
Ahmet ÖNEL
YAZ OKUMALARI _ 2
KİTAP SEÇME SANATI!
Yaz geçip gidiyor. Sonuçta, yaz ile yazının hurufattan mülhem akrabalığını(!) gıdıklayan yeni bir yazıya giriÅŸmekten kendini alamıyor insan. Yaz, hepimizin malumu, temponun alabildiÄŸine düştüğü bir mevsim. Önce tempo düşer, sonra hayata yakın duran ilgiler! Neyse ki, günümüzde klasik tatil kavramı da deÄŸiÅŸikliÄŸe uÄŸradı. Altmışlı yıllarda Erdek gemisinin limandan açılmasıyla yol almaya baÅŸlayan yaz tipi yaÅŸam modeli, ilk ağızdaki “Yalova sefası” tarzını hızla solladı ve “deniz, güneÅŸ, kum” üçlemesiyle buluÅŸtu. Çok çabuk uyum saÄŸlayan, hızla kabuk deÄŸiÅŸtiren bir ulusun torunlarıyız. Bu modeli tez elden benimseyen yeni kuÅŸak, kum ülkesinin rehavetine sığınırken, hasır plaj çantalarının içine havlunun yanı sıra iki de kitap atmayı ihmal etmedi. Sonuçta, serin havlular ve kumlu kitapların kılavuzluÄŸunda yaz okumaları ummana açılıverdi. Åžimdilerde ise aynı yönlendirmeyi kapsamlı, ciddi yazın dergilerinde de görmek insanı derin kedere boÄŸuyor gerçekten. Yine yönlendiriliyor, zorunlu tutuluyorsunuz. Siz kendini bilmez okur adayları, yaz mevsiminin santigrat deÄŸerleriyle bir kitabın içerik yoÄŸun deÄŸerlerini yan yana getirmeyi asla beceremediniz bu güne kadar! Seçimleriniz yanlış, tercihleriniz kuÅŸkulu, kararlarınız tartışma götürür türden oldu her zaman için. Ve her zamanki gibi yine yol göstericilere gereksinimiz var anlaşıldığı üzre!
Okuma edimini bir çeÅŸit “harakiri” yapmaya zorlayan bir tutum oysa bu. Öneriler zinciri kuÅŸatmasındaki bir okurdan özgür seçimler yapmasını nasıl bekleyebiliriz peki? Sonuçta öneriler manzumesi tez elden devreye giriyor ve okura sahip çıkılarak sorun kökünden çözülüyor:
• Yaz mevsiminde hafif okumalar yapmak(!) neyin nesiymiÅŸ kuzum? Bana mevsimini söyle sana okuyacaklarının listesini anında çıkarıvereyim! Klasiklere yumulmak için daha ne bekliyorsun ey kari! BoÅŸ zamanlarında da ansiklopedi sayfalarında dolaşıver bari!
Kimi öneri sahibi ise, yılların es geçilmiş hor görülmüş edebi değerlerini hatırlatma sevdasında:
• Bu yaza Joyce ile şöyle sıkı bir giriÅŸ yap ahbap. Proust’un tozunu hızlıca at ve Hesse’de konakla. Antraktta ise Don KiÅŸot’la Homeros’u tazelemeyi sakın unutma!
Ara sıcaklardan neler alacağımızı ise kimseler söylemiyor. Acımasız şu edebiyat taifesi gerçekten.
Oysa okur tatilde! Onun AyÅŸegül’den ne eksiÄŸi var, söyler misiniz? Belki önerilere hiç açık deÄŸil. Dahası, bu tür bombardımanlarla onda bir eksiklik duygusu yaÅŸatmak da cabası. Potansiyel okuru “kış okumaları” konusunda da huzursuz edebilirsiniz. Ayrıca, yine ona kış okumalarıyla ilgili uzun ve derin listeler çıkartılmıyor. Kış okuru iÅŸini biliyor! Peki okurun yaz boyunca yaÅŸadığı geçici bir bellek yitimi mi var? Onun okuma tasarrufunu neden ciddiye almaktan yana deÄŸiliz! Kış aylarında, yoÄŸun iÅŸ temposu nedeniyle, yaza bıraktığı “birikmiÅŸleri” olamaz mı?
Zaten bu millete iyilik yaramaz türü bir karşı çıkışın tam sırası belki de. Yeterince okunmayan bir ülkede bu tür “palyatif” ateÅŸlemelerin okur yüzdesinde bir kıpırdamaya neden olması az kazanç deÄŸil elbette.
Bence kazın ayağı öyle deÄŸil. Okuma edimi liberal yaklaşıma fazla yüz vermediÄŸi gibi otoriter tutumlara da sırt çeviriyor. Ne kadar allayıp pullasanız da, okur yine bildiÄŸini, ya da “bulduÄŸunu” okuyor. Tatile çıkmadan önce, son dakikada bavulun üst gözüne tıkıştırılan bir iki kulağı katlanmış roman! O kulak katlamaları da ihtimal geçen yazdan kalma. Ama ne gam! Bir okur, seçimiyle, okumaya ayırdığı zamanla, beÄŸenisiyle asla tartıya gelmemeli! Çünkü o gereksinim duyarsa dergileri, gazetelerin kitap tanıtım sayfalarını bir güzel inceler ve beÄŸenisine denk düşen kitapları ayırır. Bilinçli bir okur oluÅŸturma konusundaki bu gayretin fazla bir gayret olduÄŸunu düşünüyorum. Önermeler ve dayatmalar arasındaki bıçak sırtı dolaÅŸmaların “seçim özürlü” bir aydın tanımlamasıyla buluÅŸma riskini nasıl açıklamak gerekiyor peki?
İnsanın bir okur olduÄŸu kadar bir “seçer” olduÄŸunu da akıldan çıkarmamak gerekiyor sonuçta. Önermelerin dozunu tutturmak ve bir doktor reçetesi resmiyeti taşımasından kaçınmak akıllıca olmaz mı? Yemeklerden sonra yirmi sayfa Balzac hiçbir hastayı saÄŸaltmaz çünkü. Okur saÄŸduyusundan söz edemeyeceÄŸimiz bir noktada algılamadan, estetize edilmiÅŸ bir yaÅŸamdan hele hele birey olmaktan dem vurmamız mümkün deÄŸil. Bu nedenle allı pullu sayfalarda fiyakalı listeler hazırlayıp okur adayını yönlendirmek hiç “etik” durmuyor!
Kitabın “bilinçle” yakın iliÅŸkide olduÄŸunu söyleriz her zaman. Öyleyse onun seçim yaparken devreye soktuÄŸu bilince de hürmetimiz olsun!
İyi bir okur’un aynı zamanda iyi bir seçici olduÄŸuna güvenmedikten sonra…evet ne önersek, ne okutsak zaten eksik kalacaktır.
Ahmet ÖNEL
www.ahmetonel.com
KİTAP SEÇME SANATI!
Yaz geçip gidiyor. Sonuçta, yaz ile yazının hurufattan mülhem akrabalığını(!) gıdıklayan yeni bir yazıya giriÅŸmekten kendini alamıyor insan. Yaz, hepimizin malumu, temponun alabildiÄŸine düştüğü bir mevsim. Önce tempo düşer, sonra hayata yakın duran ilgiler! Neyse ki, günümüzde klasik tatil kavramı da deÄŸiÅŸikliÄŸe uÄŸradı. Altmışlı yıllarda Erdek gemisinin limandan açılmasıyla yol almaya baÅŸlayan yaz tipi yaÅŸam modeli, ilk ağızdaki “Yalova sefası” tarzını hızla solladı ve “deniz, güneÅŸ, kum” üçlemesiyle buluÅŸtu. Çok çabuk uyum saÄŸlayan, hızla kabuk deÄŸiÅŸtiren bir ulusun torunlarıyız. Bu modeli tez elden benimseyen yeni kuÅŸak, kum ülkesinin rehavetine sığınırken, hasır plaj çantalarının içine havlunun yanı sıra iki de kitap atmayı ihmal etmedi. Sonuçta, serin havlular ve kumlu kitapların kılavuzluÄŸunda yaz okumaları ummana açılıverdi. Åžimdilerde ise aynı yönlendirmeyi kapsamlı, ciddi yazın dergilerinde de görmek insanı derin kedere boÄŸuyor gerçekten. Yine yönlendiriliyor, zorunlu tutuluyorsunuz. Siz kendini bilmez okur adayları, yaz mevsiminin santigrat deÄŸerleriyle bir kitabın içerik yoÄŸun deÄŸerlerini yan yana getirmeyi asla beceremediniz bu güne kadar! Seçimleriniz yanlış, tercihleriniz kuÅŸkulu, kararlarınız tartışma götürür türden oldu her zaman için. Ve her zamanki gibi yine yol göstericilere gereksinimiz var anlaşıldığı üzre!
Okuma edimini bir çeÅŸit “harakiri” yapmaya zorlayan bir tutum oysa bu. Öneriler zinciri kuÅŸatmasındaki bir okurdan özgür seçimler yapmasını nasıl bekleyebiliriz peki? Sonuçta öneriler manzumesi tez elden devreye giriyor ve okura sahip çıkılarak sorun kökünden çözülüyor:
• Yaz mevsiminde hafif okumalar yapmak(!) neyin nesiymiÅŸ kuzum? Bana mevsimini söyle sana okuyacaklarının listesini anında çıkarıvereyim! Klasiklere yumulmak için daha ne bekliyorsun ey kari! BoÅŸ zamanlarında da ansiklopedi sayfalarında dolaşıver bari!
Kimi öneri sahibi ise, yılların es geçilmiş hor görülmüş edebi değerlerini hatırlatma sevdasında:
• Bu yaza Joyce ile şöyle sıkı bir giriÅŸ yap ahbap. Proust’un tozunu hızlıca at ve Hesse’de konakla. Antraktta ise Don KiÅŸot’la Homeros’u tazelemeyi sakın unutma!
Ara sıcaklardan neler alacağımızı ise kimseler söylemiyor. Acımasız şu edebiyat taifesi gerçekten.
Oysa okur tatilde! Onun AyÅŸegül’den ne eksiÄŸi var, söyler misiniz? Belki önerilere hiç açık deÄŸil. Dahası, bu tür bombardımanlarla onda bir eksiklik duygusu yaÅŸatmak da cabası. Potansiyel okuru “kış okumaları” konusunda da huzursuz edebilirsiniz. Ayrıca, yine ona kış okumalarıyla ilgili uzun ve derin listeler çıkartılmıyor. Kış okuru iÅŸini biliyor! Peki okurun yaz boyunca yaÅŸadığı geçici bir bellek yitimi mi var? Onun okuma tasarrufunu neden ciddiye almaktan yana deÄŸiliz! Kış aylarında, yoÄŸun iÅŸ temposu nedeniyle, yaza bıraktığı “birikmiÅŸleri” olamaz mı?
Zaten bu millete iyilik yaramaz türü bir karşı çıkışın tam sırası belki de. Yeterince okunmayan bir ülkede bu tür “palyatif” ateÅŸlemelerin okur yüzdesinde bir kıpırdamaya neden olması az kazanç deÄŸil elbette.
Bence kazın ayağı öyle deÄŸil. Okuma edimi liberal yaklaşıma fazla yüz vermediÄŸi gibi otoriter tutumlara da sırt çeviriyor. Ne kadar allayıp pullasanız da, okur yine bildiÄŸini, ya da “bulduÄŸunu” okuyor. Tatile çıkmadan önce, son dakikada bavulun üst gözüne tıkıştırılan bir iki kulağı katlanmış roman! O kulak katlamaları da ihtimal geçen yazdan kalma. Ama ne gam! Bir okur, seçimiyle, okumaya ayırdığı zamanla, beÄŸenisiyle asla tartıya gelmemeli! Çünkü o gereksinim duyarsa dergileri, gazetelerin kitap tanıtım sayfalarını bir güzel inceler ve beÄŸenisine denk düşen kitapları ayırır. Bilinçli bir okur oluÅŸturma konusundaki bu gayretin fazla bir gayret olduÄŸunu düşünüyorum. Önermeler ve dayatmalar arasındaki bıçak sırtı dolaÅŸmaların “seçim özürlü” bir aydın tanımlamasıyla buluÅŸma riskini nasıl açıklamak gerekiyor peki?
İnsanın bir okur olduÄŸu kadar bir “seçer” olduÄŸunu da akıldan çıkarmamak gerekiyor sonuçta. Önermelerin dozunu tutturmak ve bir doktor reçetesi resmiyeti taşımasından kaçınmak akıllıca olmaz mı? Yemeklerden sonra yirmi sayfa Balzac hiçbir hastayı saÄŸaltmaz çünkü. Okur saÄŸduyusundan söz edemeyeceÄŸimiz bir noktada algılamadan, estetize edilmiÅŸ bir yaÅŸamdan hele hele birey olmaktan dem vurmamız mümkün deÄŸil. Bu nedenle allı pullu sayfalarda fiyakalı listeler hazırlayıp okur adayını yönlendirmek hiç “etik” durmuyor!
Kitabın “bilinçle” yakın iliÅŸkide olduÄŸunu söyleriz her zaman. Öyleyse onun seçim yaparken devreye soktuÄŸu bilince de hürmetimiz olsun!
İyi bir okur’un aynı zamanda iyi bir seçici olduÄŸuna güvenmedikten sonra…evet ne önersek, ne okutsak zaten eksik kalacaktır.
Ahmet ÖNEL
www.ahmetonel.com
"Ahmet ÖNEL" bütün yazıları için tıklayın...