazla kişiyi şehit edip, 130 kadar kadın ve çocuğu kaçırmışlardı. Konya Ereğli’si Derebeyi Hasan Bey ile Serdar Ömer Paşa, Davaslıoğlu, Ayvalık ve Sakız Adası’nı basarak olayın öcünü almışlardı. Gidenler gelemedi. Bu konuda daha sonra Çandarlı’da;
“Yunan gemisi geldi dayandı,
Kara taşlar al kanlara boyandı,
Tüfek seslerine dünya uyandı,
Vurun arkadaşlarım kalmasın gavur!”
Kıtasıyla başlayan ağıt yakıldı. Bergama’nın ilk müze müdürü Osman Bayatlı olayı araştırıp eserinde yazdı. (***)
1823 yılında İzmir Muhafızlığı görevinde bulunan Hasan Paşa’ya Akdeniz’de dolaşan ve ilçemiz Foça sahillerine de zarar veren Izbandud isimli eşkıyanın kovulması ve uygun biçimde cezalandırılması için emir verildi. (****) Paşa, deniz haydutlarını yakalamak için girişimde bulunsa da hemen bulunmaları kolay olmadı. Yerli Rumların bir kısmı gönüllü bazıları da korkudan haydutlara yardımcı olmuşlardı. Dikili, Aliağa, Foça sahillerinde balık avcılığı yapan kişiler ihbar etmek istese de etrafta gündüzleri pek görünmediler. Kalabalık gemilerle sahile inip Kara içlerine doğru topluca saldırı yapıyorlardı
Çekirge sürüsü vurup kaçtığından, paçayı ekseriyetle kurtarıyordu. Küçük Türk gemileri daima peşlerindeydi. 1825 yılı Kasım ayı içinde takip Çandarlı kıyılarından başladı. Izbandudlar, körfezden çarçabuk geçerek Aslan burnundan Foça limanı karşısında bulunan adalar arasında saklanmak istediler. Limanda bekleyen Türk muhafız gemileri de harekete geçti. Çandarlı’dan itibaren Rum gemilerini takip eden Riyale Bey eşkıyayı Orak Adası ve İncir Adası önünde kıstırdı. İki taraf harbe tutuştu. Birçok gemi yakıldı. Türk kaptan, Rumların iyi dövüşmelerine rağmen dirençlerini kırdı. Hepsi teslim oldu. İsyanın liderliğini yapanlar idam edildi. Başkent yönetiminin emirlerine uyarak başları kesilip İstanbul’a gönderildi. Diğerleri, türlü cezalara çarptırılarak hapishaneleri boyladı. 29. Zilhicce. 1241 (1825) Olayları anlatan belgeler günümüzde Osmanlı Arşivleri İçişleri Bakanlığı bölümünde saklanmaktadır.(*****)
(*) 29.Zilhicce.1238 (1822) tarihli arşiv belgesi,
(**) 21 Şevval. 1238 (1822) tarihli arşiv belgesi.,
(***) Osman Bayatlı, konuyu “Bergama’da Yakın Tarih Olayları” adlı eserinin 57.nci sayfasında araştırarak geniş biçimde yazdı. Bayatlı, Bergama’nın yetiştirdiği önemli kişilerden biridir. Bergama’nın ilk müze kurucusudur. Çalışmalarıyla, günümüz araştırmacılarına önderlik etmiştir. Atatürk’ü, 1934 yılında Bergama’ya geldiğinde karşılayanların biriydi.
(****) 30. Recep. 1239 (1823) tarihli arşiv belgesi.
(*****) 9. Sefer. 1241 (1825) tarihli arşiv belgesi.- Foça tarihi bakımından, olayları Osmanlı dilinden günümüz yazısına aktarmak gerekli olduğuna inanıyorum. Hala iri yarı adamlara “ızbandut” gibi derler.
Emekli Eğitimci,
|