Seyfi GÜL
FOÇA’DAN DATÇA’YA – SELAM OLSUN CAN BABA
1999’un çok sıcak bir 12 AÄŸustos’unda çekip gitmiÅŸtin Can Baba. Çekip gitmiÅŸtin dönülmez ufuklara.
Kaçışlarla, hapislerle, küfürlerle en çok ÅŸiirlerle bildik seni. Kaçıp Üsküdar’dan, Kuzguncuk’tan, gidip yerleÅŸmiÅŸtin Datça’ya. Yolunu düşürseydin, bir gün uÄŸrasaydın Foça’ya, kalmazdı gerek, baÅŸka yer aramaya. Foça bildiÄŸin gibi deÄŸil. Her bir yanı ÅŸiir. Phokaia’da zaman ÅŸiir, an ÅŸiir. Belki görüyorsundur oralardan, bu günlerde “SokaÄŸa İndi Åžiir”
Daha dün gece yollardaydık. Åžiir okuma bokuna. Hava fırtına. Adamı dövüyor rüzgar Yenifoça yollarında. Yollardaydık. Hem de deli dolu deÄŸil, aklı başında adamlarla. En aklı başındamız da Tarık Dursun K. Hasangiller’in, Alçaktan Uçan Güvercin’in, Güzel Avrat Otu’nun ve dahi daha bir sürü ÅŸeyin Tarık Dursun K.’sı. İnan. Ne aslan sütünden vazgeçti ne cigaradan.
Derdin ya; ”İstanbul lehçesini nedense pek kibar bir lehçe diye tanırlar. Halbuki deÄŸil. İstanbullu ince ince küfürlü konuÅŸur. En kibarları saraylılardır. Onlar bile icabında küfür eder. Biz evde rahat konuÅŸurduk, babamın arkadaÅŸları gelirdi onlar da öyle konuÅŸurdu. Benim dostlarım, ÅŸairler de, ressamlar da öyle. Hepsi küfür eder, düşündüklerini harbi harbi söyler. E, onlarla konuÅŸa konuÅŸa ben de kaptım bir ÅŸeyler tabii. Türkiye’de insanlara tanınan özgürlüklerden kala kala bir küfür etme özgürlüğü kaldı. Onu da elden kaptırdın mı geriye bir ÅŸey kalmaz. Onun için sıkı durmak lâzım. “Küfür etme özgürlüğüne sahip çıkmak lâzım.” Ele vermemek lâzım.” Tarık Dursun K. İşte bu özgürlüğe en çok sahip çıkanlardan.
Åžiirli bir akÅŸamdı. Seni de andık. Ahmet Önel saz çaldı. Türküler söylendi yaÅŸama dair. Cevat Hoca’yı da alıştırdılar bu ÅŸiir iÅŸine. O da açılıyor gitgide. Sokaklarda ÅŸiir okuyor inan. Tuncay Hoca yapacak baÅŸka iÅŸ yokmuÅŸ gibi ÅŸiir geceleri düzenliyor. Çocuklara, gençlere tiyatro diyor, sanat diyor, ÅŸiir diyor. Gençler, okuyan, dinleyen ÅŸiir diyen düşünemeyeceÄŸin kadar.
Bu Foça bildiğin gibi değil. Bir yerlerinden şiir dürtüyor insanlarını. Tahmin bile edemeyeceğin yerlerde senin de dizelerin duyuluyor.
Yalnızlık diye bir şiir yazmışsın. Nerede, nasıl, neden bilemediğim. Belki hiç haberim olmayacaktı varlığından. Taa ki bir Cuma vaazında dökülmeseydi vaizin dudaklarından. İster inan, ister inanma senin sözlerin çınladı cemaatin kulaklarında.
İşte Foça böyle bir yer. Bilinmez kimden, hangi şiir, hangi zaman atmosfere çıkar.
“Ölmek için yaşıyoruz” biz de. Ölümü hiç unutmadan.
Selam olsun Datça’ya, ÅŸiir kokulu Foça’dan.
Seyfi GÜL
YALNIZLIK
Yalnızlığa dayanırım da, bir başınalığa asla.
Yaşlanmak hoş değil öyle duvarlara baka, baka.
Bir dost göz arayışıyla.
Saat tıkırtısıyla…
Korkmam, geçinip gideriz biz mutlulukla.
Ama; ‘’Günün aydın, akÅŸamın iyi olsun'’ diyen biri olmalı.
Bir telefon sesi çalmalı ara sıra da olsa kulağımda.
Yoksa, zor değil, hiç zor değil, demli çayı bardakta karıştırıp, bir başına yudumlamak doyasıya.
Ama; ‘’ Çaya kaç ÅŸeker alırsın ? ‘’
Diye bir ses sormalı ya ara sıra…
CAN YÜCEL
Seyfi GÜL
"Seyfi GÜL" bütün yazıları için tıklayın...
1999’un çok sıcak bir 12 AÄŸustos’unda çekip gitmiÅŸtin Can Baba. Çekip gitmiÅŸtin dönülmez ufuklara.
Kaçışlarla, hapislerle, küfürlerle en çok ÅŸiirlerle bildik seni. Kaçıp Üsküdar’dan, Kuzguncuk’tan, gidip yerleÅŸmiÅŸtin Datça’ya. Yolunu düşürseydin, bir gün uÄŸrasaydın Foça’ya, kalmazdı gerek, baÅŸka yer aramaya. Foça bildiÄŸin gibi deÄŸil. Her bir yanı ÅŸiir. Phokaia’da zaman ÅŸiir, an ÅŸiir. Belki görüyorsundur oralardan, bu günlerde “SokaÄŸa İndi Åžiir”
Daha dün gece yollardaydık. Åžiir okuma bokuna. Hava fırtına. Adamı dövüyor rüzgar Yenifoça yollarında. Yollardaydık. Hem de deli dolu deÄŸil, aklı başında adamlarla. En aklı başındamız da Tarık Dursun K. Hasangiller’in, Alçaktan Uçan Güvercin’in, Güzel Avrat Otu’nun ve dahi daha bir sürü ÅŸeyin Tarık Dursun K.’sı. İnan. Ne aslan sütünden vazgeçti ne cigaradan.
Derdin ya; ”İstanbul lehçesini nedense pek kibar bir lehçe diye tanırlar. Halbuki deÄŸil. İstanbullu ince ince küfürlü konuÅŸur. En kibarları saraylılardır. Onlar bile icabında küfür eder. Biz evde rahat konuÅŸurduk, babamın arkadaÅŸları gelirdi onlar da öyle konuÅŸurdu. Benim dostlarım, ÅŸairler de, ressamlar da öyle. Hepsi küfür eder, düşündüklerini harbi harbi söyler. E, onlarla konuÅŸa konuÅŸa ben de kaptım bir ÅŸeyler tabii. Türkiye’de insanlara tanınan özgürlüklerden kala kala bir küfür etme özgürlüğü kaldı. Onu da elden kaptırdın mı geriye bir ÅŸey kalmaz. Onun için sıkı durmak lâzım. “Küfür etme özgürlüğüne sahip çıkmak lâzım.” Ele vermemek lâzım.” Tarık Dursun K. İşte bu özgürlüğe en çok sahip çıkanlardan.
Åžiirli bir akÅŸamdı. Seni de andık. Ahmet Önel saz çaldı. Türküler söylendi yaÅŸama dair. Cevat Hoca’yı da alıştırdılar bu ÅŸiir iÅŸine. O da açılıyor gitgide. Sokaklarda ÅŸiir okuyor inan. Tuncay Hoca yapacak baÅŸka iÅŸ yokmuÅŸ gibi ÅŸiir geceleri düzenliyor. Çocuklara, gençlere tiyatro diyor, sanat diyor, ÅŸiir diyor. Gençler, okuyan, dinleyen ÅŸiir diyen düşünemeyeceÄŸin kadar.
Bu Foça bildiğin gibi değil. Bir yerlerinden şiir dürtüyor insanlarını. Tahmin bile edemeyeceğin yerlerde senin de dizelerin duyuluyor.
Yalnızlık diye bir şiir yazmışsın. Nerede, nasıl, neden bilemediğim. Belki hiç haberim olmayacaktı varlığından. Taa ki bir Cuma vaazında dökülmeseydi vaizin dudaklarından. İster inan, ister inanma senin sözlerin çınladı cemaatin kulaklarında.
İşte Foça böyle bir yer. Bilinmez kimden, hangi şiir, hangi zaman atmosfere çıkar.
“Ölmek için yaşıyoruz” biz de. Ölümü hiç unutmadan.
Selam olsun Datça’ya, ÅŸiir kokulu Foça’dan.
Seyfi GÜL
YALNIZLIK
Yalnızlığa dayanırım da, bir başınalığa asla.
Yaşlanmak hoş değil öyle duvarlara baka, baka.
Bir dost göz arayışıyla.
Saat tıkırtısıyla…
Korkmam, geçinip gideriz biz mutlulukla.
Ama; ‘’Günün aydın, akÅŸamın iyi olsun'’ diyen biri olmalı.
Bir telefon sesi çalmalı ara sıra da olsa kulağımda.
Yoksa, zor değil, hiç zor değil, demli çayı bardakta karıştırıp, bir başına yudumlamak doyasıya.
Ama; ‘’ Çaya kaç ÅŸeker alırsın ? ‘’
Diye bir ses sormalı ya ara sıra…
CAN YÜCEL
Seyfi GÜL
"Seyfi GÜL" bütün yazıları için tıklayın...
